Avustralya Charles Sturt Üniversitesi Öğretim Üyesi, İlahiyatçı-Yazar Doç. Dr. Salih Yücel, ‘Başbakanlık Çok Kültürlü İletişim Ödülleri’ programı çerçevesinde ‘En İyi Makale’ ödülüne layık görüldü.
Türkiye depreminde Adıyaman’da kız kardeşini ve 6 yakın olmak üzere, 19 akrabası kaybeden Doç. Dr. Yücel, yaşadığı acıyla ilgili kaleme aldığı makale, Muslim Times Gazetesinde yer aldı.
YÜCEL’İN YAZISI YILIN MAKELESİ SEÇİLDİ:
Yücel, “Depremde sevdiklerimi kaybettikten sonra inancım bana nasıl yardımcı oldu?” başlıklı yazısı, 2023’ün makalesi olarak seçildi.Her yıl geleneksel olarak yapılan ve seçkin bir jüri heyetince değerlendirilen Çok Kültürlü İletişim Ödülleri (PMCA), farklı kategorilerde gerçekleşiyor.Finalistlerin açıklandığı Çokkültürlülük alanında ‘en seçkin ve prestijli ödül’ olarak kabul edilen törene, Başbakan Chris Minns, Çokkültürlülük Bakanı Steve Kamper’ın yanı sıra, yazılı, görsel ve dijital medya kuruluşlarının Yayın Editörleri ve Yöneticileri katıldı.
BAŞBAKAN:BU ÖDÜLLER,TOPLULUKLARI BİRBİRİNE BAĞLIYOR
Sydney Tiyatro’sunda finalistlerin açıklandığı törene katılan Başbakanı Chris Minns, Avustralya’nın çokkültürlü yapısına dikkat çekerek, finalistleri tebrik etti. Başbakan Minns; “Tüm seçkin finalistleri tebrik ediyorum. NSW, dünyadaki en başarılı çok kültürlü eyaletlerden biri olması nedeniyle gurur duyuyoruz. Bu ödüller de, sözkonusu çokkültürlülük ve çeşitliliğinin yansımasına katkı sağlıyor. ‘Başbakanlık Çok Kültürlü İletişim Ödülleri, ırkçılıkla mücadelede, toplulukları birbirine bağlayarak, Avustralya’nın farklı bakış açılarını ve önemli hassasiyetlerine katkı sağlıyor.
ÇOKKÜLTÜRLÜLÜK BAKANI KAMPER, YÜCEL’İN YAZISINA DİKKAT ÇEKTİ
Törende konuşan NSW Çokkültürlülük Bakanı Steve Kamper de, Türkiye’deki yıkıcı depreme dikkat çekti. Bakan Kamper, ise; Doç Dr. Salih Yücel’in depremzedelerle ilgili makalesine dikkat çekti. Dr. Yücel’in, yıkıcı depremler sonrasında kız kardeşinin de aralarında olduğu 6’sı yakın olmak üzere 19 akrabasının yürek parçalayan kaybıyla ilgili anlatımının ayrı ve çok derin bir etki bıraktığını söyledi.
YÜCEL: GÖZLERİM, KALBİM VE RUHUM BİRARADA AĞLADI:
Bu arada Dr. Yücel, ödüle layık görülen makalesinde, depremle sarsılan memleketi Adıyaman ve kız kardeşinin altında kaldığının ilk haberiyle sarsıldığını ve şehirdeki hazin tabloya karşısında; “Gözlerim, kalbim ve ruhum bir arada ağladı.” ifadelerini kullandı. Yücel, depremde yaşadığı acıyı dünyanın en uzak noktası olan Avustralya’da baş etmede inancının, toplumsal desteğin ve fedakarlığın geniş kapsam ve kucaklayıcı etkisine dikkat çekti.Yücel bu acıyı ise; Depremde sevdiklerimi kaybettikten sonra inancım bana nasıl yardımcı oldu?” başlığını detaylı şekilde anlatı.
Doç. Dr. Salih Yücel, ‘Başbakanlık Çok Kültürlü İletişim Ödülleri’ programı çerçevesinde ‘En İyi Makale’ ödülüne layık görüldü.
İşte Doç.Dr. Yücel’in sözkonusu makalesi:
Depremde sevdiklerimi kaybettikten sonra inancım bana nasıl yardımcı oldu?
Doç.Dr. Salih Yücel
Deprem haberini aldığımda nerede olduğumu hatırlıyorum. Melbourne’deki ISRA’da yoğun bir hafta süren İslami vaizlik kursunun ilk gününü bitirmek üzereydim.Son depremin en çok etkilediği bölgelerden biri olan Adıyaman’da büyüdüm. Adıyaman’daki aile bireylerime hızlı bir şekilde Whatsapp mesajları gönderdim. Yavaş yavaş tepkiler gelmeye başladı.Sevgili ablam Remziye’ye kısa mesaj gönderdim ama cevap gelmedi. Onu aradım ama kimse cevap vermedi. Ailemin diğer üyelerinin daha fazla bilgi sahibi olmasını umarak İstanbul’daki diğer kız kardeşimi aradım.
Söyledikleri beni dehşete düşürdü: Remziye enkaz altında kaldı.
Eve doğru giderken gözyaşlarımı tutamadım. Türkiye ve Suriye’deki depremle ilgili haberlere yöneldim. Bir süre sonra gözyaşlarımdan görüntüleri göremez oldum. İzlemeye devam edemedim. Gözlerim, kalbim ve ruhum birlikte ağlıyordu.
Kız kardeşimin oruç gününe hazırlanmak için sahurunu (kahvaltısını) yaptığını ve ardından teheccüdünü (gece namazını) kılmaya başladığını söylediler.
Namazını bitirmek üzereyken en ölümcül deprem gerçekleşti. Üç katlı bir binanın ikinci katında yaşıyordu. Binanın ilk iki katı toprağa gömülmüş, yalnızca üçüncü katı ayakta kalabilmişti.
Üç gün boyunca her türlü umut ve iyimserliğe tutundum çünkü ilk depremden birkaç saat sonra enkaz altında ses çıkardığı haberini aldım. Saatler ilerledikçe enkaz altında daha da yakın ve uzak akrabalarımızın olduğu yürek parçalayıcı haberler aldım.
eçen hafta hayatımın en üzücü anını yaşadım. Özellikle yalnız kaldığımda gözyaşı döktüm. Sevgili eşi Hatice, amcası Hamza ve altı çocuğunun defnedilmesinden sonra Peygamber Efendimiz’in neler yaptığını düşündüm.
Uhud savaşında yakınları şehit olunca ashabının nasıl davrandığını merak ettim. Peygamberimiz ve sahabesi manevi ve tebliğ faaliyetlerine ara mı verdi?
Cevap ‘hayır’dı.
Bazı büyük alimlerin, yakınları vefat edince öğretmenliği bırakmadıklarının bilincindeydim. İslam Vaizliği kursunu erteleyebilirdim ama iki nedenden dolayı bunu yapmamaya karar verdim.
Birincisi, uzun zaman önce aldığım bir karardı: Peygamber’i, sahabelerini ve büyük alimleri kendime örnek almak.
İkincisi ise kendimi namaz, zikir, dua, kitap ve makale okumak, eşime ev işlerinde yardım etmek, egzersiz amaçlı düzenli yürüyüşler yapmak gibi salih amellerle meşgul etmek için yaptığım bir tercihti.
Duygularımı da olumlu bir şekilde dağıttım, bu da üzüntümde bana destek oldu. Öğretmenlik yapmaya devam ettim ve Türkiye’deki akrabalarıma telefonla duygusal ve manevi destek sağlamaya çalıştım.
Bu iyi işleri yapmanın zor zamanlarda gerçekten işe yaradığını keşfettim. Ruhsal açıdan bu kadar rahatlatıcı bir deneyimi kelimelerle ifade edemezdim.
Bu zor dönemde ailemin, öğrencilerimin, Müslüman toplumunun ve gayrimüslim arkadaşlarımın verdiği desteği asla unutmayacağım. Bazıları gözyaşı dökerken bazıları da e-posta veya kısa mesaj yoluyla mesajlarını gönderdi.
Bu mesajların her biri manevi güç ve teselli kaynağı oldu. Bazı arkadaşlar taziyelerini sunmak için sadece bir saat kalmak üzere Sidney’den Melbourne’a uçtu veya arabayla gitti. Onlar gittikten sonra eşim ve ben onların desteğinin sahabelerin fedakarlığına benzediği konusunda hemfikirdik.
Onlar gittikten sonra ikimiz de şükran gözyaşlarımızı tutamadık ve onlar için dua ettik.
Bulduğum başka bir şey de zor zamanlarda duyguları olumlu bir şekilde dağıtmanın insan şefkatini arttırdığıdır. Üzüntümü ve umudumu medya platformlarında paylaşan gazetecilerle paylaşmaya yöneldim. Bir televizyon muhabiri benimle röportaj yaparken gözyaşlarına boğuldu.
Günlük yürüyüşümü yaparken yolumun üzerinde iki güvercinin dinlendiğini gördüm. Onları rahatsız etmemek için yolumu değiştirdim. Bazı alimlerin yolda yürürken karıncalara basmamak için yollarını değiştirdiklerini kitaplarda okumuştum. Ben de aynısını yapınca yüreğimdeki manevi sevinci kelimelerle ifade edemedim.
Türkiye’de ve Suriye’de neden onbinlerce insanın öldüğünü de sorguladım. Japonya’da aynı büyüklükte bir deprem meydana geldiğinde sadece birkaç yüz kişi öldü.
Çağdaş bilim adamı Said Nursi (1960’da öldü), iki tür şeriat olduğu yönündeki görüşünü paylaştı. İslam hukuku olarak bilinen ilki, Kur’an ve Sünnet’e dayanmaktadır. İkincisi ise tekviniyye şeriatıdır (yaradılış kanunu). Bazıları buna doğal hukuk diyebilir.
İkincisi ihmal edildiğinde insan bu dünyada acı çeker. Örneğin Türkiye, Pakistan, İran ve Suriye gibi bazı ülkeler sismik açıdan dünyanın en aktif bölgelerinden birinde yer alıyor ve çok sayıda yıkıcı deprem yaşadı.
Binalar uzmanların belirlediği kodlara göre inşa edilmezse sonuç onbinlerce kişinin ölümü, şehir ve kasabaların yok olması olacaktır.
Türkiye’de son yüz yılda yüz beş deprem yaşandı. Ne yetkililer ne de insanların çoğu insan kayıplarını azaltmak ve hasarı en aza indirmek için gerekli adımları atmadı.
Ne yazık ki Türkiye’de iktidar partisi de dahil olmak üzere çoğu siyasi parti, deprem mağdurlarının duygularını kendi çıkarları için kullanıyor ve Mayıs 2023’te yapılacak seçimler için daha fazla oy toplamaya çalışıyor.
Farklılıkları geride bırakıp hızlı bir iyileşme süreci için birlik olmanın zamanıdır. Bu bana Said Nursi’nin siyasetin kişisel çıkar etrafında döndüğüne dair “Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım” sözünü hatırlattı.
Son olarak, insanlar eylemlerinin sonuçlarından dolayı acı çekerler. Bu depremden insanlığın çıkarabileceği pek çok ders var.
Allah, hayatını kaybedenlere rahmet eylesin, harap olmuş şehir, kasaba ve köylerde acı çeken mağdurlara yardım etsin. Türkiye ve Suriye’de hızlı bir toparlanma ve yeniden yapılanma süreci için dua ediyor ve ümit ediyorum.
Not: Makalenin İngilizce halini bu linkten bulabilirsiniz:
How my faith helped me after the loss of loved ones in the earthquake