NSW Çokkültürülük Komisyonu CEO’su Hakan Harman; “Avustralya’da çalışan herkese, tüm kapılar açık. Gençlerimiz, siyasete ve sosyal olaylarda aktif rol almalılar. Kendi toplumumuzun temsilcilerine de aynı çağrıyı yapmak istiyorum: Festivaller, ülkelerin ve farklı etniklerin kendini tanıtması noktasında önemli fırsatlardır. Mesela Anadolu Kültür Festivali, ülkemizin kültürel ve diğer zenginliklerini çok iyi anlatıyor. Katkıda bulunanlara teşekkür ediyorum.”dedi
Dünyada 200’den fazla farklı ülkeden, 270 etnik ve 260 dilin konuşulduğu Avustralya’da çokkültürlülük ayrı bir öneme sahip. Bu kadar önemli bir ülkenin, bir eyaletin ve bir kurumun başına Türk kökenli bir yöneticinin, göreve gelmesi daha da önem kazandırıyor. Çünkü NSW dolayısıyla Sydney, hem toplumumuza hem de diğer farklı etniklere bakan yönüyle önemli bir eyalet. Uzun yıllardan beri bu görevde bulunan Stepan Kerkyasharian’ın emekliye ayrılmasından sonra söz konusu birime, yaklaşık 60 aday başvuruda bulundu. Uzman bir komisyon tarafından adaylarla yapılan detaylı mülakatla, Çokkültürlülük Komisyonu’nun CEO’su, belirlendi. Belirlenen bu göreve, İstanbul’da doğan ve 1977 yılında ailesiyle birlikte göç eden Hakan Harman getirildi. Geçtiğimiz Şubat ayında, NSW Çokkültürülük Komisyonu CEO’su olarak göreve başlayan Hakan Harman, makamında ilk röportajını ZAMAN’a verdi. İşte, Harman’ın sorularımıza verdiği cevaplar:
Öncelikle sizi tanıyarak röportajımıza başlasak.
1967 İstanbul’da doğdum. 1977 yılında, ailecek buraya göçmen olarak geldik. Babam ‘kalifiye göçmen’ statüsüyle gelmiş oldu. İşletme ve muhasebe alanında üniversitede eğitim aldım. Bir süre bankada çalıştım. Daha sonra Avustralya’nın önemli bazı şirketlerinde yönetici pozisyonuyla görev yaptım. 2002 yılında CRC’de finans direktörü, 2010’da Eyalet Kütüphanesinde görev almaya başladım. Bir önceki Çokkültürlülük Komisyonu Başkanı Stepan Kerkyasharian’ın görev süresi dolunca, bu konuda uzman olanlara başvuru yapma konusunda çağrı yapıldı. Bu çerçevede ben de başvuruda bulundum. Söz konusu mülakat ve bu başvuru süreci yaklaşık üç ay sürdü.
Eskiden CRC sadece Komisyon Başkan’ından oluşuyordu. Yeni dönemde ise; Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO olarak, farklı bir yapıya kavuştu. Buna neden ihtiyaç duyuldu?
Evet dediğiniz doğru. Komisyon Başkanlığı ve Yönetim Kurulu diye bir çatı kuruldu. Bende, CRC’nin organizasyonunu yapan CEO’su olarak, yeni dönemde başlamış oldum. Bütün finansal, idari yetkiler ve mali işler benim yetkimde. Sanırım biraz daha olaylara pratik çözüm üretmek için böyle bir yapı oluşturuldu.
İlk kez bir Türk NSW’de böyle bir göreve gelmiş oldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Duyduğuma göre bu iş için 60’a yakan müracaat oldu. Eminim, bu göreve ben seçilmiş olmam, her halde sorular ve benden beklenen performans yeterli olduğu içindir. Ayrıca tabii ki, daha önce ki tecrübelerim de etkili oldu diyebiliriz. Bu kadar kişinin arasında benim bu göreve gelmem tabi ki çok önemli. Öncelikle şunu söylemem gerek, böyle bir göreve gelmiş olmak benim için büyük bir onur. Bu başvurulardan sonra mülakat gibi bir şey oluyor ve orada Çokkültürlülük sizin için ne anlama geliyor? diye soru soruyorlar. İnşallah önümüzdeki yıllar da bu tecrübe ve başarılarımı yeni görevime de yansıtmaya çalışacağım.
O zaman bu yeni görev, size çok yabancı değil?
Tabii ben daha önce bu kurumda 7 yıl çalışmıştım. İlk olarak 2002 yılında CRC’nin Finans Müdürü olarak göreve başladım ve 2010 yılına kadar tercümanlık, finans, araştırma ve geliştirme bölümlerinde çalıştım. Daha sonra NSW Eyalet Kütüphanesi’ne geçerek, şu anda ki yeni görevime kadar çalıştım. Dolayısıyla çokkültürülük konusunda önemli bir birikimim mevcut.
‘Türkler önemli göreve gelemezler’ gibi, doğru olmayan, yaygın bir kanaat var. 37 yıldan beri buradasınız. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Yukarıda da ifade ettiğim gibi, 37 yıldan beri buradayım. Gerçekten kendimi Avustralyalı olarak görüyorum. Gerek üniversite de, gerek diğer özel sektördeki iş hayatımda hiçbir zaman kendimi dışlanmış olarak görmedim. 2002 yılından beri de direkt devletin kurumlarında çalışmaya başladım. Her alanda bana sürekli destek verildi ve başarılı olmam için katkı gördüm. CRC, bugün 103 ayrı dilde tercümanlık hizmetini veriyor. 650’nin üzerinde part-time tercümanımız, 75 sürekli çalışanımız var.
Çok önemli bir dönemde bu göreve geldiniz. NSW Parlamentosu’nda geçtiğimiz Mayıs ayında sözde soykırım kararından sonra sizin bu göreve gelişiniz, biraz da ‘Türk toplumuna bir mesaj’ olarak algılandı.
Evet ama benim siyasi konularla ilişkim yok. Çokkültürlülük konusunda NSW, dünyanın önemli merkezlerinden biridir. Benim pozisyonum da, bu dokuyu korumaktır. Herkese eşit şekilde yaklaşacağız. Buradaki kardeşlik duygularını zedeleyecek adımlardan uzak durmak lazım. Bu dokuyu korumak herkesin vazifesi. Buradaki kurallar ve hukuki imkânları herkese eşit mesafede tutmak lazım. Toplumumuzun beklentilerine cevap vermek ve isteklerini yerine getirmek elbetteki en önemli görevlerin başında geliyor.
ANADOLU KÜLTÜR FESTİVALİ, ÜLKEMİZİN TANITIMINA BÜYÜK KATKI SAĞLIYOR
Gençlere ne gibi mesajınız var?
Tüm gençlerimize asıl mesajım, çok aktif olsunlar. Çalışıp çabalasınlar. Avustralya’da çalışan herkese, tüm kapılar açık. Nereden gelirse gelsin gayret göstermeliler. Siyasete ve sosyal olaylarda aktif rol almalılar. Çünkü Avustralya’nın kanunları herkese eşit uzaklıkta. Tüm kapılar herkese açık. Yeter ki, gayret göstersinler. Bu nedenle kendi toplumumuzun temsilcilerine de aynı çağrıyı yapmak istiyorum. Herkese aynı haklar gösterilmiştir. Festivaller, ülkelerin ve farklı etniklerin kendini tanıtması noktasında önemli fırsatlardır. Mesela Anadolu Kültür Festivali, ülkemizin kültürel ve diğer zenginliklerini çok iyi anlatıyor. Katkıda bulunanlara teşekkür ediyorum.
2015, Türkiye ve Avustralya ilişkileri açısından önemli bir fırsat. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
CRC bünyesinde bazı çalışmalar var. Ama yeni olduğum için daha detaylı göremedim. Bu göreve gelmeden önce, Sayın Büyükelçimizle ve Konsolosluk yetkilileriyle kütüphanede bir araya geldik. Bazı kültürel faaliyetlerin yapılması konusundaki çalışmalarımız devam ediyor. 2015’deki çalışmalara aktif olarak, katılıyoruz. Bu fırsatı iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Çünkü ANZAC Törenlerinin 100.Yılı, iki ülke ilişkilerine önemli katkı sağlayacak.
Türk toplumunun Avustralya’ya entegrasyonunu nasıl görüyorsunuz?
Bana göre toplumumuzun, entegrasyonu konusunda en az problem yaşayan topluluklardan biri. Hem çalışkanlar. Hem de Türkiye’de liberal demokrasiye yakın bir yönetim şekli olduğu için, toplumumuz buraya entegrede çok sıkıntı yaşamıyor. Toplumumuzla ilgili bu düşünceyi başka yetkililer de sık sık dile getiriyorlar.
Federal Hükümet, bünyesinde bulunan çokkültürülük bakanlığını lağvetti. Bu bazı endişelere neden oldu. Sizin bu konuda bir endişeniz söz konusu mu?
Bir kaç ay önce bazı temaslarda bulunmak ve ziyaretler için Avrupa’ya gittim. 11 Eylül olaylarından sonra çokkültürlülük bu ülkeler de oldukça kötü algılanmış. Ama toplumun yaklaşık %46’sı göçmen olan 170-180 civarında farklı kültürün bir arada barış, huzur ve uyum içerisinde yaşadığı ülkemiz Avustralya için, aynı şeyi söylememiz mümkün değil. Bu ülkede her vatandaş aynı hak ve özgürlüklere sahip olup, herkes kanunlar karşısında eşittir. Bu kanunlar çerçevesinde yine herkesin kendi dili, dini, gelenek, görenek ve inançlarını önde tutarak yaşamasına fırsat ve olanak sağlanıyor. Bu çok önemli bir şey ve çok güzel bir ortam. Adı da değişse, farklı düzenlemeler de yapılsa bu gerçek hiç bir zaman değiştirilemez. Bende bunların siyasetin bazı gerekleri olarak konuşulup, farklı görüş ve düşüncelerle ele alındığı kanaatindeyim. Dünya çapında bazı olaylar ve çeşitli değişiklikler oldukça, bu durumlar dolayısı ile bazı ülkeleri de etkilemektedir. NSW Eyalet Başbakanı Sayın Barry O’Farrell, Bakanımız Sayın Victor Dominello, çokkültürlülük konusuna çok değer veriyorlar. Dünyanın en eski toplumuna sahip olan Aborjin toplumu ile birlikte Avustralya’nın bütün dünyada farklı bir yeri var ve çokkültürlülük konusunda ilk sırada yer alıyor.
Victoria’daki Çokkültürlülük Komisyonu’nun başında da Hakan Akyol var. Ülkenin bu iki önemli eyaleti arasındaki işbirliği hangi düzeyde?
Göreve geldikten kısa bir süre sonra Sayın Hakan Akyol ile görüştüm. Mutlaka bazı konularda birbirimizin yaptığı çalışmalar hakkında bilgi ve görüş alış verişinde bulunacağız. Hepimiz Avustralyalıyız ve burasını yeni vatanımız olarak kabul etmişiz. Hepimiz beraber, Avustralya’nın Çokkültürlülük alanında dünyaya örnek ve rol model olması konusunda hep beraber çalışmalıyız.