İngiltere merkezli, özgür ve tarafsız haberciliğiyle tanınan The Guardian gazetesi, Türkiye’de yaşanan zulümleri anlatan Exodus filmini sayfalarına taşıyarak; “Türkiye’deki baskılara ayna tutuyor.“
Otoriter Eğilimlerine Karşı Lafını Esirgemiyor
The Guardian gazetesi’nde yayınlanan yazının ilk bölümü, film eleştirmeni Phil Hoad’un Exodus filmi hakkındaki değerlendirmesiyle başlıyor. Hoad özetle, Erdoğan’ın Türkiye’sine sert bir eleştiri getiren filmde çoklu anlatı ve çoklu karakterli bir yol izlendiğini belirtiyor. Filmin, Erdoğan rejiminin otoriter eğilimlerine karşı lafını sakınmayan bir duruş sergilediğini vurguluyor.
The Guardian – Filmin Genel Özeti
Güçlü bir politik duruş: Film, Erdoğan’ın Türkiye’sindeki otoriter yönelime karşı sert bir eleştiri olarak tanımlanıyor. Popülizmin ve artan faşizmin; eğitim, medya, polis teşkilatı, azınlık hakları ve akademik özgürlük üzerindeki yıkıcı etkilerini gözler önüne seriyor.
Çok karakterli, çok anlatılı yapı: 21 Grams veya Babel gibi yapımları anımsatan filmde, farklı karakterlerin hikâyeleri bir noktada kesişiyor. Bu karakterler arasında şunlar var:
Hakan: Rejim baskısı nedeniyle saklanmak zorunda kalan bir akademisyen.
Yılmaz: Şiddete başvuran, eski bir polis memuru.
Mehmet: Vicdan azabıyla yüzleşen bir diğer polis.
Bu karakterlerin aileleri ve devlet baskısına uğrayan yakın çevreleri.
Ve Yunanistan’a geçmeye çalışan mültecileri kaçıran bir insan kaçakçısı.
Eleştirel bakış: Filmin amacı ve cesareti övgü alsa da, anlatımının fazlasıyla öğretici (didaktik) olduğu belirtiliyor. Bu durum, duygusal etkisini azaltıyor. Karakterler daha çok birer sembole dönüşüyor; derinlikli bireyler gibi hissettirmiyor. Ayrıca yapım kalitesi o kadar parlak ki, gerçeklik hissi zayıflıyor—örneğin, mülteci saklanma evleri fazlasıyla temiz ve düzenli gösterilmiş.
Filmin Arka Planı ve Tepkiler
Çok şey tehlikede
The Guardian Genel Yayın Yönetmeni Katharine Viner ise yazısında, sanat ve medya alanlarındaki özgürlük mücadelesinin önemine dikkat çekti. Dünya genelinde artan baskılara rağmen bağımsız basının demokrasiler için hayati bir rol üstlendiğini vurgulayan Viner, otoriter liderlerin medyayı susturma çabalarına karşı durmanın gerekliliğine işaret etti.
The Guardian Genel Yayın Yönetmeni Katharine Viner’ın yazısının bir bölümünü şöyle:
“Dünyanın en güçlü adamı, emirlerini takip etmeyen ya da politikalarını eleştiren gazetecilik kuruluşlarını cezalandırmak için makamını kullanıyor. Donald Trump’ın basına yönelik eylemleri arasında yasaklar, davalar ve kendi seçtiği muhabir havuzunu oluşturmak yer alıyor.
Ancak basına yönelik küresel tehdit sadece Trump ile sınırlı değil.
Dünya genelinde ekonomik ve otoriter güçler, gazetecilerin haber yapma kabiliyetini zorluyor. Bağımsız bir basın, iktidardakilerin kolayca engelleyemeyeceği bir basın, demokrasinin temel taşlarından biridir. Trump ve Macaristan Başbakanı Viktor Orbán gibi figürler, basını dışlayarak ve etkilemeye çalışarak ezmek istiyor.
The Guardian, özgür basına yapılan saldırılara karşı duracak küresel bir haber kuruluşudur. Büyük güçlerin veya zenginlerin çıkarlarına hizmet etmek gibi bir ilgimiz yoktur.
