Commonwealth Bank Victoria Genel Müdürü Hüseyin Mustafa; “Türkiye dünyada ekonomisi en hızlı büyüyen ikinci ülkedir. Avustralya-Türkiye iş hacminin Türk Hava Yolları’nın buraya direkt seferleri başlatmasıyla daha da ivme kazanacağını düşünüyorum. Bugün Avustralya’daki iş dünyası ve hükümet yetkilileri, artık Türkiye’yi, Avrupa’nın Çin’i olarak görüyor.” dedi.
Bundan 45 yıl önce Kıbrıs’tan Avustralya’ya gelen, ve çeşitli zorluklardan sonra, bankacılık sektöründe önemli başarılar sergileyen Commonwealth Bank Victoria Genel Müdürü Hüseyin Mustafa, hayat hikayesini bizerle paylaştı. Lise yıllarında bankacılığa adam atan Mustafa, 1992 yılında ülkede ilk Türk bankacısı olarak görev aldı. Çok yoğun olmasına karşın, ailesine geniş yer ayırdığını belirten Genel Müdür Mustafa, asıl başarıların temelinde ve arkasında aile bütünlüğünün yer aldığını vurguluyor. İki kızını Avukat olarak yetiştirmenin haklı gururunu yaşadığını belirten Mustafa, eğitimin önemine işaret ediyor. Açılan Türk eğitim kurumlarının önemine işaret eden Hüseyin Mustafa “Türk okullarının çalışmalarını yakından takip ediyorum. Diyebilirim ki, dünyada çok aktif ve çalışkan kuruluşlardır bu okullar. Dünyada çapında, insan eğitimine yapılan bu yatırımı çok takdirle karşılıyorum. Açılmasına destek olan, herkesi tebrik ediyorum. Avustralya’da, bu okullardan mezun olan öğrencilerin, hem toplumumuza hem de bulunduğu bölgeye yaptığı katkıyı kelimelerle anlatmak çok zor.” dedi. Hüseyin Mustafa ile son Türkiye ziyareti, dünyada ki genel ekonominin bir değerlendirmesi ve Avustralya’daki iş dünyasının geleceği hakkında konuştuk.
Avustralya’ya geliş sürecinizi ve biraz da geçmişinizden günümüze gelen sürecinizi tanıyabilir miyiz?
Avustralya’ya daha önce gelen teyzemin bizi 1968 yılında davet etmesi ile geldik. O zaman ortam tabii ki şimdi ki gibi değildi. Kardeşimle gittiğimiz okulun tek yabancısı bizdik. Onun için çok sıkıntılı günler yaşadık. Şimdi ise iyi bir işim ve ailem var. İki kızım var ikisi de Avukat. Onlara imkan hazırladık, onlarda eğitimlerini başarıyla tamamladılar. Bu nedenle, kendimi dünyanın en şanslı insanı olarak görüyorum. Hem işim, hem ailem, hem de dost ve akrabalarımla güzel bir yaşantım var. Allah’tan en büyük isteğim ise sağlıklı bir ömürdür. Para benim için ikinci planda geliyor.
Bankacılık ve iş hayatınız nasıl şekillendi?
İş bulmak eskiden zor değildi. Bizim zamanımızda, liseyi bitiren hemen iş bulabiliyordu. Bende öyle yaptım. 10 yıl okuduktan sonra ilk olarak, o zaman eyaletin en büyük bankası olan State Bank of Victoria’da işe girdim. İşe başladığım dönemde, çalıştığım banka da üniversite mezunu yoktu. 10 yıl çalıştıktan sonra aynı bankada müdür yardımcısı olarak görevimi sürdürdüm. Ama daha kariyerimin daha da yükselmesi için mutlaka üniversite mezunu olmam gerekiyordu. Ve konuyu banka müdürüne açtım. Bu şekilde bankanın desteği ile üniversiteyi bitirdim. Ondan sonra bankanın çeşitli kademelerinde görev almaya başladım.
Commonwealth Bank’a geçişiniz nasıl gerçekleşti?
1990 yılındaki ekonomik krizden sonra, çalıştığımız State Bank of Victoria, Commonwealth Bank ile birleşti. Bu birleşimden sonra tabi yeni bankanın her şeyi farklı ve her şey yeniydi. Onun için bir yıl kadar Sydney’e gelip Commonwealth Bankası’nın sistemini öğrendim. Sonra Victoria’ya Noble Park Şubesinin Müdürü olarak göreve başladım. 1992 yılında Avustralya’da ilk kez Türk asıllı biri olarak banka müdürü görevine gelmiş oldum. Bu şubenin bulunduğu semt de İtimat Kasabı’nın sahibi Hadi Kırmacı bey, Türk toplumu ile daha fazla tanışmama vesile oldu. Bunun çok faydasını gördüm. Tanıştıkça Türk müşterilerimizde artıyordu.
Genel Müdür olarak ne zaman göreve başladınız?
Victoria Eyaleti’ndeki Genel Müdür beni arayarak, beraber çalışmak istediğini söyledi. Yeni açılan Premium Bank Victoria ve Tasmania Eyaletlerinin Genel Müdürlüğünde başladım. 2000 yılında mastır yaptım tüm masraflarımı da yine banka karşıladı. Şu anda 36 farklı ülkeden birlikte çalıştığımız personelimiz var. Bende kendi çalıştığım kadromu da çokkültürlü bir personel topluluğundan oluşturdum.
FARKLILIKLAR BİZLER İÇİN, ÖNEMLİ ZENGİNLİKLERDİR
Türkiye’deki bankacılık sistemini araştırdığınızı biliyoruz. Avustralya ile Türkiye arasında başta bankacılık ve diğer ekonomik ilişkilerin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Evet. Türkiye’deki sistemi de araştırdım. Bankacılık sistemi çok kuvvetli. Bugün Avustralya’daki iş dünyası ve hükümet yetkilileri, artık Türkiye’yi, Avrupa’nın Çin’i olarak görüyor. Dünyada ekonomisi en hızlı büyüyen ikinci ülkesi. Attığımız tohumların meyvesini 5-10 yıl sonunda daha çok alacağız. Çok büyük bir potansiyele sahip. Mesela buradaki toptancı işadamlarımızdan Kahvecioğlu şirketinin gayretleri ile artık Coles ve Woolworths Süpermarketleri’nde Türk ürünlerini bulabiliyoruz. Ben Avustralya-Türkiye iş hacminin Türk Hava Yolları’nın buraya direkt seferleri başlatması ile birlikte daha da ivme kazanacağını düşünüyorum. THY, bugün dünyanın en tanınmış en kaliteli havacılık şirketleri arasında. Onun için direkt seferlere başlaması turizm açısından da çok yararlı olacaktır. Çünkü Türkiye’ye giden ülkemize doyamıyor mutlaka bir daha gitmek istiyor. Şu anda dünyada en fazla ziyaret edilen ülkeler arasında Türkiye bulunuyor. THY’de dünyada en fazla uçuş noktası ile birinci. Neden Avustralya’da direkt uçuş noktaları arasında olmasın ki!
Burada faaliyet gösteren dernek, vakıf ve diğer kuruluşların faaliyetlerini nasıl görüyorsunuz?
Türk okullarının bulunduğu açıldığı okulları takip ediyorum. Diyebilirim ki, dünyada çok aktif ve çalışkan kuruluşlar bu okullardır. Çok iyi çalışmalar yapıyorlar. Hatırlıyorum, Işık Koleji olarak çalışmalarına başlayan ve bugün ismini SIRIUS Koleji olan eğitim kurumları, eğitim hayatına 1997’de, 28 öğrenciyle başladı. Yakın akrabalarımdan olan öğretmenler orda çalışıyor. Şimdi okulun geldiği noktaya baktığımızda ilk açıldığı günden bugüne tarif edilemez bir başarı elde etti. Dünyada insan eğitimine yapılan bu yatırımı çok takdirle karşılıyorum. Açılmasına destek olan, herkesi tebrik ediyorum. Selimiye Vakfı bu konuda öncülük yaptı. Bu okullardan mezun olan öğrencilerin de hem toplumumuza hem de bulunduğu bölgeye yaptığı katkıyı kelimelerle anlatmak çok zor. SIRIUS Eğitim Kurumları, VCE’de en yüksek derece alan öğrencileri yetiştiriyor. Ben hangi dernek veya vakıf olursa olsun eğitime yatırım yapıyorsa, her zaman desteklemeye hazırım.
Victoria Çokkültürlülük Komisyonu’na ne zaman üye oldunuz?
Yaklaşık 2 yıl önce Victoria Çokkültürlülük Komisyonu’nun üyeliğine seçildim. Komisyon’da yer almam için teklif gelmişti. Çalıştığım banka yönetimi de, böyle bir yerde bulunmamın topluma da faydalı olacağı söylendi. Bu istişare üzerine aday olup seçildim. Şunu açıkça ifade etmek istiyorum ki, bu anlattığımız işlerin tabii ki hepsi benim kendi gayretlerimle olmamıştır. Bu nedenle toplumumuza, işadamlarımıza ve tanıdığım bütün dostlarımdan büyük bir destek gördüm. Bu vesileyle herkese ayrı ayrı teşekkür ederim. Toplumumuza olan vefa borcumu, 30 civarında insanımıza iş imkanını sağlayarak, ödemeye çalışıyorum.
1992’de ülkede ilk kez Türk asıllı biri olarak bankada müdürlük yapmaya başladığınız. Yeni jenerasyonun önemli kademelerde görev alma konusundaki genel profili nasıl görüyorsunuz?
Kıbrıslı Türkler olarak, Avustralya’daki tarihimiz 1948’e dayanmaktadır. Yeri gelmişken bir yanlışı düzeltmek istiyorum. Çünkü Türk insanının Avustralya’da varlık göstermesinin tarihi 1986 ler olarak kabul ediliyor. Bu geçen süre zarfında ilk gelen Türkler, işçi sıfatı ile anılıyordu. Ama şimdi baktığımızda ise; insanımız ve gençlerimiz, önemli şirketlerde görev almaya başladılar. Avukat, doktor, öğretmen, siyasetçi, mühendis, uzman, pilot, yargıç, bankacı, kısacası her dalda ve sektörde başarılı işler yapıyorlar. Ama asıl önemli olan ise; kendi değerlerimizi koruyarak, gelenek ve göreneklerimizi muhafaza ederek, Avustralya’da çalışmalarımızı sürdürmektir. Tüm dernek, vakıf ve sivil toplum örgütleri, güçlerini bir araya getirerek, bunu sağlarlarsa daha güçlü oluruz.
Bu gücü bir araya getirmenin önünde hangi engel var?
Bana göre toplumumuzda farklılıklar çok fazla. Bence düşünce, inanç ve fikir farklılıklarını bir zenginlik olarak görerek, gücümüzü bir araya getirebiliriz. Çünkü, kültürümüz, inancımız, değerlerimiz ve geldiğimiz topraklar aynı. Mesela bir etkinlik veya festival hazırlıyorsak, herkesin geleceğini ve gücünü bir araya getirebileceğini hesaplamalıyız. Memleketimizin hangi yöresinden veya bölgesinden geldiği hiç önemli değil. Biraz önce de dediğim gibi, farklılıkları değil, ortak özellikleri paylaşmamız lazım. Birbirimizin inancı, yaşamı ve fikrine saygılı olduktan sonra, geriye kalan tüm eksikliklerin kendiliğinden çözüleceğine inanıyorum. Türk, Kürt, Alevi, Sünni, hepimiz dost ve kardeş olmalıyız. Bu farklılıklar, Anadolu’nun güzel renkleri ve zenginliğidir. Ayrıca, Avustralya’da çok başarılı bir toplum olduğumuzu düşünüyorum. Söylediğim güçleri bir araya getirirsek, daha da güçleniriz.
Kıbrıslılar olarak, kendi aranızda bir takım etkinlikleriniz oluyor mu?
Kıbrıslı Türkler de, Anadolu insanı buraya yerleştikten sonra, ülkenin çeşitli yerlerine dağıldılar diyebilirim. İlk yıllar böyle değildi. Ama şimdi, nerdeyse toplumumuz, birbirini sadece bayramdan, bayrama görüyor hale geldi. Ama Kıbrıslı Türklerin sevdiğim en güzel yönleri, çocuklarının eğitimine çok önem vermeleridir. İstatistiklere baktığımızda İngiliz yönetimi ve disiplini ile büyümüş bir toplum olarak, biraz daha Anadolu insanından farklılıklar taşıyorlar.
ÇİN EKONOMIK HASTA OLSA, AVUSTRALYA YATAĞA DÜŞER
İki ülke ilişkisinin gelişmesine katkı sağlamak için, Anzac törenlerinin 100.Yılı nasıl değerlendirilmeli?
2015 büyük bir avantaj. Bu avantajı çok iyi kullanmamız gerekiyor. Bizim zaten Anzac Günü ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Ballarat’da bir okula sponsorluk yapıyorum. Her yıl bu okuldan bir öğrenci Çanakkale’ye gidiyor, oradan da bir öğrencimiz Avustralya’ya geliyor. Bu öğrencilerin masraflarına biz sponsorluk yapıyoruz. Yani buna benzer ve farklı bir çok çalışma yapılabilir.
Ayrıca bu yıl Avustralya Kültürlerarası Diyalog Merkezi (AIS)’in organize ettiği Türkiye turuna katıldınız. Nasıl geçti, sizin için bu gezinin en önemli ayağı neydi?
Bu yıl hem ANZAK Törenlerinin 98.Yıldönümü’ne katılmak hem de Türkiye’mizin eşsiz tarihi ve kültürel beldelerini görmek amacıyla AIS tarafından her yıl organize edilen Türkiye turuna katıldım. Geziye, Victoria eyaletinin adalet ve emniyet kurumlarından en üst düzeyde yetkililer de iştirak etti. Benim için bu gezinin en önemli hatırası, Anzak Törenlerinde Türk toplumu adına, Şafak Ayini sonrası ‘Lone Pine Anıtına’ çelenk koymamdır. İlk defa gerçekleşen bu ilkin bana nasip olması inanılmaz bana sevinç yaşattı. Avustralya Türk toplumu ve Viktorya Çokkültürlülük Komisyonu adına Gelibolu’daki Anzak Anıtı’na çelenk bıraktım. Bir Avustralyalı-Türk olarak çok duygulandım ve gözyaşlarımı tutamadım. Burada yeri gelmişken Diyalog merkezine teşekkür ederim. Avustralya Kültürlerarası Diyalog Merkezi (AIS) ile de sık sık görüşüyoruz. Güzel ilişkiler içindeyiz. Derneğin Koordinatörü sevgili kardeşim Ahmet Orhan Polat’la çok iyi çalışmalar yapıyor. Bütün bunlar, Anadolu insanının Avustralya’da daha da güçlenmesini ve önemli bir güç haline gelmesine neden oluyor.
Avustralya ekonomisi, önemli miktarda Çin’e bağlı. Ülkedeki ekonomik ve ticari durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Avustralya’nın kalkınması Çin’e bağlı. Çin, bugün ülke ekonomisinin ve ticaretinin en önemli ayağı konumundadır. Mesela, Avustralya’ya, en fazla turist bu ülkeden geliyor. En fazla ticaret yaptığımız yine bu ülkedir. Çin ile olabilecek herhangi bir olumsuzluk, Avustralya’yı hemen etkiler. Çin hasta olsa, Avustralya yatağa düşer. Bunu hepimiz iyi anlamalıyız. Çin’in kalkınmasından biz faydalanırız.
Siyaset alanında federal düzeyde siyasetçimiz yok. İleride siyasete katılma durumunuz var mı?
Dediğiniz doğru. Bu konuya gençlerimizi mutlaka teşvik etmeliyiz. Benim siyasetçilerle ilişkilerim çok iyi. Victoria Eyalet hükümetinde çeşitli bakanlıklar ve kademedeki şahıslarla yakın ilişkilerim var. Ama dediğiniz konu çok önemli. Bu nedenle gerek federal, gerekse eyalet parlamentolarında mutlaka güçlü olmalıyız. Nasip olursa niye olmasın?
Ayrıca bu yıl Avustralya Kültürlerarası Diyalog Merkezi (AIS)’in organize ettiği Türkiye turuna katıldınız. Nasıl geçti, sizin için bu gezinin en önemli ayağı neydi?
Bu yıl hem ANZAK Törenlerine katıldım. AIS tarafından her yıl organize edilen Türkiye turu çok güzel geçti. Benim için bu gezinin en önemli hatırası, Anzak Törenlerinde Türk toplumu adına, Şafak Ayini sonrası ‘Lone Pine Anıtına’ çelenk koymamdır. İlk defa gerçekleşen bu ilkin bana nasip olması inanılmaz bana sevinç yaşattı. Avustralya Kültürlerarası Diyalog Merkezi (AIS) ile de sık sık görüşüyoruz. Güzel ilişkiler içindeyiz. Diyalog merkezine ve kardeşim Ahmet Orhan Polat’la teşekkür ederim. Bütün bunlar, Anadolu insanının Avustralya’da daha da güçlenmesini ve önemli bir güç haline gelmesine neden oluyor.
Avustralya ekonomisi, önemli miktarda Çin’e bağlı. Ülkedeki ekonomik ve ticari durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Avustralya’nın kalkınması Çin’e bağlı. Çin, bugün ülke ekonomisinin ve ticaretinin en önemli ayağı konumundadır. Mesela, Avustralya’ya, en fazla turist bu ülkeden geliyor. En fazla ticaret yaptığımız yine bu ülkedir. Çin ile olabilecek herhangi bir olumsuzluk, Avustralya’yı hemen etkiler. Çin hasta olsa, Avustralya yatağa düşer. Bunu hepimiz iyi anlamalıyız. Çin’in kalkınmasından biz faydalanırız.