Dünya terör ile mücadele ede dursun, her ayrı yerde patlayan bombaların şiddeti, ölen her masum insanın acısı Avustralya’da da kendisini hissettiriyor. Son günlerde şiddeti daha da artan terör olayları insanların can ve mal güvenliğini iyice tehdit eder hale geldi. Hadiseleri planlayanların hangi amaçla yaptıkları belli değil. Ama İslam’da hiçbir şekilde yeri olmayan, gerçekleştirilen bu acımasızlıklar, yine gelip maalesef yüce dinimiz ile bağdaştırılıyor. Çünkü eylemi yapanların mensubu olduğu örgütlerin adı bağımsız veya özgür gibi ifadeler içeren İslami terimlerle anılıyor.
Avustralya’da yankısı duyuluyor dedik, çünkü zaten halihazırda işi nefret tohumları aşılamak olan İslam karşıtı bir takım sivil toplum örgütleri, artan terör olaylarını da bahane ederek, ülkedeki şiddet gösterilerinin dozunu arttırıyorlar. Bu bağlamda dün yine ülkenin belli başlı kentlerinde İslam karşıtı ‘Avustralya’yı Geri Alın’ kuruluşunun organize ettiği protesto gösterileri vardı. Karşılarında ise yine her zaman olduğu gibi Irkçılık Karşıtı gruplar yer aldı. Protestolar Melbourne’de bazı semt ve ilçelerde inşaatı devam eden camiler çevresinde, yapıma karşı olan bölge halkının da tepkisi ile birleştirilerek yapılırken, başkent Canberra ve Sydney’de ise bu şehirlerdeki parlamento binaları önünde yapıldı. Aşırı sağ grup olan ‘Reclaim Australia’nın protestosuna ırkçılığa hayır grubu karşı dururken, Canberra’da ise ilginç bir karşılık verildi. Canberra Parlamentosu önünde ‘Reclaim Australia’ taraftarlarına karşı sessizce protestosunu yapan Aborjinler, bu gruba ‘Neyi geri alıyorsunuz, Avustralya sizin mi ki? yazılı pankartlarla cevap veriyordu.
Aslında Avustralya’da camilerin tarihi ülkenin, keşfi kadar eskiye dayanıyor. Yarım milyona yakın Müslümanın yaşadığı ülkede 340 kadar cami var. İlk cami ise, 1861 yılında Afganlı kervancılar tarafından Adelaide’de inşa edilmiş. Müslümanlar, ibadet ve diğer dini vecibelerini yerine getirebilmek üzere bu mabetleri inşa etmişler. Bu nedenle yaklaşık 150 yıl önce kerpiçten inşa edilen ilk camiden, günümüz modern mimarisiyle yapımı gerçekleşmiş ve hemen yer eyalette Allah’ın evini görmek mümkün. Dolayısıyla Kıta Ülkesi’nin insanları, cami ve mescitlere yabancı da değil, hoşgörüsüz de! Buna belki de en sıcak örnek olarak, iki hafta önce Federal Başbakan Malcolm Turnbull’un, parlamentoda yaptığı konuşmayı gösterebiliriz. Başbakan Auburn Gelibolu Camii’ni, ‘iki ülkenin dostluğunun sembolü, ülkenin en büyük camisi ve çokkültürlü toplumun merkezinde’ diyerek gönül okşayıcı sözleri ile anlatmıştı.
Şu anda ise birkaç eyalette yapımı halen devam eden camilere karşı yapılan protesto gösterilerini her duyduğumda içim burkuluyor. Özellikle de Victoria Eyaleti’nin 83 bin nüfuslu ve yaklaşık 200 civarında Müslümanın yaşadığı bilinen Bendigo halkının, uzun süreden beri devam eden cami karşıtlığını tetikleyen tepkilere karşı. Yani neden Müslümanların mabetlerine karşı böyle katı bir tutum içerisindeler? Acaba, yüce dinimize karşı takınılan bu katı ve sert tutum nasıl yumuşatılabilir? Diye aklımdan geçiyor. Bu insanların böyle bir tavır almalarının asıl sebebi ve sorumluları da bugün ‘İslam maskesiyle’ dinimizi ‘terörle bağdaştıranlar’ olmalı. Bu çirkin görüntü, başka milletleri de fazlası ile tedirgin ediyor. Onun için bugün dinimizin drahşan çehresini herkese anlatma adına her bir mümine her zamankinden daha fazla görev düşmekte. Sözün tam bu noktasında, geçmiş yıllarda bir davet vesilesi ile yapılan ve haberini de yayınladığımız bir konuşmayı hatırladım. Farklı inanç ve kültürlerden gelen, önemli simaları ve meslek grubu temsilcilerini iftar sofrasında bir araya getiren Diyalog kurumlarının iftar programında konuşan önemli bir gazetenin editörü, geceyi şu anlamlı sözle ifade etmişti: “Bu geceden bana kalan en önemli miras, farklı inançlara ve insanlara karşı objektif davranabilme erdemliğini göstermek gerektiğini anlamak oldu” diyerek, konuşmasını şöyle sürdüriyordu meslektaşımız: “Bu vesileyle, gündemden düşmeyen Bendigo’daki cami ile ilgili düşüncelerimi paylaşmak istedim. Zira zannediyorum, bu akşam bu sofrada bizimle bulunan hemen herkesin, söz konusu olayla bir şekilde ilişkili olduğunu düşünüyorum. Aranızda Bendigo’da tanıdıkları olan Müslümanlar da olabilir. Hatta orada yaşayan akrabaları bile olanlar olabilir. Burada onlara destek verebilecek farklı dinlerin liderleri de vardır. Aramızda farklı toplum temsilcileri ve siyasetçiler de var. Kamu ve sivil toplum örgütü üyelerimiz de burada. Medya olarak vazifemiz gerçekleri toplumdan saklamak değil onlara ulaştırmaktır. Bu meselede tarafların sesinin tam olarak duyulması, gerçek resmi görmemizi sağlar. Böylece toplum olarak, önyargılarla mücadele edebiliriz. Eğer konu ile alakalı tartışmalarımızı karşılıklı saygı ve güven içinde yapabilirsek, daima en iyi sonucu elde edebiliriz. Sloganlardan ve yanlış yerlerde kullanılan sembollerden uzak, sıcak diyalog kurabiliriz. Konuşmalarımızda birbirimizi anlayarak, dostluklarımızı pekiştirmek bizim elimizde” demişti.z.polat@yepyeni.zamanaustralia.com.au