Zaman Gazetesi editörlerinden Mehmet Özmedir, “Sorumlu müdür görevinde bulundum, ama bu yöneticilik değildi. Karar ve imza yetkim yoktu.” diyerek sorumlu müdürlüğün örgüt görevi değil profesyonel bir gazetecilik görevi olduğunu söyledi.
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Zaman gazetesinin 11 eski köşe yazarı ve editörü, “Anayasayı ihlal,” “örgüt üyeliği,” “propaganda” ve “örgüte yardım” suçlamalarıyla yargılandıkları davanın dün başlayan son celsesine bugün de devam edildi.Davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hükmünü açıklaması beklenen duruşmadan P24‘ün mahkeme salonundan aktardığına göre, bugünkü duruşumada ilk olarak Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç söz aldı.
BULAÇ EK SÜRE VE TAHLİYESİNİ İSTEDİ
Bulaç, bazı evraklara ulaşamadığı ve kendisine gönderilen cd’lerde atıfta bulunulan bazı yazılara erişemediğinden savunması için ek süre istedi. Sağlık sorunları olduğunu ifade eden Zaman yazarı cezaevinde gerekli sağlık hizmetine erişemediğini söyleyerek tahliyesini talep etti.
MEHMET ÖZDEMİR: TEK DELİL SORUMLU MÜDÜR OLMAM
Ali Bulaç’ın ardından söz alan gazeteci Mehmet Özmedir, “Sorumlu müdür görevinde bulundum, ama bu yöneticilik değildi. Karar ve imza yetkim yoktu.” diyerek sözlerine şöyle devam etti:Örgüt üyeliğinden tutuklanmışken iddianamede “darbeye teşebbüs” suçu eklenmiş. Mütalaada gösterilen tek delil sorumlu müdür olmam.25 Nisan’da suç vasfı değiştirildi ve şimdi örgüt yöneticiliğinden yargılanıyorum. Ölümü gösterip, bitkisel hayata razı etmeye benziyor.Bir yargılamada atılı suçlar nasıl bu kadar çok değişebilir? Benim anladığım, sorumlu müdür eylemim diğer suçlarla uyuşmuyor.Özdemir, “Önceki duruşmada dosyaları ayrılan sanıklar arasında Feza Medya’da YK üyeliği yapanlar vardı, oysa örgüt üyeliğinden yargılandılar. Burada hangi kriterlere uygulanıyor?” sorusunu sorduktan sonra sözlerini, “Ben Temmuz 2015 ile Mart 2016 arasında sorumlu yazı işleri müdürüydüm ama mütalaada baştan beri bu görevi yapmışım gibi gösterilmiş. Bu kritik bir bilgi eksikliği.” ifadeleriyle sürdürdü. Özdemir şöyle devam etti:Delile bakılmadan ağır suçlamalara maruz kaldım. Suç isnatlarının değişmesi bundan. Zaman olsa, delil yokluğundan beraatim istenecekti.Zaman’da yayın politikası yazı işleri müdürlüğü yerini alan genel yayın editörlüğünün elindedir. Ben bu sorumluluğun dışındayım.Sorumlu müdürlük görevine 15-27 Aralık’tan 1.5 yıl sonra başladım. Ama bu dönemde yayımlanan haberlerden sorumlu tutuluyorum. Bu mümkün mü? Görevli olmadığım dönemde yayımlanan haberlerden bana sorumluluk yüklenemez. Bu yüzden, üzerime atılan suçlar düşmelidir.“Aracılık” etmekle suçlanıyorum. Makaleleri yazarlardan gazeteye mi taşımışım? “Aracılık” etmesem bu yazılar gazeteye girmeyecek miydi Sorumlu müdürlük örgüt görevi değil, profesyonel gazetecilik görevidir. Vaktimin çoğunu karakol ve adliyelerde imzasız haberlerle ilgili ifade vererek geçirdim.Mehmet Özdemir, “Bir önceki görevim olan birim editörlüğüne devam etseydim, burada olmayacaktım.” diyerek, “Terör örgütü yöneticiliği suçu kanaatlerle değil, maddi delillerle ortaya konmalı. Fiil yerine fail üzerinden suçlama yapılmış. Temmuz 2015’te başlayan sorumlu müdürlük görevim Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı tarafından onaylanmıştı. O tarihte örgüt yöneticisi olsaydım böyle bir onay verilmezdi.” ifadelerini kullanarak, bütün suçlardan beraatini ve tahliyesini istedi.
İki gün sürmesi beklenen duruşmada Zaman gazetesinin eski köşe yazarları Şahin Alpay, Ahmet Turan Alkan, Ali Bulaç, Mümtazer Türköne, İhsan Dağı, Lale Sarıibrahimoğlu, Nuriye Ural, avukat ve Bugün gazetesi köşe yazarı Orhan Kemal Cengiz, Zaman’ın eski Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mehmet Özdemir, Ankara temsilcisi Mustafa Ünal ve gece editörü İbrahim Karayeğen, savcının esas hakkındaki mütalaasında yer alan suçlamalara karşı nihai savunmalarını sunacaklar.Davanın 5 Nisan 2018 günü Silivri Cezaevi yerleşkesindeki mahkeme salonunda görülen üçüncü duruşmasında mütalaasını sunan savcı, tutuklu yargılanan Bulaç, Türköne, Alkan, Özdemir, Ünal ve Karayeğen’in TCK 309/1 kapsamındaki “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, TCK 314/2 kapsamındaki “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan ise üst sınırdan, 15’er yıl hapisle cezalandırılmalarını talep etmişti. Mart ayında Anayasa Mahkemesi kararıyla 590 günü aşkın tutukluluğun ardından Silivri Cezaevi’nden tahliye edilerek ev hapsine konulan Alpay ve tutuksuz yargılanan yazarlar Cengiz ve Dağı’ya da “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamaları yönelten savcı, Alpay, Dağı ve Cengiz hakkında tutuklama talebinde bulunmamıştı. Ancak savcının 24 Nisan tarihinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne Cengiz, Dağı, Özdemir ve Karayeğen hakkında ek bir mütalaa sunduğu öğrenildi. Savcı daha önce “darbe” ve “örgüt üyeliği” suçlamalarıyla müebbet hapis cezası ve 15 yıla kadar hapis talep ettiği Dağı ve Cengiz hakkında, ek mütalaada Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 7/2 ve TCK 43/1 maddeleri uyarınca “zincirleme şekilde terör örgütü propagandası” suçundan 13’er yıla kadar hapis cezası talep ederken, Karayeğen ve Özdemir hakkında ise TCK 314/1 maddesi uyarınca “silahlı terör örgütü yöneticiliği” suçundan 22,5 yıla kadar hapis cezası talep etti.
Yine tutuksuz yargılanan yazarlar Sarıibrahimoğlu ve Ural için ise 5 Nisan’da sunulan esas hakkındaki mütalaada TCK 220/7 kapsamında “örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaksızın örgüte yardım etmek” suçlamasıyla ceza talep edilmiş, her iki yazarın da iddianamedeki diğer suçlamalardan beraatleri istenmişti.5 Nisan’daki duruşmanın sonunda mahkeme, davanın yazar ve editörler dışında kalan 18 sanığının dosyalarının “diğer sanıkların atılı eylemleriyle aralarında hukukî ve fiilî irtibat bulunmadığından” bu dosyadan ayrılmasına karar vermiş, ayrıca etkin pişmanlıktan yararlanan iki diğer sanığın dosyalarını da ayırmıştı.
Mahkeme, Zaman gazetesi haricinde Fethullah Gülen grubu ile ilişkili diğer medya kuruluşları bünyesinde görev almış 18 sanığın ayrılan dosyalarını 30 Nisan tarihinde hükme bağladı. Mahkeme, 18 sanıktan 10’una “örgüt üyeliği” ve “üye olmaksızın örgüte yardım” suçlarından 3 yıl 1 ay 15 gün ile 9 yıl arasında değişen sürelerde hapis cezası verirken, sanıklardan 5’inin beraatine hükmetti. Üç sanığın dosyası ise ayrıldı. Kamuoyunda “Zaman davası” olarak anılan dava, 10 Nisan 2017 tarihinde, 30 sanık hakkında düzenlenen iddianamenin kabulüyle açılmıştı. Davadaki sanık sayısı, Zaman gazetesi yöneticilerinden Adil Gülçek’in dosyasının da bu dosyayla birleştirilmesinin ardından 31’e çıkmış, davanın ilk duruşması 18-19 Eylül 2017 tarihlerinde görülmüştü.