Adı Hüseyin Korkmaz. Kamuoyu onu “hırsızdan korksak polis olmazdık be” sözleriyle tanımıştı.
Gerçekten soyadı gibi gözünü budaktan sakınmıyor ve Kral’dan da korkmuyordu. Makamını ve mevkiini hiçe sayarak gür sesiyle “Kral Çıplak” demişti.
Onun bu korkusuz tavrı Kral’ı baya korkutmuş ve 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları sonrasında 17 ay içeride tutulmuştu.
Oğlu gözaltına alındıktan sonra açıklama yapan anne Korkmaz ise “Ben ona haram lokma yedirmedim, abdestsiz emzirmedim” demişti.
Korkmaz, o dönem katıldığı duruşmada, tahliye talep ederken, “17/25 Aralık dosyalarında hiç çalışmadım, tek parafım yok, ben 17 aydır neden tutukluyum?” diye sorunca Hakimler, ‘Kral’ böyle istiyor diyememişti.
Hatta dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala, 17/25 Aralık dosyasında görev almadığı için disiplin cezasına gerek yoktur şeklindeki kararı imzalamıştı. Ama olsun. Ne olur ne olmaz diye onu 17 ay içeride tutmuşlardı.
Yaptığı o savunmada “17/25 Aralık dosyasında değil işlem yapmak, o dosyadan haberim bile yoktu. Başka büroda çalışıyordum. Nasıl suç işledim ben?” diye sorduğunda savcının yüzü bile kızarmamıştı. Onun savunmasını dinleyen Hakimler, dosyanın içi boş olunca bırakmışlardı.
Fakat, “Kral Çıplak” demişti bir kere. Kral, bunu öyle kolay kolay hazmedemezdi. Ne yapıp eder onu tekrardan kodese tıkardı. Korkmaz zeki biri olup Fen Lisesi mezunuydu. Dolayısıyla başına gelecek musibetin farkındaydı.
‘Bu vatana, millete hizmet edeceğim’ diyerek polis olmayı tercih etmişti. Ancak onun gibi helal süt emmiş, harama el uzatmayan kaliteli komiserler Kral’ın uykusunu kaçırıyordu. Kral, kendisi uykusuz kalınca; insafsız avcıya hizmetten zevk alan köpekleri masumların peşine taktı ve onların da uykularını kaçırdı.
İşte Hüseyin Komiser bunun farkındaydı ve ilk fırsatta Türkiye’den kaçarak ABD’ye sığındı. Yanında götürdüğü bazı 17 Aralık delillerini de ülkeye girmesini sağlayan yetkililere teslim ettiğini tanıklığı sırasında açıklamıştı.
Korkmaz, Rıza Sarraf davasında yargılanan eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın 2018 yılında yapılan duruşmalarında tanık olarak dinlenmişti.
Ayrıca New York Savcılığı Korkmaz’ın Halkbank aleyhine tanıklık yapacağını açıklamıştı. Ancak ağır hastalığı nedeniyle tanık olarak ifade vereceği duruşmaya katılamadı.
Mahkemeye bizatihi katılamayınca, New York Güney Bölgesi Başsavcılığı’nın davayla ilgili “kritik tanık” olarak adlandırdığı Korkmaz’ı video konferans aracılığıyla dinleleyeceklerdi.
Ancak ömrü vefa etmedi ve “kritik tanık” olarak dinlenemeden 6 Ocak 2025 tarihinde dünya sürgününü tamamladı.
Haramzadeler ve kırk haramiler toprağın üst tarafında sevinedursunlar. Elbet bir gün toprağın altında yani ahirette Hüseyin Korkmaz ve daha niceleri onların yakasına yapışacaktır.
Peki, “haram lokma yedirilmeyen, abdestsiz emzirilmeyen” komiserlerini zulüm ve baskılarla ülkeyi terk etmeyi zorlayanlar, şimdi altın çağını mı yaşıyorlar. Yoksa emniyetin temsilcisi polisler ülkeyi talan etmekle mi meşgul?
Bakınız sadece birkaç örnek vereyim. 8 Ocak 2025 tarihinde aralarında İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde görevli 3 polisin de olduğu 5 kişi, Suriyeli birinin çantasındaki 170 bin dolar, 13 bin euro ile 500 bin TL’yi gasp suçlamasıyla tutuklandılar.
Bir başka örnek ise Adana’dan. 4 Aralık 2024 tarihinde Emniyet Müdürlüğü envanterindeki 250 el bombası ile 270 bin mermiyi depodan sorumlu özel harekât polisi O.K. çalmış. Borsada kaybettiği para nedeniyle borçlanan bu polis silah, mühimmat, el bombası ve çelik yelekleri av malzemesi bayileri ile organize suç örgütlerine sattığını söylemiş.
Buyrun size devletin savcılarından da bir örnek vereyim. İki savcı 20 Aralık tarihinde, Hatay’da uyuşturucu ticaretinden silahlı saldırıya kadar çok sayıda suçtan gözaltına alınan çete üyeleriyle restoranda yemek yiyip hatıra fotoğrafı çektirmiş.
Fakat, insafsız avcıya hizmetten zevk alan bu savcı ve polisler evde bir araya gelerek ders çalışan, ibadet eden, Kur’an-ı Kerim ve Cevşen okuyan kız çocuklarını köşe bucak bir yıl kadar takip etmişler.
Kendilerine göre yeterince delil oluşturduklarına kani gelince ellerinde son sistem silahlarla sabahın köründe şefkat kahramanı kızların evlerine baskın yaptılar.
Niçin mi? Çünkü gelecekte çocuklarını abdestsiz emzirmeyecek anneleri sevmiyorlar. Bu yüzden sözüm ona polis kılıklı insafsız avcılar kızların iç çamaşırlarına kadar soymuşlar.
Ya ‘siyasetin köpeği’ hakimlere ne demeli…
Kamuoyunda Kız Çocukları Davası olarak bilinen ve aralarında 15 lise öğrencisinin de bulunduğu 19’u tutuklu 41 kişinin yargılandığı davada ‘siyasetin köpeği’ olan hâkimin kararına bakar mısınız?
İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen bu davada, sıfatını yazdığım bu hâkim bozması 11 kişinin tahliyesine karar verirken karaciğer nakli yapılan, Parkinson hastası ev hanımı Aysu Bayram’ın tutukluluğuna karar vermiş.
Hülasa Hüseyin Korkmaz’ın annesinin dediği gibi ‘abdestsiz emzirilmeyen, haram lokma yedirilmeyen insan tipini istemeyor memleket…
Ne diyelim kendi düşen ağlamazmış…