Soru: Şeytanın çokça suiistimal ettiği argümanlardan birisinin haset duygusu olduğunu düşünüyorum. Özellikle de günümüzde.. hem de hizmet erleri arasında bile. Eğer bir kişi, başkalarının başarılarından, hassaten kendi arkadaşlarının ortaya koyduğu güzelliklerden rahatsızlık duyuyorsa, şeytanın oyunlarına açık bir yanı var demektir. Bilemiyorum haksız mıyım hocam? Siz ne dersiniz? (Murat K.)
Haset mevzuunda daha önce bir yazı dizisi kaleme almıştık Murat Bey. Ama bu konu çok önemli. İhtiyaca binaen sorunuzu vesile kılarak şu hususların altını bi kere daha çizelim isterseniz.
Haset, başkalarında olmasını istemeyip, kıskanıp, bende yok ondada olmasın, ya da onun olmasın benim olsun çarpıklığıdır. Haset, özünde Allah’ın takdir buyurduğuna hadsizlik sergilemenin, itiraz etmenin bir değişik boyutudur. Ayrıca o, bir nifak alametidir. Özellikle günümüzde bazıları, yüzüne gülüp güzel sözler sarf ettiği kişilerin arkasından gizli düşmanlık besleyebiliyor. Bu da ikiyüzlülüğün, hasetçiliğin bir başka versiyonudur.
Haset, adeta kalbi yakar kavurur ve kişinin kendi kendisini harap etmesidir. Hem manevi dünyasını perişan eder, hem maddi tatminsizliği körükler, hem de etrafına yakıcı kavurucu nazarlar verir.
Haset, kendinde olmayıp diğer insanlarda olan, zenginlik, güzellik, güç ve kuvvet, ilim ve bilgi, makam ve mevki, şan ve şöhret, mutluluk ve huzur, sağlık ve başarı gibi durumlarda, kıskançlık, çekememezlik ve hazımsızlık göstererek oluşan çok büyük bir kalp rahatsızlığıdır. Kişiyi, huzursuzluk, hezeyan ve hüzünlere sürükler.
Haset eden kişi aynı zamanda, ilahi takdiratı sorgulama acziyetini gösterir ve bu noktada küstahlık sergiler. Bu sebeplerden dolayı haset kişiyi İslami ve insani tüm değerlerden hızla uzaklaştırır.
Haset, şeytanın en etkili silahlarındandır. Şeytan kıskacına aldığı hasetçiye her seferinde saldırılarının dozunu artırır. Çünkü kıskançlık, şeytanı şeytan yapan özelliktir. Malumunuz şeytan Hz. Âdem’i kıskandığı ve ona haset ettiği için huzurdan kovulup şeytani pozisyona sürüklenmiştir.
Haset, amel ve ibadetlerin şuurlu ve huşu içerisinde yapılmasını engelleyen, maneviyatı zayıflatan, insanı şeytaniliğe dönüştüren, gıybete, dedikoduya, yalana kapı aralayan, kalbi körleştiren ve insanı her iki âlemde helake sürükleyen bir davranıştır.
Haset aynı zamanda kin, düşmanlık, bencillik, cimrilik, riya, hırs, iftira, kötü söz, aç gözlülük, gaflet, çirkin ahlak, küs olma, hayâsızlık, öfke, zulüm, fitne, münakaşa, vesvese, dünya sevgisi ve makam sevgisi gibi günahların faal olmasının da baş aktörüdür.
Haset, müminler arasındaki kardeşlik ve barış köprülerini dinamitleyerek paramparça eder. Nitekim Peygamber Efendimiz haset edenlere şu uyarıda bulunuyor: “Haset eden, dedikodu yapan, kâhinlik yapan benden değildir; bende onlardan değilim.” Bizim hasetten uzaklaşmamız için sadece bu hadis-i şerif bile başlı başına yeterlidir.
Haset, insanın bu dünyasına da çok zararlıdır ve adeta bu hayatı çekilmez kılar. Kalbine haset yerleşmiş olan kişi, daima huzursuz, daima diken üstünde, daima kalbinde fırtınalar kopan insandır. Haset ettiği kişilerin durumunun iyi gittiğini gördükçe, içi içini yer, kalbi daralır, panik havası hâkim olur ve ruhunu huzursuzluk kaplar. Onun için olumsuz senaryolar kurar, planlar yapar ve hayalinde felaketler canlandırır.
Hasedin ne kadar tehlikeli ve ne etkili olduğunu ve bu hususta ne kadar dikkat etmemiz gerektiğini Allah Resulu şu müthiş örnekle bize bildiriyor: “Bir koyun ağılına giren iki aç kurdun ağıla verdiği zarar, Müslüman da haset ve mal hırsının, Müslümanın dinine verdiği zarardan daha az değildir.”
Haset zehrinin elbette bir panzehiri de vardır. Hasedin panzehiri sevgidir, kardeşliktir, verilene rıza göstermektir, yumuşak huyluluktur, cömertliktir, şükürdür, tefekkürdür, tevekküldür, sabırdır, kanaattir, coşkulu bir imandır, ihlâslı ibadettir, güzel ahlaktır, salih amellerdir, nebevi bir hayattır. Yani kısaca Kur’ani bir kulluk, İslami bir yaşam sürmektir.
Evet, haset hem bu dünyada, hem de ebedi âlemde başımızı çokça ağrıtacak, yolumuza engeller çıkaracak bir hastalıktır. Kalbimizde putlaşan diğer günahların elebaşı konumunda olan büyük bir puttur. Bu putu devirip etkisiz hale getiremezsek, diğer günah putları da cesaretlenip bizi tamamen ele geçirir ve manevra kabiliyetimiz yok ederler.
O yüzden mücadelemizi en üst düzeye çıkarmalı, çözüm için Kur’an ve sünnet öncülüğünde acil eylem planı hazırlanmalı ve bu çerçevede haset duygusunu yok etmenin ve bütün günahları adeta kefenlemenin çarelerine başvurulmalıdır. Yani tek çözüm yolu haset ve tüm günahlardan bir daha yapmamak üzere uzaklaşmak, tövbe ırmağında yıkanmak ve Kur’an ve sünnete sıkı sıkı sarılmaktır.
Haset putu yıkılmadan, günah işleme hastalığı bağımlılık yapacağından tedavi zorlaşır hatta edilemez. Gönül frekansından semavi melodiler dinlenemez. Mutluluk nefeslenilemez. Haset putu parçalanmadan maneviyat karnesine yüksek notlar düşülemez. İlahi pusulaların gösterdiği yön takip edilemez. İmanî istikrar sağlanamaz. Hasat zamanı olan ebedi âlemde beklenen verim elde edilemez.
Eğer bir mümin, Allah’ın sevgisini hedefliyor, rızasına mazhar olmak istiyor, ebedi âlemde güzellikler diyarında olmayı arzuluyorsa, günahlardan sıyrılarak Kur’an ve sünnet rehberliğinde hidayet iklimlerine doğru yol almalı, huzur ve mutluluk deryalarına yelken açmalı, ilahi güzelliklere kanatlanıp uçmalıdır…