7 Eylül’de yapılacak Federal seçimlere iki hafta kaldı. Avustralya, bir sonraki Cumartesi sandık başına gidecek. Seçimler yaklaşırken, Başbakan Kevin Rudd’a verilen destek ise eriyor. Son üç haftanın istatistiki verilerine baktığımızda, bu süre zarfında Rudd liderliğindeki İşçi Partisi’nin yüzde 50’lilerden, yüzde 47’lere gerilediğini görüyoruz. Başbakan ise, bu sonuçlara bakarak umutsuzluğa kapılmayacağını ve sonuna kadar mücadeleye devam edeceğini söylüyor.
Bir sürpriz olmazsa, Federal Hükümetin el değiştireceği kaçınılmaz gibi gözüküyor. Ülkenin siyasi tarihinde, geleneksel olarak önemli rol oynayan iki parti bulunuyor. İşçi Partisi ile Liberal Parti (Ulusal Parti ortaklığı ile devam eden Koalisyon Partileri.) İki partinin kamuoyu desteği birbirine çok yakın. Adeta bıçak sırtında bir seçim olacak gibi… Tabii bu arada hem iktidar hem muhalefet hem de 2013 seçimlerine katılan diğer partiler iktidara geldiklerinde uygulayacakları icraatları açıklamaya devam ediyor. Aslında vaad edilen politikalara göz attığımızda, birbirinden çok farklı olmadığını, ülke için ufuk açıcı yeni atılımlar ve icraatların yer almadığını görüyoruz. Başta Karbon Vergisi hemen hemen her partinin ilk gündemi. İktidar ve Ana Muhalefet Partisi’nin işbaşına geldikleri takdirde ilk 100 günde yapacakları icraatları şu şekilde özetleyebiliriz;
İşçi Partisi: Karbon Vergisi’ni kaldırıp bunun yerine emisyon ticaretine geçecek. Mültecilerin Papua Yeni Gine’ye gönderilmesine devam edilecek. Araçlar için uygulanan fringe benefit vergisi için sıkı denetim getirilecek. Küçük işletmeler için daha az bürokrasi ve eşcinsel evliliklere izin için kanun hazırlanacak.
Koalisyon Partileri (Liberaller); Karbon ve Maden Vergisi’ni iptal edecek. Ailelere okula giden çocukları için, verilen ikramiyeler kaldırılacak. Geçici Koruma Vizesi’ne tekrar dönülecek ve mülteci teknelerinin gelişine izin verilmeyecek. Evlerin çatı yalıtımları için başlatılan programı için yasal bir araştırma yapılacak.
Bazı partilerin, seçim yatırımları ile ilgili en ilginç vaatlerinden birisi ise, ülkeye yasadışı yollarla getirilen silahlarla mücadele oldu. Batı Sydney’in sokaklarında bitmeyen, silahlı çatışmalara son verecek önlemler için açıklanan fon, ilgi çeken vaatlerin başında geliyor. Partilerin seçim vaatlerine göre, artık Sydney’de silah sesleri duyulmayacak. Muhalefet Lideri Tony Abbott, silahlarla ilgili yasaların tekrar düzenleneceğini ve büyük cezaların verileceğini açıkladı. Muhalefet lideri, hükümetin sınır güvenliğinde olduğu gibi, gümrüklerde de kontrolü kaybettiğini söyledi ve mülteci teknelerinin durdurulacağı sözüne, yasadışı silahların da durduracağı ifadesini ekledi. Ülkeye yasadışı yollarla sokulan silahların büyük bir kısmının İşçi Partisi döneminde geldiğine dikkat çeken ve gümrüklerde daha sıkı güvenlik önlemleri için 100 milyon dolar fon vaad eden Muhalefet Lideri Abbott’ın bu açıklamasına en çok sevinen kişi ise, Liberal Partili NSW Başbakanı Barry O’Farrell oldu. Eyalet Başkanı Sydney’de Polisin yasadışı silahlarla iyi mücadele ettiğini, ancak her hafta sokakları silahlardan arındırırken, hızlı bir şekilde tekrar ortaya çıktığını söyledi. Koalisyon, ülkeye yasadışı yollardan silah sokanların tespit edilmesi halinde ise, bu kişilere en az 5 yıl hapis cezası verileceğini öngörüyor. Yasadışı silahlarla mücade Yeşillerin de seçim gündemindeydi. Parti Lideri Christine Milne mücadeleye 350 milyon dolar ödenek ayıracaklarını ve silah ithalatını yasaklayacaklarını açıkladı. Federal İçişleri Bakanı Jason Clare ise, muhalefetin önerisine çok sıcak bakmıyor. Bu silahların zaten uzun yıllardan beri ülkede olduğunu savunan Bakan Clare, 250 bin civarında yasadışı silahın bulunduğunu söyledi.
Bütün bu seçim vaatlerini sıraladığımızda acaba bu partiler şimdiye kadar neredelerdi? Soru işaretini akla getiriyor. Neden şimdiye kadar iktidarı sıkıştırmadılar da, seçim zamanını beklediler? Madem olay, gümrükler de güvenliğin sıklaştırılması ve araştırmaların artırılması ise, bunun için bir seçim döneminin gelmesi mi gerekiyor. Dünyanın önemli turistik şehri Sydney sokaklarında her hafta duyulan silah sesleri ve işlenen cinayetlere dur demek bu kadar kolaydı da, neden partiler insan ölümlerine ‘artık yeter’ demediler. Batı semtlerindeki silah şiddetinden dolayı Sydney dünyada Teksas’a benzetiliyor… İnsanlar bu güzel şehrin böyle anılmasını istemiyorlar. Anlaşılır gibi değil. Dünyanın en demokratik, mutlu ve huzurlu ülkesinin en önemli şehri Sydney’de, bu yılın ilk yedi ayına kadar halka açık alanlarda 72 silahlı çatışma meydana gelmiş. Olaylarda, 8 kişi hayatını kaybederken, 28 kişi ise; yaralanmış. Bakalım, 7 Eylül’den sonra iktidara gelen parti seçim öncesinde yaptığı vaatlerinin ne kadarını yerine getirecek ve bunun, Sydney’e yansıması nasıl olacak. Hep beraber göreceğiz. z.polat@zamanaustralia.com.au