Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 28 Şubat sürecinde kapatılan vakıfların yeniden açılacağını söyledi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, önceki gün gazetelerin Ankara temsilcileri ile iftarda buluştu. Gazetecilerle sohbette gündeme dair önemli açıklamalar yapan Arınç, İran’ın kendi halkını katleden Esed yönetimine verdiği desteğin kendisini sukut-u hayale uğrattığını söyledi. Tutuklu milletvekillerinin yerinin Parlamento olduğu görüşünü tekrarladı. Yeni cumhurbaşkanının yüzde 60 oyla seçileceği öngörüsünde bulundu. AK Parti’deki ‘3 dönem engeli’ne değinirken şahıs kültü ile yola devam etmelerinin mümkün olmadığının altını çizdi. Belediye başkanlığını düşünmediğini söyledi. Arınç’ın açıklamaları özetle şöyle:
Şahıs kültü ile yola devam edemeyiz: 3 dönem kuralını siyasette yenilenme olsun diye koyduk. Tüzük yazılırken “Yaşı 70’i, 80’i bulmuş, 5-10 dönem olmuş gitmiyorlar. Gençlerin önünü tıkıyorlar, meydan vermeyelim.” denildi. Önce milletvekili açısından düşünüldü sonra belediye başkanlarını da eklemişler. Yenilenme, yeni yüzler dinamizm, kurumsal güç kazanıyor parti. Ne olacak diyorlar? Başbakan ölebiliriz, diyor. Parti yaşayacaksa arkadan gelenler yaşatacak. Diyorlar ki ‘siz olmazsanız olmaz’. Niye olmasın? Bunu düşünmemek lazım. Şu anda 326 vekilimiz var. Ben 326’dan 10 tane hükümet çıkarırım. Çıkar yani. Şahıs kültü ile yola devam edemeyiz. Beraberiz, kardeşiz. Eşitler arasında birinciler var. Öndeki düştü. Bayrağı kim kaldıracak? Diğer partilerin çöküşe uğramasının sebebi budur. Liderin arkasında 2., 3. kişi yok. AK Parti’de öyle olmaz. Arkası gelir, merak etmesin kimse.
Belediye başkanlığına niyetim yok: Kongrede düzenleme yapılabilir. 2013’te mahalli seçimler olabilir. 367 bulunabilecek gibi. Neredeyse bir sene kalıyor. Cumhurbaşkanı seçimi, sonra genel seçimler. Hepsinin stratejisi, planlaması yapılır. Çok güçlü kadrolar var. Kalite bakımından. Değerli arkadaşlarımız var.
Belediye başkanlığına niyetim yok. 1994’te adaydım Manisa’dan. Kaybettim. Şükür secdesi yaptım. Bundan sonra dönecek halim yok.
Cumhurbaşkanını yüzde 60’la seçeriz: Tayyip Bey de, Abdullah Bey de konuştu. Önemli olan, ikisinin bir şeyler söylemesi. Söylediler de. Zamanı gediğinde ne yapacağımızı biliriz. Bence bu yeter. Herkes ikisinden birinin seçileceğine inanıyor. Üçüncü, dördüncü isim yok. Çok güzel. Önemli. Muhalefet ikisini konuşuyor. Onlar bile teslim etmiş durumda. Ölümle hayatı iç içe düşünmek lazım. Herkesin kucaklayabileceği bir adayla gideriz, yüzde 60’la geliriz.
İçişleri Bakanı’na Sedat Selim Ay eleştirisi: Emniyetteki terfileri, nakilleri bilirim. Bu noktaya gelmiş bir insanın geçmişte hakkında mahkumiyet, disiplinsizlik olmamalı. İçişleri Bakanı dedi ki, “10-12 yıl önceki olaylar bugüne dek yazılmadı. Demek ki bir samimiyetsizlik var.” Bakan arkadaşlar konuştu. Pek çoğu ‘öyle olsa bile bu iddialara muhatap birini bu noktaya getirmemeliydiniz’ dediler. Etik kurallara dikkat etmemiz gerek. Bu kadar iddia varsa gerçek olmasa bile geri planda tutmak varken, hakkında iddialar olan noktaya getirmek doğru değil. Bir işin kanuni olması başkadır, ahlaki meşru olması başkadır. Çok değerli bir insan olsa başka bir yerde görevlendirirdim. Hükümeti de, bakanlığı da yormanın, şahsı da hedefe koymanın doğru olmadığını düşünüyorum. Belki kendisi de rahatsızdır. Bakanımız onu çağıracak ‘seni şuraya veriyorum’, diyecek. Burada görev bakana düşer. Başbakan’a da haklı gerekçelerini söyleyerek değiştirebilir.
İran’ın Esed’e açık desteği beni sukut-u hayale uğrattı
Biliyoruz ki İran, Suriye’yi destekliyor. Esed’in yaptıklarını görmezden geliyor. 20 bin katledilmiş insan onların gözünde adeta bir suçlu gibi. İran’ın açık desteğini görünce sukut-u hayale uğradım. Adında İslam olan bir Cumhuriyet’in, Müslümanların hedef gözetmeksizin çocukları, kadınları öldürmesi vahşetine sessiz kalmasını kabullenemiyorum. Onları eleştirdim. Onlardan da bana yönelik bir iki cılız eleştiri geldi. Önemli olan İslamsa dünyanın neresinde bir vahşet varsa, bunun kınanması lazım, sahip çıkmak bir tarafa. Bir mezhepsel yaklaşım, tarafgirlik ya da Suriye’nin kendisi açısından stratejik öneme sahip olması Esed’in kendilerine destek olması temel kabul edilerek binlerce insanın öldürülmesine İran’ın sessiz kalmasını yakıştıramadım.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 28 Şubat sürecinde kapatılan vakıfların yeniden açılacağını söyledi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, önceki gün gazetelerin Ankara temsilcileri ile iftarda buluştu. Gazetecilerle sohbette gündeme dair önemli açıklamalar yapan Arınç, İran’ın kendi halkını katleden Esed yönetimine verdiği desteğin kendisini sukut-u hayale uğrattığını söyledi. Tutuklu milletvekillerinin yerinin Parlamento olduğu görüşünü tekrarladı. Yeni cumhurbaşkanının yüzde 60 oyla seçileceği öngörüsünde bulundu. AK Parti’deki ‘3 dönem engeli’ne değinirken şahıs kültü ile yola devam etmelerinin mümkün olmadığının altını çizdi. Belediye başkanlığını düşünmediğini söyledi. Arınç’ın açıklamaları özetle şöyle:
Şahıs kültü ile yola devam edemeyiz: 3 dönem kuralını siyasette yenilenme olsun diye koyduk. Tüzük yazılırken “Yaşı 70’i, 80’i bulmuş, 5-10 dönem olmuş gitmiyorlar. Gençlerin önünü tıkıyorlar, meydan vermeyelim.” denildi. Önce milletvekili açısından düşünüldü sonra belediye başkanlarını da eklemişler. Yenilenme, yeni yüzler dinamizm, kurumsal güç kazanıyor parti. Ne olacak diyorlar? Başbakan ölebiliriz, diyor. Parti yaşayacaksa arkadan gelenler yaşatacak. Diyorlar ki ‘siz olmazsanız olmaz’. Niye olmasın? Bunu düşünmemek lazım. Şu anda 326 vekilimiz var. Ben 326’dan 10 tane hükümet çıkarırım. Çıkar yani. Şahıs kültü ile yola devam edemeyiz. Beraberiz, kardeşiz. Eşitler arasında birinciler var. Öndeki düştü. Bayrağı kim kaldıracak? Diğer partilerin çöküşe uğramasının sebebi budur. Liderin arkasında 2., 3. kişi yok. AK Parti’de öyle olmaz. Arkası gelir, merak etmesin kimse.
Belediye başkanlığına niyetim yok: Kongrede düzenleme yapılabilir. 2013’te mahalli seçimler olabilir. 367 bulunabilecek gibi. Neredeyse bir sene kalıyor. Cumhurbaşkanı seçimi, sonra genel seçimler. Hepsinin stratejisi, planlaması yapılır. Çok güçlü kadrolar var. Kalite bakımından. Değerli arkadaşlarımız var.
Belediye başkanlığına niyetim yok. 1994’te adaydım Manisa’dan. Kaybettim. Şükür secdesi yaptım. Bundan sonra dönecek halim yok.
Cumhurbaşkanını yüzde 60’la seçeriz: Tayyip Bey de, Abdullah Bey de konuştu. Önemli olan, ikisinin bir şeyler söylemesi. Söylediler de. Zamanı gediğinde ne yapacağımızı biliriz. Bence bu yeter. Herkes ikisinden birinin seçileceğine inanıyor. Üçüncü, dördüncü isim yok. Çok güzel. Önemli. Muhalefet ikisini konuşuyor. Onlar bile teslim etmiş durumda. Ölümle hayatı iç içe düşünmek lazım. Herkesin kucaklayabileceği bir adayla gideriz, yüzde 60’la geliriz.
İçişleri Bakanı’na Sedat Selim Ay eleştirisi: Emniyetteki terfileri, nakilleri bilirim. Bu noktaya gelmiş bir insanın geçmişte hakkında mahkumiyet, disiplinsizlik olmamalı. İçişleri Bakanı dedi ki, “10-12 yıl önceki olaylar bugüne dek yazılmadı. Demek ki bir samimiyetsizlik var.” Bakan arkadaşlar konuştu. Pek çoğu ‘öyle olsa bile bu iddialara muhatap birini bu noktaya getirmemeliydiniz’ dediler. Etik kurallara dikkat etmemiz gerek. Bu kadar iddia varsa gerçek olmasa bile geri planda tutmak varken, hakkında iddialar olan noktaya getirmek doğru değil. Bir işin kanuni olması başkadır, ahlaki meşru olması başkadır. Çok değerli bir insan olsa başka bir yerde görevlendirirdim. Hükümeti de, bakanlığı da yormanın, şahsı da hedefe koymanın doğru olmadığını düşünüyorum. Belki kendisi de rahatsızdır. Bakanımız onu çağıracak ‘seni şuraya veriyorum’, diyecek. Burada görev bakana düşer. Başbakan’a da haklı gerekçelerini söyleyerek değiştirebilir.
İran’ın Esed’e açık desteği beni sukut-u hayale uğrattı
Biliyoruz ki İran, Suriye’yi destekliyor. Esed’in yaptıklarını görmezden geliyor. 20 bin katledilmiş insan onların gözünde adeta bir suçlu gibi. İran’ın açık desteğini görünce sukut-u hayale uğradım. Adında İslam olan bir Cumhuriyet’in, Müslümanların hedef gözetmeksizin çocukları, kadınları öldürmesi vahşetine sessiz kalmasını kabullenemiyorum. Onları eleştirdim. Onlardan da bana yönelik bir iki cılız eleştiri geldi. Önemli olan İslamsa dünyanın neresinde bir vahşet varsa, bunun kınanması lazım, sahip çıkmak bir tarafa. Bir mezhepsel yaklaşım, tarafgirlik ya da Suriye’nin kendisi açısından stratejik öneme sahip olması Esed’in kendilerine destek olması temel kabul edilerek binlerce insanın öldürülmesine İran’ın sessiz kalmasını yakıştıramadım.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 28 Şubat sürecinde kapatılan vakıfların yeniden açılacağını söyledi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, önceki gün gazetelerin Ankara temsilcileri ile iftarda buluştu. Gazetecilerle sohbette gündeme dair önemli açıklamalar yapan Arınç, İran’ın kendi halkını katleden Esed yönetimine verdiği desteğin kendisini sukut-u hayale uğrattığını söyledi. Tutuklu milletvekillerinin yerinin Parlamento olduğu görüşünü tekrarladı. Yeni cumhurbaşkanının yüzde 60 oyla seçileceği öngörüsünde bulundu. AK Parti’deki ‘3 dönem engeli’ne değinirken şahıs kültü ile yola devam etmelerinin mümkün olmadığının altını çizdi. Belediye başkanlığını düşünmediğini söyledi. Arınç’ın açıklamaları özetle şöyle:
Şahıs kültü ile yola devam edemeyiz: 3 dönem kuralını siyasette yenilenme olsun diye koyduk. Tüzük yazılırken “Yaşı 70’i, 80’i bulmuş, 5-10 dönem olmuş gitmiyorlar. Gençlerin önünü tıkıyorlar, meydan vermeyelim.” denildi. Önce milletvekili açısından düşünüldü sonra belediye başkanlarını da eklemişler. Yenilenme, yeni yüzler dinamizm, kurumsal güç kazanıyor parti. Ne olacak diyorlar? Başbakan ölebiliriz, diyor. Parti yaşayacaksa arkadan gelenler yaşatacak. Diyorlar ki ‘siz olmazsanız olmaz’. Niye olmasın? Bunu düşünmemek lazım. Şu anda 326 vekilimiz var. Ben 326’dan 10 tane hükümet çıkarırım. Çıkar yani. Şahıs kültü ile yola devam edemeyiz. Beraberiz, kardeşiz. Eşitler arasında birinciler var. Öndeki düştü. Bayrağı kim kaldıracak? Diğer partilerin çöküşe uğramasının sebebi budur. Liderin arkasında 2., 3. kişi yok. AK Parti’de öyle olmaz. Arkası gelir, merak etmesin kimse.
Belediye başkanlığına niyetim yok: Kongrede düzenleme yapılabilir. 2013’te mahalli seçimler olabilir. 367 bulunabilecek gibi. Neredeyse bir sene kalıyor. Cumhurbaşkanı seçimi, sonra genel seçimler. Hepsinin stratejisi, planlaması yapılır. Çok güçlü kadrolar var. Kalite bakımından. Değerli arkadaşlarımız var.
Belediye başkanlığına niyetim yok. 1994’te adaydım Manisa’dan. Kaybettim. Şükür secdesi yaptım. Bundan sonra dönecek halim yok.
Cumhurbaşkanını yüzde 60’la seçeriz: Tayyip Bey de, Abdullah Bey de konuştu. Önemli olan, ikisinin bir şeyler söylemesi. Söylediler de. Zamanı gediğinde ne yapacağımızı biliriz. Bence bu yeter. Herkes ikisinden birinin seçileceğine inanıyor. Üçüncü, dördüncü isim yok. Çok güzel. Önemli. Muhalefet ikisini konuşuyor. Onlar bile teslim etmiş durumda. Ölümle hayatı iç içe düşünmek lazım. Herkesin kucaklayabileceği bir adayla gideriz, yüzde 60’la geliriz.
İçişleri Bakanı’na Sedat Selim Ay eleştirisi: Emniyetteki terfileri, nakilleri bilirim. Bu noktaya gelmiş bir insanın geçmişte hakkında mahkumiyet, disiplinsizlik olmamalı. İçişleri Bakanı dedi ki, “10-12 yıl önceki olaylar bugüne dek yazılmadı. Demek ki bir samimiyetsizlik var.” Bakan arkadaşlar konuştu. Pek çoğu ‘öyle olsa bile bu iddialara muhatap birini bu noktaya getirmemeliydiniz’ dediler. Etik kurallara dikkat etmemiz gerek. Bu kadar iddia varsa gerçek olmasa bile geri planda tutmak varken, hakkında iddialar olan noktaya getirmek doğru değil. Bir işin kanuni olması başkadır, ahlaki meşru olması başkadır. Çok değerli bir insan olsa başka bir yerde görevlendirirdim. Hükümeti de, bakanlığı da yormanın, şahsı da hedefe koymanın doğru olmadığını düşünüyorum. Belki kendisi de rahatsızdır. Bakanımız onu çağıracak ‘seni şuraya veriyorum’, diyecek. Burada görev bakana düşer. Başbakan’a da haklı gerekçelerini söyleyerek değiştirebilir.
İran’ın Esed’e açık desteği beni sukut-u hayale uğrattı
Biliyoruz ki İran, Suriye’yi destekliyor. Esed’in yaptıklarını görmezden geliyor. 20 bin katledilmiş insan onların gözünde adeta bir suçlu gibi. İran’ın açık desteğini görünce sukut-u hayale uğradım. Adında İslam olan bir Cumhuriyet’in, Müslümanların hedef gözetmeksizin çocukları, kadınları öldürmesi vahşetine sessiz kalmasını kabullenemiyorum. Onları eleştirdim. Onlardan da bana yönelik bir iki cılız eleştiri geldi. Önemli olan İslamsa dünyanın neresinde bir vahşet varsa, bunun kınanması lazım, sahip çıkmak bir tarafa. Bir mezhepsel yaklaşım, tarafgirlik ya da Suriye’nin kendisi açısından stratejik öneme sahip olması Esed’in kendilerine destek olması temel kabul edilerek binlerce insanın öldürülmesine İran’ın sessiz kalmasını yakıştıramadım.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 28 Şubat sürecinde kapatılan vakıfların yeniden açılacağını söyledi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, önceki gün gazetelerin Ankara temsilcileri ile iftarda buluştu. Gazetecilerle sohbette gündeme dair önemli açıklamalar yapan Arınç, İran’ın kendi halkını katleden Esed yönetimine verdiği desteğin kendisini sukut-u hayale uğrattığını söyledi. Tutuklu milletvekillerinin yerinin Parlamento olduğu görüşünü tekrarladı. Yeni cumhurbaşkanının yüzde 60 oyla seçileceği öngörüsünde bulundu. AK Parti’deki ‘3 dönem engeli’ne değinirken şahıs kültü ile yola devam etmelerinin mümkün olmadığının altını çizdi. Belediye başkanlığını düşünmediğini söyledi. Arınç’ın açıklamaları özetle şöyle:
Şahıs kültü ile yola devam edemeyiz: 3 dönem kuralını siyasette yenilenme olsun diye koyduk. Tüzük yazılırken “Yaşı 70’i, 80’i bulmuş, 5-10 dönem olmuş gitmiyorlar. Gençlerin önünü tıkıyorlar, meydan vermeyelim.” denildi. Önce milletvekili açısından düşünüldü sonra belediye başkanlarını da eklemişler. Yenilenme, yeni yüzler dinamizm, kurumsal güç kazanıyor parti. Ne olacak diyorlar? Başbakan ölebiliriz, diyor. Parti yaşayacaksa arkadan gelenler yaşatacak. Diyorlar ki ‘siz olmazsanız olmaz’. Niye olmasın? Bunu düşünmemek lazım. Şu anda 326 vekilimiz var. Ben 326’dan 10 tane hükümet çıkarırım. Çıkar yani. Şahıs kültü ile yola devam edemeyiz. Beraberiz, kardeşiz. Eşitler arasında birinciler var. Öndeki düştü. Bayrağı kim kaldıracak? Diğer partilerin çöküşe uğramasının sebebi budur. Liderin arkasında 2., 3. kişi yok. AK Parti’de öyle olmaz. Arkası gelir, merak etmesin kimse.
Belediye başkanlığına niyetim yok: Kongrede düzenleme yapılabilir. 2013’te mahalli seçimler olabilir. 367 bulunabilecek gibi. Neredeyse bir sene kalıyor. Cumhurbaşkanı seçimi, sonra genel seçimler. Hepsinin stratejisi, planlaması yapılır. Çok güçlü kadrolar var. Kalite bakımından. Değerli arkadaşlarımız var.
Belediye başkanlığına niyetim yok. 1994’te adaydım Manisa’dan. Kaybettim. Şükür secdesi yaptım. Bundan sonra dönecek halim yok.
Cumhurbaşkanını yüzde 60’la seçeriz: Tayyip Bey de, Abdullah Bey de konuştu. Önemli olan, ikisinin bir şeyler söylemesi. Söylediler de. Zamanı gediğinde ne yapacağımızı biliriz. Bence bu yeter. Herkes ikisinden birinin seçileceğine inanıyor. Üçüncü, dördüncü isim yok. Çok güzel. Önemli. Muhalefet ikisini konuşuyor. Onlar bile teslim etmiş durumda. Ölümle hayatı iç içe düşünmek lazım. Herkesin kucaklayabileceği bir adayla gideriz, yüzde 60’la geliriz.
İçişleri Bakanı’na Sedat Selim Ay eleştirisi: Emniyetteki terfileri, nakilleri bilirim. Bu noktaya gelmiş bir insanın geçmişte hakkında mahkumiyet, disiplinsizlik olmamalı. İçişleri Bakanı dedi ki, “10-12 yıl önceki olaylar bugüne dek yazılmadı. Demek ki bir samimiyetsizlik var.” Bakan arkadaşlar konuştu. Pek çoğu ‘öyle olsa bile bu iddialara muhatap birini bu noktaya getirmemeliydiniz’ dediler. Etik kurallara dikkat etmemiz gerek. Bu kadar iddia varsa gerçek olmasa bile geri planda tutmak varken, hakkında iddialar olan noktaya getirmek doğru değil. Bir işin kanuni olması başkadır, ahlaki meşru olması başkadır. Çok değerli bir insan olsa başka bir yerde görevlendirirdim. Hükümeti de, bakanlığı da yormanın, şahsı da hedefe koymanın doğru olmadığını düşünüyorum. Belki kendisi de rahatsızdır. Bakanımız onu çağıracak ‘seni şuraya veriyorum’, diyecek. Burada görev bakana düşer. Başbakan’a da haklı gerekçelerini söyleyerek değiştirebilir.
İran’ın Esed’e açık desteği beni sukut-u hayale uğrattı
Biliyoruz ki İran, Suriye’yi destekliyor. Esed’in yaptıklarını görmezden geliyor. 20 bin katledilmiş insan onların gözünde adeta bir suçlu gibi. İran’ın açık desteğini görünce sukut-u hayale uğradım. Adında İslam olan bir Cumhuriyet’in, Müslümanların hedef gözetmeksizin çocukları, kadınları öldürmesi vahşetine sessiz kalmasını kabullenemiyorum. Onları eleştirdim. Onlardan da bana yönelik bir iki cılız eleştiri geldi. Önemli olan İslamsa dünyanın neresinde bir vahşet varsa, bunun kınanması lazım, sahip çıkmak bir tarafa. Bir mezhepsel yaklaşım, tarafgirlik ya da Suriye’nin kendisi açısından stratejik öneme sahip olması Esed’in kendilerine destek olması temel kabul edilerek binlerce insanın öldürülmesine İran’ın sessiz kalmasını yakıştıramadım.