The Washington Post gazetesinin Türkiye’de 14 Mayıs seçimlerini ele alan başyazısında, “Giderek artan despotizmin gölgesi Türkiye’deki seçimlerin üzerine düşüyor” yorumu yapıldı.
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri yaklaşırken, dünya medyasının gözü de Türkiye’de. The Economist’in büyük yankı uyandıran kapağının ardından bu kez de ABD’nin The Washington Post gazetesi, “Giderek artan despotizmin gölgesi Türkiye’deki seçimlerin üzerine düşüyor” başlıklı başyazısında Türkiye’deki seçimleri ele aldı.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 yıl önce iktidara geldiğinde ‘Türkiye’deki pek çok insana ve Türkiye’nin dünyadaki müttefiklerine nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede ılımlı, Batı yanlısı, iş dünyasından yana reformların savunucusu ve 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında İslamcı köktendinciliğe karşı siper olarak göründüğünü’ hatırlatılan yazıda, “Ancak verilen bu söz, büyük ölçüde buhar olup uçtu” denildi.
‘PEK ÇOK TÜRK’ÜN ÖFKELİ OLMASINA ŞAŞMAMAK GEREK’
Gazete Duvar’ın aktardığına göre; başyazıda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 14 Mayıs seçimleri öncesinde ‘popülerliğinin giderek azalması, halkın baskı, muhalif görüşleri ve bir zamanlar bağımsız olan kurumları susturma, insan hakları ve demokratik normları küçümseme üzerine inşa ettiği otokrasisinden duyduğu memnuniyetsizliği yansıtıyor.’
‘Erdoğan’ın Türkiye ekonomisini ciddi derecede kötü yönetmesi sebebiyle hayat standartlarının erozyona uğradığını, Türk Lirası’nın değer kaybettiğini ve enflasyonun yükseldiğini’ aktaran The Washington Post, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na işaret ederek, çok sayıda Türk’ün öfkeli olmasına şaşırmamak gerektiğini, bunun bir sonucu olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘renksiz eski bürokrat rakibinin’ kamuoyu yoklamalarında seçimi önde götürdüğünü yazdı.
‘BU İKİLİ OYUN, ARABOZUCULUKTAN FAZLASI’
Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetiminde izlenen politikaları ve 14 Mayıs seçimlerinin sonuçlarının dış politika açısından olası sonuçlarını da ele alan The Washington Post, Rusya-Ukrayna savaşına değinerek, “Türkiye’nin aynı zamanda Batı’nın yaptırımlarının etrafından dolanarak Moskova’ya nakliyat yapılmasında rol oynadığından, ordunun kullandığı hassas teknolojileri, elektronik cihazları ve araç parçalarını tedarik ederek Putin’in kuvvetlerini pekiştirdiğinden şüpheleniliyor” dedi.Gazetenin başyazısında ayrıca ‘Erdoğan’ın kendisini jeopolitik açıdan “tercih edilecek ilk kişi” olarak konumlandırmak amacıyla iki tarafı birbirine düşürme şeklindeki ikili oyununun arabozuculuktan fazlası’ olduğu görüşüne yer verildi.
‘MAHKEMELER, İNTİKAM AYGITLARI HALİNE GELDİ’
“Türk mahkemelerinin Erdoğan’ın intikam aracı haline geldiği” ifade edilen makalede, “Muhalefeti susturmak için uydurma suç isnatları rutin olarak kullanılıyor. Bağımsız medya kuruluşları büyük ölçüde susturuldu. Toplum içinde pek çok Türk fikrini söylemekten korkuyor. Muğlak bir şekilde tanımlanan “yanıltıcı bilgi” yayma suçu, Erdoğan’ın artan tiranlığının yeni bir aracı olarak yakın zamanda yasalarda yer aldı” ifadeleri kullanıldı.Maraş merkezli 6 Şubat depremlerine de değinen The Washington Post, ‘İnşaat standartlarına uymayan binaların depremde çökmesinin ve bu sebeple artan can kayıplarının birçok Türk tarafından Erdoğan iktidarının karakteristik özelliği olan yolsuzluk ve kötü yönetimin bir simgesi olarak algılandığı’ yorumunda bulundu.
‘KILIÇDAROĞLU, ERDOĞAN’A TEZAT OLUŞTURUYOR’
Başyazısında Erdoğan’ın rakibi Kemal Kılıçdaroğlu’na da değinen The Washington Post, Kılıçdaroğlu’nun evinin mutfağında çektiği videolarla Erdoğan’ın binden fazla odalı sarayının tezat oluşturduğunu ifade etti. Gazete, “Birçok Türk, hoşgörü, çoğulculuk, insan haklarına saygı, ekonomik sağduyu gibi, ‘Erdoğanizm’in büyük zarar verdiği kavramları yeniden inşa sözü karşısında Kılıçdaroğlu’nun karizmasının olmamasıyla ilgilenmiyor” değerlendirmesinde bulundu.The Washington Post, 14 Mayıs’ta seçimi kaybetmesi ya da seçimin ikinci tura kalması halinde, Erdoğan ve destekçilerinin sonuca itiraz edebileceği kaygısını da hatırlatarak, ‘demokrasinin görece sağlam yer edindiği bir ülkede bu kaygıların Erdoğan’ın bazı ilkelere ne kadar derinden zarar verdiğinin bir ölçütü’ olduğu yorumunu yaptı.