SEVİNÇ ÖZARSLAN | TR724.COM
“Telli Turna”nın ne anlama geldiğini hafta sonu okuduğum “Aklım Sınırda” kitabından öğrendim. Uzağa gitmeye cesaret eden ya da tehlikeli yolculuklara çıkan kuşlara telli turna denirmiş.
Tıpkı Hilal Yıldızdoğdu gibi, tıpkı sürgüne zorlanan birçok insan gibi… Genç yazar Hilal Yıldızdoğdu anı-roman tarzındaki kitabı Aklım Sınırda’da, henüz yeni evli bir çiftin 9 ülkede yaşadıklarını anlatıyor. Yani kendi hikayelerini. Anlatılanların hiçbiri kurgu değil. Hepsi gerçek. Macera filmi olacak kadar gerçek.
OHAL döneminden sonra Türkiye’den ayrılmak zorunda kalan birçok KHK’lı benzer yolculuklar yaptı elbette; fakat Yıldızdoğdu’nun yaşadıkları ve anlatım tarzı etkileyici. Kitabı elimden bırakamadım.
Bitirdiğimde ise yazarın ve ailesinin sağ salim Almanya’ya gelmesine çok sevindim ve kitabın, “Avrupa’da rahat rahat yaşıyorsunuz” diyenlere çok güzel bir cevap niteliğinde olduğunu düşündüm.
Kolay değil. Bir yıllık evlisiniz. Bir sabah evinizi polislerin bastığını öğreniyorsunuz ve apar topar ilk gidebileceğiniz ülkeye bilet alıyorsunuz. Suçlu olduğunuz için değil, ülkede adalet olmadığı için mecburen kaçıyorsunuz.
z.

Yıldızdoğdu çifti de havaalanına varız varmaz Bosna’ya giden ilk uçağa biniyorlar. Asıl gitmek istedikleri ülke ise ablasının yaşadığı Amerika Birleşik Devletleri. Ama ne oraya gidebiliyorlar, ne Bosna’da kalabiliyorlar. Sürekli diken üstünde bir yaşam. Sürekli gitme girişimleri ve hayal kırıklığı içinde tam beş kez Bosna’ya geri dönüş…
Özellikle Amerika’ya gitmek için yaptıkları Bosna, Dubai, Güney Afrika, Brezilya, Meksika aktarmalı kıtalar arası bir yolculuk var ki, kabus dolu. Kaçırılma korkusu bir yanda, geri iade edilme korkusu bir yanda, can tehlikesi diğer yanda. Gerçekten bu yolculuklara çıkmak için deli olmanız lazım. Ama mecbursunuz. İnsan, aklının sınırlarında dolaşıyor. Bir de bu tehlikeli yolculukların Meriç, Ege boyutu var ki, oralarda yitip giden hayatları artık hepiniz biliyorsunuz.
Hilal Yıldızdoğdu da bir ara aklını kaybedecek noktaya gelmiş. Kitabında Tuna Nehri’ne yazdığı şiir tarzından bir yazı var. O şiiri okurken ne kadar çok acı çektiklerini, ne kadar zorlandıklarını, yaralandıklarını ve vazgeçme noktasına geldiklerini daha iyi anlıyorsunuz.
Almanya’nın Stuttgart şehrinde doğup on ülke geçtikten sonra Karadeniz’e dökülen Tuna Nehri ile kendi yaşadıkları arasında kurduğu bağ da oldukça etkileyici:
Tunaaa! Baksana!
Aşık değil de sürgün müsün yoksa?
Bu sır herkese verilmez biliyorum aslında
Ama hadi saklama anlat bana
On ayrı ülkede neden akar bir nehir yoksa?
Nerden mi biliyorum?
Kıta kıta sürüldüm ben Tuna
Kıtalarca süründüm ben Tuna
Dört ayrı kıtada sürgündüm ben Tuna
Seninle dertleşmek için geldim buralara
Karlara bata çıka
Sırılsıklamım Tuna
Önce gözlerim başladı ıslanmaya
Sonra sözlerimden başladım kurumaya
Sen hiç kurudun mu Tuna?
Sen hiç yolunu kaybettin mi?
Yeryüzünde bir yerlerde kayboldun mu?
Ben çok kere kayboldum.
Ama yolum birçok yerde sana çıktı.
Gelecekten haber vereyim mi sana?
Ve tüm bunlar olup bittikten sonra keyif çatmakla suçlanıyorsunuz. Düşünün; canını tehlikeye atıp yola çıkıyorsun. Güvenli bir ülkeye ulaşmaya çalışıyorsun, bir yere ait olmak için canhıraş çabalıyorsun, ömründen ömür, canından can gidiyor ve seni en iyi anlayacağını zannettiğin kaderdaşların seni rahat yaşamakla itham ediyor. Bunca badireden sonra insanın biraz nefes almaya, rahat yaşamaya elbette hakkı var, o da ayrı bir konu.
35 yaşındaki Hilal Yıldızdoğdu, 2012’de Dokuz Eylül Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun olduktan sonra, dört yıl firmalarda proje danışmanı olarak çalışmış.
2015’te ise evlenmiş.
KHK ile kapatılan Gediz Üniversitesinde kamu personeli olarak çalışan eşi işsiz kalınca Türkiye’den ayrılmaya karar vermişler. 2016-2019 yılları arasında ise Bosna’da yaşamışlar. Şu an Almanya’da evlatlarıyla birlikte mütevazi bir hayat sürüyorlar.
Kalemin Dili Akademisi tarafından yayına hazırlanan kitabını okumak isterseniz e-baydan satın alınabilir ya da yazarın kendisine Instagram’dan (@hilal_senel_) ulaşılabilir.