CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, CHP içindeki kurultay tartışmaları, MHP’nin af teklifi ve Cumartesi Anneleri’nin eyleminin yasaklanmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Cumartesi Anneleri’nin
eyleminin yasaklanmasının iki nedeni olduğunu söyleyen Tanrıkulu, “Birincisi, AKP’nin acilen yeni bir hikaye yaratma ihtiyacı. Süleyman Soylu’nun eylem yasağı ve annelere hakaretleri, AKP’nin eski derin devleti sahiplendiğinin yani eski derin devletin yeni sahibinin
kendileri olduğunu kamuoyuna deklare etmesidir. Üstelik AKP eski derin devleti
daha da derinleştirdi. Yalnız bu asıl kimin politikası onu henüz bilemiyoruz.
Tanrıkulu,
Diken’den Minez Bayülgen’in sorularını yanıtladı;
Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan, 30 Ağustos konuşmasında Muharrem İnce’nin ‘at, nal ve çivi’
sloganını kullandı. AKP ve onun medyasının İnce’ye olan yakınlığı CHP
tabanında nasıl yorumlanıyor?
CHP’nin
tabanında şu an bir dağılma yok. Kılıçdaroğlu ve İnce bölünmesi de zaten telafi
edilebilir bir şey. Kamuoyu yoklamaları da bize bunu söylüyor. Ancak öfkeyi
henüz kontrol altına alamadık.
CHP kimin öfkesini kontrol altına alamadı?
Seçmenin… Seçim
gününden beri kendisine hala hesap verilmediğini hisseden, yalnız bırakıldığını
düşünen bir CHP seçmeni var. İki aydır iç tartışmalardan ötürü onları görmezden
geliyoruz.
AKP ve medyasının İnce’ye ilgi gösterdiğini
taban da görüyorsa, İnce ve ekibi bu tuhaflığın hayli hayli farkındadır. İnce
bile isteye partisine neden bunu yapıyor?
Bakın, İnce
taraftarları artık kurultay tartışmasının dondurulmasını istiyor. Yerel
seçimlere kadar parti bir bütün olarak gitsin istiyorlar.
İnce taraftarları daha düne kadar yerel
seçimlere Kılıçdaroğlu ve ekibiyle gidilirse kesin kaybedileceğini savunuyordu.
Şimdi değişen ne? Muhalifler İnce’nin artık güçsüzleştiğini görüp yine genel
merkezin tarafına geçmiş olmasın?
Şu an için
İnce taraftarları kurultayın yerel seçimlerden sonra yapılmasını isteyip bunu
ifade ediyorlar. Sonrası ne olur bilemiyorum.
‘CUMARTESİ ANNELERİ OLAYINDA
İKİ NEDEN VAR’
Bir de ‘Cumartesi Anneleri’nin dramına
gelelim. Erdoğan, başbakanken ‘Cumartesi Anneleri’ne faillerin bulunması için
söz vermişti. Dün failleri sahiplenen iktidar, bugün failleri yok mu sayıyor?
Bakın,
‘Cumartesi Anneleri’ olayının iki nedeni var… Birincisi, AKP’nin acilen yeni
bir hikaye yaratma ihtiyacı.
Neden?
İktidar içte
ve dışta o kadar sıkıştı ki, gündemi değiştirmek için hikaye arıyor. Ekonomi
çöküyor, Suriye’deki cihatçılar büyük ihtimal Türkiye’ye gelecek, dış politika
iflas etti, ABD ile ilişkiler malumunuz…
‘Cumartesi Anneleri’ne getirilen yasak
‘hikayesi’ kime anlatılıyor?
Adalet ve
Kalkınma Partisi’nin kendi tabanına. Onların dikkatini dağıtmaya ve odak
noktalarını değiştirmeye dönük bir hamle bu.
‘AKP ESKİ DERİN DEVLETİN YENİ
SAHİBİ OLDU VE DAHA DA DERİNLEŞTİRDİ’
Bu yasağın ikinci bir nedeni daha var
demiştiniz. O nedir?
Süleyman
Soylu’nun eylem yasağı ve annelere hakaretleri, AKP’nin eski derin devleti
sahiplendiğinin yani eski derin devletin yeni sahibinin kendileri olduğunu
kamuoyuna deklare etmesidir. Üstelik AKP eski derin devleti daha da
derinleştirdi. Yalnız bu asıl kimin politikası onu henüz bilemiyoruz.
Ne demek istiyorsunuz?
‘Cumartesi
Anneleri’ne getirilen yasak Adalet ve Kalkınma Partisi’nin üzerinde konuşarak
oluşturduğu bir politika mıdır? Yoksa Soylu kendi geldiği siyasi geleneğe uygun
olarak partisini buna mecbur mu bırakmıştır? Göreceğiz…
DEMİRTAŞ’IN YALNIZLIĞI
RASTLANAN BİR DURUM DEĞİL
Hem Bahçeli’nin af hamlesi hem de Soylu’nun
‘Cumartesi Anneleri’ne getirdiği yasak bağdaşıyor mu?
Bağdaşıyor
tabii. Bahçeli’nin aftan faydalanmasını istediği toplumsal kesimlerle,
Soylu’nun temsil ettiği kesimlerin geleneksel bir ortaklığı var.
Bir önemli gelişme de HDP’de yaşandı. Siz CHP
milletvekili olmadan önce bölgede yıllarca avukatlık yaptınız. Selahattin
Demirtaş son mahkemesine tek başına çıktı. Hiçbir avukatı orada değildi. Bir
sanığın mahkemeye avukatsız çıkması sık rastlanılan bir durum mudur?
Hiç rastlanan
bir durum değildir.
24 Haziran seçimlerine kadar herkes
mahkemesini izlerken, Demirtaş’ın son duruşmasında hiçbir HDP’li vekil de
yoktu. Vekillerin bulunmamasını nasıl açıklıyorsunuz peki?
Bu konuda
yorum yapmam doğru olmaz. Ancak hem bir partinin genel başkanlığını yapmış, hem
de cumhurbaşkanı adayı olmuş Demirtaş başta olmak üzere tüm siyasilerin,
gazetecilerin mahkemelerine katılmak vekillerin öncelikli görevlerinden biri
olmalı.
ERKEN YEREL SEÇİME HDP ‘HAYIR’
DEMEZ
Siz yerel seçimin erken değil mart ayında
yapılacağını düşünüyorsunuz. CHP erken yerel seçim teklifine sıcak bakar mı?
Hayır, CHP
erken seçim teklifini kabul etmez.
Peki, HDP erken seçim için ne der?
HDP erken
seçime ‘hayır’ demez. HDP’nin 90 belediyesine kayyum atandığı için bir an önce
yerel seçimin olmasını ister.
AKP’nin içeride ve dışarıda sıkıştığını
söylüyorsunuz. Martta yapılacak seçimde AKP’nin durumu zorlaştı mı?
Evet, çok zor.
16 yıl sonra siyasi iktidarın seçmeni, ilk kez partisinin uyguladığı
politikaların mutfaklarına yansıdığını ve kendilerine büyük zarar verdiğini
görecek. Seçmen davranışında mutlaka değişimler olacak. Tabii bu süreçte bizim
de ana muhalefet partisi olarak büyük yanlışlar yapmamamız lazım.
CHP kendi içindeki tartışmalardan dolayı yerel
seçime hazırlanmayı geciktirdi. Peki, bunun dışında CHP’nin büyük eksikliği
olarak gördüğünüz şeyler var mı?
CHP’nin hala
bir televizyon kanalının olmaması çok büyük bir eksiklik. Alternatif bir medya
oluşturamadık. 24 Haziran seçimlerinde de gördük ki, iktidar partisine oy
verenlerin yüzde 80’i televizyon izleyerek karar verdiğini ifade ediyor. Peki,
biz bu yüzde 80’e nasıl ulaşacağız?
Nasıl ulaşacaksınız?
Sorun da bu.
Tweet atarak mı ulaşacağız? Kapı kapı dolaşma işi de bir yere kadar. Kapı kapı
dolaşmaktan ziyade mesele o evlerin salonlarına nasıl gireriz olmalı.
CHP neden medyaya yatırım yapmıyor peki?
Sürekli
gündemde aslında ancak bir türlü başarılı olamadık. Medya kuramıyorsak, en
azından mevcut olanı desteklememiz lazım. Aksi takdirde yaptığımız işlerin,
geliştirdiğimiz politikaların halka ulaşmasını sağlayamayız.
İKTİDARIN AB HAMLESİ
KANDIRMACA
AKP son zamanlarda arka arkaya Avrupa Birliği
(AB) ile ilişkiler üzerine açıklamalar yapıyor. AB değerlerini reddeden AKP,
699 haftadır en uzun barışçıl eylemi yapan ‘Cumartesi Anneleri’ne şiddet
uygulayarak nasıl AB’ye yaklaşacak?
AB ile ilgili
verilen demeçler de pozlar da samimi ve inandırıcı değil. İçerikten de yoksun.
Bu iktidarın AB’ye stratejik üye olma gibi bir hedefi yok. AB ile nasıl bir
yakınlaşma olabilir ki? Bunun için Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yüzde 100
değişmesi lazım.
Peki, AB değişmiş olabilir mi? Sadece ekonomik
çıkarını düşünen sağcı iktidarlar ve ırkçı uygulamalarla artık kişi hak ve
özgürlükleriyle ilgili kriterleri bir tarafa bırakmış olabilir mi?
Bence hayır.
Türkiye-AB ilişkilerinin hala bir vesileyle devam etmesinin tek nedeni mülteci
krizidir. Adalet ve Kalkınma Partisi, AB ile temas kurmaya çalışıp sözde
topluma yeni bir siyasi motivasyon gösteriyor.
ERDOĞAN AFFI YEREL SEÇİME
KADAR GEÇİŞTİRECEK
Son dönemin en
tartışılan konularından biri de af. MHP af için yasa teklifini Meclis’e
sunacak. AKP iktidarının MHP’nin bu teklifini reddetme gibi bir şansı var mı?
Türkiye’de
affın karşılığı kadar karşıtlığı da var. İşte bu yüzden Erdoğan affa karşı
çıkmayı göze alamadı ve “Gündemimizde yok” diyerek bu işi geçiştirdi.
Ne zamana kadar geçiştirecek peki?
Marttaki yerel
seçime kadar. O güne dek Adalet ve Kalkınma Partisi parlamentoya afla ilgili
bir düzenleme getirmeyecektir. Sadece gündemde tutacak ve herkesi oyalacaktır.
‘MHP’NİN ‘AFFINA’ AKP’NİN
CEVABI CEZA İNDİRİMİ OLACAK’
AKP bedelli askerlikte de olduğu gibi her
konuda önce “Gündemimizde yok” diye açıklama yapıyor. Sizce bu seferki
inandırıcı mı?
Değil. Bu
yüzden de yarın öbür gün MHP affı Meclis’e getirdiğinde, Adalet ve Kalkınma
Partisi de “Bu aslında af değil, ceza indirimi” diyerek, stratejik ortağının bu
ısrarına yanıt verebilir.
Yani adı af olmaz ama yasanın çıkması için
farklı bir isimle Meclis’ten geçirilebilir öyle mi?
Evet. Adı af
olan bir yasanın çıkması için parlamentoda 360’ın bulunması gerekiyor.
Türkiye’de zaten klasik anlamda tarif edilen af yasası en son 1974’te çıkmıştı.
Sonraki yıllarda çıkanlar ‘kısmi/yarım aflar’
mıydı?
Evet. Mesela
geçmişte bazı suç tipleri değiştirilip suç olmaktan çıkarıldı. Şartlı salıverme
süreleri yeniden düzenlenerek, ceza indirimlerine gidildi. O yüzden yine böyle
bir af karşımıza gelecektir.
Batı ülkelerinde de bizdeki gibi sık sık af
çıkar mı?
Çok nadir.
Zaten af yeni bir başlangıç demektir. Toplumla devlet arasındaki ilişkiler
bakımından yeni bir başlangıç anlamını taşır. Af çok büyük toplumsal
gerilimlerin çözülmesinden sonra olur. Toplumsal bir mutabakat oluşup üzerine
tartışılır.
MHP marta kadar bekleme işine “Hayır” derse,
AKP-MHP koalisyonuna ne olur?
Hiçbir şey
olmaz. MHP kitlelere “Bakın, biz ‘kader mahkumlarının’ arkasında durduk,
gerekeni yaptık, yapmayı da sürdüreceğiz. Siz de bizi güçlendirmeye devam edin”
mesajı verir.
AKP anketlere göre hareket eden bir iktidar.
Şu anda kamuoyu anketlerine göre toplum affa sıcak bakıyor mu? Destek
olmadığından affı öteliyor olabilirler mi?
Kesinlikle. Sokağa
çıkın, halka “Af” deyin, alacağınız cevap çoğunlukla “Niye affedeceğiz” olur.
Toplumda af karşıtlığının daha çok olduğunu AK Parti biliyor.
MHP af konusunda neden bu kadar ısrarlı? Af
sayesinde kazanımları ne olacak?
Bahçeli, kendi
benzetmesiyle ‘vatan evladı’ olan Alaattin Çakıcı için af istiyor. Bu sayede de
MHP sokakta etkili olan Çakıcı gibi güçleri kendi yanında tutmak istiyor.
Çok kalabalık bir güçten mi bahsediyoruz?
Çok etkili bir
güçten bahsediyoruz. Hukukun olmadığı yerde organize suç çeteleri zaten çok
etkili olur, diğerlerini korkutur. Siyaset de bunları kendi yanında görmek
ister.
‘AF TUTUKLULARA DEĞİL,
HÜKÜMLÜLERE YARIYOR’
Affın çıkması ifade özgürlüğünü yoksayan
yargının hukuksuz kararları nedeniyle hüküm giymiş pek çok insan için elbette
gerekli. Peki, af çıkması durumunda bu kararlara imza atan, adalete aykırı
davranan mahkemeler ne olacak? Onları da mı affedeceğiz?
Şimdilik evet.
Bugün yargı, ha Karayolları Genel Müdürlüğü, ha Hakim ve Savcılar Kurulu zaten…
Ancak devranın dönmediği görülmemiştir. Hakim ve savcılara hep söylüyorum,
bugüne asla güvenmeyin.
Hakimler ve
savcılar eskiden verdikleri kararlarla ilgili sorumlu tutulurlardı. AKP bunu
birkaç yıl önce kaldırdı. Hukuka aykırı verilen kararlardan ötürü yargı
mensuplarının artık sorumluluğu yok. Cumhurbaşkanı yeni adli yılın açılışında
“Gerçek ve tarafsız bir yargının işletilmesinde kararlıyız” demişti.
AKP
iktidarı o zaman neden bu sorumluluğu kaldırdı ve geri getirmiyor?
Bu
sorumluluğun geri getirilmesi şart. Bugün hakimler ve savcılar pervasızca
hukuku sadece bir araç olarak kullanıyor ve adil olmayan kararlar veriyor.
Evet, tüm bu eylemlerinden ötürü bugün bir sorumlulukları yok. Ancak unutmayın,
AK Parti bu düzenlemeyi ‘Ergenekon’ ve ‘Balyoz’ yargılamalarında yapmış, Gülen
Cemaati mensubu hakim ve savcılara “İstediğin gibi yargıla, sorumlu değilsin”
demişti. Getirdi de ne oldu? Bugün bu hakim ve savcıların hepsi içeride.
Cezaevinde çok sayıda düşünce suçlusu,
gazeteci, yazar, akademisyen, aktivist var. Çok sayıda politikacı da aynı
durumda. Hem CHP hem de HDP açısından nasıl bir af teklifi gelmeli?
Bakın, şu anda
cezaevlerinde hükümlüden ziyade tutuklu var. Af dediğimiz şey de tutuklulara
yaramıyor. Daha çok hükümlülere yarayacak. Dolayısıyla aftan önce beklentimiz
yargı süreçlerinin adil olması.