Amerika Birleşik Devletleri’nin önde gelen Suriye uzmanı Steven Heydemann, AhvalTV’ye verdiği röportajda “Eğer Türkiye Afrin’in merkezini ele geçirmeye karar verirse bir felaket yaşanabilir” dedi. Röportajın tam kaydı bu makalenin sonunda yer alıyor.
Smith College’de Ortadoğu çalışmaları bölümünde profesör ve Brookings Enstitüsü’nde mukim olmayan kıdemli üye olan Heydemann, ABD’li yetkililerin kuzey Suriye’de kalmaya taahhüdünün ucu açık olsa da ABD’nin Suriyeli Kürtlerle ortaklığının “görece kısa” olacağını söylüyor.
Heydemann, 2015’ten beri ABD Barış Enstitüsü’nde Suriye ilişkileri konusunda en isabetli kişi ve Suriyeli muhaliflere yakın temasları ile Suriye gündemi üzerindeki nüfuzu ABD’de yıllardır biliniyor.
Heydemann’a göre, Türkiye’nin Afrin’e yönelik harekatının mantığı “Türk hükümetinin, Suriyeli Kürtlerin Türkiye sınırında bir çeşit yerel hükümet kurmaya yönelik arzusunun devam etmesi karşısında endişelerine” dayanıyor.
Heydemann ayrıca, Türkiye ve NATO müttefikleri ile ABD arasındaki gerginliğin, kısmen Suriye Kürtlerinin gerçekten bağımsız bir devlet isteyip istemedikleri konusundaki farklılıklarından kaynaklanabileceğini ileri sürüyor.
Heydemann’a göre Washington, Kürtlerin bir çeşit “Suriye’nin nihai statüsünün belirlenmesinden önce koz kazanmak için sağlam bir özerklik kurmak” istediklerini düşünüyor. Heydemann, Suriyeli Kürtlerin ABD tarafından desteklenen ve kuzey Suriye’deki kantonlarda bir çeşit özerklik kurmaya çalışan Demokratik Birlik Partisi (PYD) yaptığı bazı hareketlerin Türklerde çok fazla endişe yarattığını söylüyor.
“PKK ile PYD arasındaki bağlantılar konusunda fazla bir anlaşmazlık yok” diyor Heydemann, “Ancak PYD’nin PKK’nin yaptığı gibi bir tehdit oluşturup oluşturmadığı tartışmalıdır”.
ABD ve Kürt güçleri arasındaki ortaklığın ömrü söz konusu olduğunda Heydemann “büyük bir ihtimalle” bu ortaklığın “görece kısa” süreceğini düşünüyor. Heydemann, bu görüşünün “bazı üst düzey ABD yetkililerinin, ABD’nin Suriye’de kalma sözünün ucu açık kalacağına” dair kesin bilgisine dayandığının altını çiziyor.
Heydemann, Ahval’den İlhan Tanır’a verdiği röportajda bunun “IŞİD yenildiğinde ABD’nin Suriye’de kalması için yasal bir temel de kalmayacak” olmasından kaynaklandığını söylüyor, çünkü Suriye hükümeti ABD birliklerinin çekilmesini açık bir şekilde talep etti ve BM Güvenlik Konseyi’nin ABD’nin bölgede kalmasını destekleyen bir kararı da yok.
Amerika Birleşik Devletleri, kendi açısından İslam Devleti ile savaşın hala sürdüğünü, ve ABD güçlerinin Suriye’de kalmasının Suriye Başkanı Beşar Esad rejimini demokratik bir süreç yürütmeye itebileceğini savunuyor. Heydemann’a göre, ülkede büyüyen İran nüfuzuna karşı da bir koz olduğu için ABD, Suriye’deki mevcudiyetini korumaya hevesli.
Bununla birlikte, Heydemann’a göre, 2 bin ABD birliğinin varlığı Şam ya da İran’a karşı pek de bir koz sağlamıyor, dolayısıyla iki açıdan da önemli bir başarısızlık ihtimali var.
Türkiye, ABD’nin IŞİD’in kalıntılarının hala var olduğu ve kök salması gerektiğine dair uyarılarına küçük bir ödün veriyor. Heydemann, bu konuda Ankara kadar iyimser değil. Doğu Suriye’de yakın tarihte yapılan bir ankette, Rakka’dan Deyrizor’a kadar Arapların yaklaşık yüzde 20’si IŞİD’i olumlu görmeye devam ettiklerini belirtti.
Dolayısıyla Heydemann tekrarlıyor, “ABD’nin IŞİD yenilgisini garantilemeye çalışmasını gerektirecek bir temel mevcut”.
Heydemann’a göre bu arada, Kürt savaşçıların IŞİD’a karşı savaşmaktansa Afrin’i korumak için Türklere karşı savaşmaya gitmesinin de ortaya koyduğu gibi Amerika Birleşik Devletleri ve Suriyeli Kürt müttefikleri arasındaki ilişki, yıpranma işaretleri gösteriyor.
Heydemann “Bir yıl veya 18 ay içinde, ABD kuvvetlerinin bölgeden çekildiğini göreceğiz, bu durum Kürtleri kendi meselelerini halletmek için bir başlarına bırakacak. ABD de bölgede yerel bir Arap yönetimini destekleyebilir”.
The Brookings uzmanı bu nedenle Ankaralı yetkililere, ABD’nin “Suriye’deki ucu açık taahhüdüne ihtiyatla yaklaşma” tavsiyesinde bulunuyor.
Heydemann ayrıca, ABD’nin, İran’ı engelleyebilecek kaynaklara sahip bile olmayan Kürtleri, Suriye’deki İran etkisine karşı kullanacağına dair spekülasyonları da reddediyor. Heydemann “Kuzey Suriye’deki Kürtler çıkarları doğrultusunda İran’ı bir düşman olarak görmek istemiyor” diyor ve Kürtlerin, ABD’nin İran etkisini engelleme çabalarına katılarak kazanacakları net bir şeyleri olmadığını da ekliyor.
Heydemann “Suriyeli Kürtler, asgari güvenliklerini ve yerel yönetimdeki rollerini garanti altına alacak politik bir çözüm istiyorlar” diyor, “Bu çözüm Esad rejimi ile de, İran ve Rusya’nın Esad rejiminin Suriye’nin kuzeyinde hak sahibi olması talebiyle de olabilir”.
Heydemann’a göre Afrin’in Türklerin eline geçme olasılığı, çatışmalar kentsel alanlara taşındığı durumda sivil ölümleri dramatik bir şekilde artıracağı için “çok ama çok tedirgin edici”. Heydemann ayrıca Türkiye’deki mültecilerin kuzey Suriye’deki Türkiye işgali altındaki bölgelere yerleştirileceği önerilerine de açık bir şekilde karşı çıkıyor.
“Askeri güçler tarafından yapılan demografik değişiklikler uluslararası yasalara aykırı ve uluslararası insan hakları hukuku açısından suç” diyor ve mültecilerin geri dönmeye zorlanmasının uluslararası hukuka aykırı olacağını da sözlerine ekliyor.
Bölgede böylesine yanlış yönlendirilmiş bir eylem için emsal de var: Suriye diktatörü Hafız Esad, 1970’li yıllarda bölgedeki Kürtleri yerinden ederek, yerlerine Arap yerleşimcileri getirdi. Eğer bu yeniden yaşanırsa “nesiller boyu sürecek bir çatışmaya” yol açabilir.
Heydemann, “Her iki taraf da mağduriyete uğradı, haksız muamele gördü. Bu, çok yanlış ve çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Umarım Türk hükümeti başka bir yol seçer. Açıkçası bu yol Afrin’in tamamen ele geçirilmesinin engellenmesiyle mümkün” diyor.
Heydemann, bunun yerine, Türkiye’ye, Afrin merkezini işgal etmesi halinde ortaya çıkabilecek felaketin önlenmesi için güvenlik kaygılarının da karşılandığı siyasi bir çözüm amacıyla, başta Ruslar, Kürtler ve Esad rejimiyle “bir müzakere süreci” başlatılmasına izin vermesi tavsiyesinde bulunuyor.ahval