Dünyada
bir milyon insan açlık sınırında veya altında. Özellikle iç savaşların
yaşandığı bölgelerde ise durum içler acısı.
Başkasının
malını yiyen veya sömürenler ne fakiri ne de mazlumları düşünür.
Ancak
fakirliği geçmişte yaşayanlar, hayır ve hasenat yapanlar bunların acısını bir
dereceye kadar hissedebilir.
İnsan
gezdikçe, gördükçe Hizmetin Hareketi’nin insanlara kazandırdığı verme duygusunun
kadrini daha iyi anlıyor.
Son beş
yıldır şunu anladım.
Başkalarına
yardım yapmayan namaz da kılsa , oruç da tutsa, hacca da gitse fırsat ele
geçtiğinde mazlumun hakkını, fakirin hakkını hatta ümmetin hakkını hem de
bel’amlaşmış din adamlarından vicdanını rahatlatmak için fetva alarak yer.
Yani
vermeyen büyük fırsat ele geçtiğinde yer.
Bunun
için Hizmette himmet çok önemlidir.
Himmet
bittiği gün dünyanın en zengin ülkesi kadar malımız da olsa biteriz veya imkan
olduğu halde himmet etmediğimiz gün mânen biteriz.
Himmetler
âli tutulduğu müddetçe de ayaktayız. Ne ehli dalalet ne de ehli hasedin rüesası
Hizmeti bitirebilir.
Evet
Hizmetin kemâli, şartı adi planında himmetin kemâline bağlıdır.
Himmet
etmeyenler dün yolda kaldıkları gibi bugün de, yarında yolda kalacaklar.
Yapanların da hem mânen hem de maddeten önleri açılır.
Üstad
iman ve Kuran’a hizmet edenler için “Dünya onlara küsmeden, onlar dünyaya
küsmeli” diyor. Bu süreçteki yapılan zulüm ile bu gerçekleşti.
Onun
için bu eşeddi zulüm iman ve Kur’an hizmeti için rahmete dönüştü. Dünyalık
olmayınca ekilen tohumların yüzde doksanı başak veriyor.
Tarihe
bakın. En fedekar insanlar dünyayı kalben terk ettiğimiz zaman veya
dünyalığımız olmadığı zamanlarda yetişmiştir.
Önden
giden yiğitlerin hikayelerini dinleyin. Ne zor şartlarda hizmet etmişler.
Cenab-ı
Allah başlarına sağanak, sağanak ihsanlarını yağdırmış. Yanı başımızdaki bir
ülkeyi inceliyorum.
90’lı
yıllarda liseyi yeni bitiren üç genç gidiyor.
Ne para
var, ne tanıdık, ne de dil var.
Ama azim
ve ihlas var.
Bir ay
boyunca kiralık ev bulamadıkları için bir mescide hasır üzerinde yatmışlar.
Hiç bir
şey yokken Allah inayet etmiş ve attıkları tohumların yüzde doksanı başak
olmuş.
Açılan
eğitim müessesleri ile ülkeye bir model olmuşlar.
Ama
sonra imkanlar çoğalınca ekilen bazı tohumlar başak olmamış.
Evet
dünyalık olmayınca insanın bütün amelleri adeta oruçlaşıyor.
Çünkü
içinde riya yok. Zerre kadar ihlaslı amel pek çok gönülü fethe kafi geliyor.
Evet
gözyaşları bir nebze de olsa dindirmek, bugün, yarın ve gelecekte mazlumların,
gariplerin, muhacirlerin, fakirlerin,
yetim ve kimsesizlerin yardımına koşmak
için Ensar’ın yaptığı gibi “kerreten” (tekrar)
deyip Ramazandaki himmetlerimiz de coşalım. Son zulümle, Türkiye’de yüzbinlerce
insan ağaç kabukları yemeğe terkedildi. Eğer Ensarın yaptığı gibi yardım
yapılmasaydı veya akrabalarının yardımı olmasaydı, her gün açlıktan ölenlerin
cenazeleri olacaktı.
Geçen
yılda arz etmiştim. Bir valizle Avusturalya’ya geldik, bir kefenle göçelim.
Unutmayalalım ki, himmetler âli olduğu müddetçe bu tekerlek tümsekte
kalmayacaktır inşallah.
Osmanlı ve Mirasyediler
Portekiz’liler
16. Asrin sonuna doğru güçlü olan donanması ile Açhe Sultanlığı’na baskınlar
yapar, zulüm ederler.
Açhe
Sultanlığı Osmanlı’dan yardım ister. Bunun üzerine Osmanlı hemen gemilerle
yardım gönderir.
Ayrıca
Hint Okyanusu’na da Hac yolunun güvenliğini sağlamak, hem de bölgeki
müslümanları Portekizli’lerden korumak için az sayıda savaş gemisi gönderir.
Bu az
sayıda savaş gemileri yaklaşık yüz yıl boyunca bölgedeki Müslümanları pek çok
saldırılardan korur.
Açhe
Sultanlığı Osmanlı’nın korumasına karşılık borçlarının ne olduğunu sorar.
İstanbul’dan
gelen cevap, herkesin ser levha yapması gerekir. “Borcunuz yok.
Sadece
her namazdan sonra Hz. Peygambere üç defa topluca salavat getirin.” Açhe halkı
da son dört asırdır bunu camilerde yapıyor.
Tsunami
elektrik üreten üç bin tonluk tek gemiyi evlerin üzerinden sürükleyerek
Açhe’nin ortasına kadar getirir.
Böylece
elektrik üreten gemi iş göremez.
İdareciler,
Türkiye’deki ilgililerden bize elektrik üreten bir gemi gönderir misiniz,
derler.
O gün
kırsal kesimdeki halkın nerede ise yarısının elektriği yoktu.
Ankara,
pardon Enkara’dan cevap: “Şu kadar Amerikan doları verirseniz olur” evet yüz
yol boyunca Açhe’yi karşılıksız koruyan Osmanlı, elektrik gemisi için bilmem ne
kadar Amerikan doları isteyen Osmanlıcılık oynayanlar.
Dünyada,
Müslüman veya Müslüman olmayanlar Osmanlıya sığınırdı.
Mevki,
makam ve para için Osmanlıcılık oynayanların şerrinden ise Türkiye’den on
binler yüz otuz küsur ülkeye sığınmış.