AKP eski Milletvekillerinden Reha Çamuroğlu, AKP’den milletvekili olduğu döneme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. 2004-2005’te AKP’yi darbeyle devirmek isteyenlerin bugün AKP’de milletvekili olduğunu anlatan Çamuroğlu, “Meral Akşener’in ricasıyla Erdoğan’la görüştüm.
Erdoğan, “Reha bey sizinle siyaset yapmak istiyoruz. Ne diyorsunuz?” dedi. 20 gün önce 27 Nisan e-muhtirası olmuştu. Partinin kapatılmasından, hatta darbeden söz ediliyor. 2004’te Türkiye bir darbenin kenarından döndü. 2005, 2006’da darbe ihtimali hep ciddi olarak vardı. Kapatma davası boşuna açılmadı. (…) Bugün AKP’de milletvekilliği yapan insanlar var; o günlerde darbeci olan. Mesela Şamil Tayyar da bilir; 2004-2005 yılında kimlerin darbecilerle ortak olup bugün AKP’de milletvekili olduğunu..” dedi.
‘Osmanlı torunu’ olduğunu söyleyenler bugün Rusya ile dost!
Türkiye’nin rotasını kaybettiğini ve gideceği bir liman olmadığını anlatan Çamuroğlu, “Bugün kimler bizim dostumuz; tarih boyunca düşmanımız olan Ruslar bizim dosumuz! Osmanlı torunu olmakla övünenler, Osmanlı imparatorluğunu çökerten Rusya ile bugün ballı börekliler. Türkçülükleriyle övünenler Orta Asya Türk devletlerinin köküne kibrit suyu döken Çin’e hayranlar. Göktürkleri yok eden Çin’e Devlet Bahçeli hayran! Osmanlı’ya yok eden Rusya’ya Osmanlıcılar hayran! Allah’ım aklımıza mukayet ol diyor insan!” ifadelerini kullandı.
Erdoğan: Ezer geçeriz!
Reha Çamuroğlu, milletvekilliğinin bittiği günlerde yaşadığı bir olayı ise şöyle anlattı: “Sayın Erdoğan bir gün şöyle bir şey söyledi; ‘Efendim iç çatışma çıkarmış’ dedi. ‘Ezer geçeriz’ dedi. O gün derin bir ‘Ah!’ çektim. Milletvekilliğim yeni bitmişti zannedersem, bunu söylediğinde. Tüylerim diken diken oldu. Kim kimi ezip geçiyordu? Ezer geçiriz dedi! Kimi ezmekten bahsediyordu ülkenin başbakanı? Ülke halkının kendisine oy vermeyen, kendisini desteklemeyen kesimini kast ediyordu. Yani aslında dönemin başbakanının zihnininde bir ezip geçme isteği vardı.”
AKP eski Milletvekillerinden Reha Çamuroğlu, güncel siyasi tartışmalarla ilgili KHK TV’de önemli açıklamalarda bulundu. 2001’de Meral Akşener’in davetiyle AKP’ye katıldığını anlattı. Çamuroğlu, şunları söyledi:
2004’te Türkiye, darbenin kenarından döndü
- “Erdoğan, “Reha bey sizinle siyaset yapmak istiyoruz. Ne diyorsunuz?” dedi. 20 gün önce 27 Nisan e-muhtirası olmuştu. Partinin kapatılmasından, hatta darbeden söz ediliyor. 2004’te Türkiye bir darbenin kenarından döndü. 2005, 2006’da darbe ihtimali hep ciddi olarak vardı. Kapatma davası boşuna açılmadı. Darbe ihtimalleri sürekli vardı ve biz o darbe ihtimalleri içinde bir grun soldan gelen, demokrat insan olarak Ak Parti’ye destek verdik. Yani darbe ihtimali olan bir partide ben milletvekili adayı oldum.
- Herkes zannediyor ki iktidar vardı biz de iktidarın nimetlerinden faydalanmak için aday olduk! Hayır; biz ülkeye demokrasi gelsin diye aday olduk. Bir kısım Alevi ve sol cenah bana hücum etmeye başladı. O sıralarda muhtemel darbecileri destekleyen Doğan Grubu bana hücum etmeye başladı. Aydın Doğan’ın hakim olduğu basın bana hucüm etmeye başladı.
Dün AKP’yi devirmek için darbecilerle olanlar, bugün AKP milletvekili!
- Bu arada sayın İzzettin Doğan, Akşam gazetesine bir demeç verdi. ‘Aday olmuş falan bunlar önemli değil’ dedi… ‘Zaten dedi AKP’ye bir daha iktidar verilmeyecek, asker müdahale edecek’ dedi. Bunu açıkça söyleyebildi bir gazeteye… ‘Asker müdahale edecek zaten’ dedi… Herkes bunu bekliyordu.
- Bugün AKP’de milletvekilliği yapan insanlar var; o günlerde darbeci olan. Mesela Şamil Tayyar da bilir; 2004-2005 yılında kimlerin darbecilerle ortak olup bugün AKP’de milletvekili olduğunu… AB hedefinin açık ve net olarak ortada olduğu; sayın Başbakan’ın o tarihlerde sosyalist enternasyole katılımdan bile söz edebildiği, işkencenin yok düzeyine indirildiği, insan haklarının gelişmeye başladığı bir ülke haline geldi kısa bir süre için Türkiye…
“Krizi çözmek için kimi öldürmemiz gerek?”
- Osmanlı’dan beri yaşadığımız bir sorun var bizim. Osmanlı’da, Türkiye’de ne zaman bir kriz çıksa devletin aklına bir soru gelir ve o sorunun cevabını aramaya başlar. Krizi çözmek için kimi öldürmemiz gerek?
- Türk tarihinde nedense, mesela Kızılbaş isyanları, aşiret Türkmen isyanları yazılmıştır fakat çok fazla yazılmayan bazı isyanlar vardır. Mesela bunlardan biri ‘softe’ isyanlarıdır. Sufte yahut softa medrese öğrencisi demektir. Osmanlı’da çok büyük medrese isyanları olmuştur ama bunlar çok bilinmez. Sünni müslümanların Osmanlı devletine çok sadık olduğu düşünülür ama oysa onlarca sünni isyanı vardır. Şehirleri, kasabaları ve köyleri basmışlardır.
- Peki neydi onları isyana sevk eden? Yani tamamen devletin resmi ideolojisiyle benzer, yakın ideolojiyi paylaşan bi öğrencilerin, insanların öldürmelerine ve öldürülmelerine, kanlı bir şekilde bastırılmasına yol açan sıkıntılar nelerdi? Yani medrese öğrencileri neden isyan ederler? Mesela bugün ‘Taliban’ dediğimizde, ‘talip’ talebe… Bunlar kimdir? Osmanlı’da bu ayaklanmaları kimler yapmıştır? Neden üzerine çok yazı yazılmamıştır? Ben bunu merak ederim.
Yeniçeri katliamı ve bugüne yansımaları
- Daha sonra Batı’nın karşısında yenik düşmeye başlayan ve çok sıkıntılar yaşamaya başlayan Osmanlı, kendisine bir modernleşme yolu açmak istemiştir. Burada yine aynı soru gündeme gelmiştir; kimi öldürelim? Bu sefer kimi öldürelim sorusunun cevabı ‘Yeniçeriler’ olmuştur. Onlara karşı ir devlet harekatı gerçekleştirilmiştir. Binlerce Yeniçeri öldürülmüştür. Denizin üstü cesetlerle dolmuştur.
- Büyük ağaçların dalları asılmış Yeniçerilerle dolmuştur. Mallarına, mülklerine el konulmuştur. Bütün Bektaşilerin mallarına mülklerine, vakıflarına el konulmuştur. Kaldı ki vakfa el konulması kendi kanunlarına göre çok vahim bir suçtur. Sonra da alay eder gibi bu olaya da ‘Vaka-i hayriye’ adını vermişlerdir. Oysa bir devlet kendi tebasını binlercesini sokaklarda katletmiştir. Yeniçeri katliamına katılan halka ödüller verilmiş, yağmalanan malları başkalarına dağıtılmıştır. Orada ölen halka şehit deniliyor vs. Bunlar bizim bildiğimiz şeyler…
- Abdulaziz’e darbe yapılıyor ve öldürülüyor. Sonra Abdulhamit’e karşı darbe tasarlanıyor. Suikast yapılıyor, Ermeniler tarafından… O dönemde binlerce Ermeni öldürülüyor. Osmanlı’nın ve Türkiye’nin huzur içinde geçen bir 20 yılı yok gibidir.
- Yeniçeri meselesi özellikle anlattım çünkü bakın burada devletin her zaman sivil topluma karşı, sivil toplum oluşmasına karşı bir alerjisi olduğunu, bir alarm durumuna geçme hadisesi olduğunu görüyoruz. Devlet ‘güçlü toplum’ istemiyor bizden. Devlet toplumu büyük ölçüde manipüle ederek yaratmıştır. Devlet topluma sınırlar çizmiştir. O sınırlar içinde tutmaya çalışır.
Erdoğan: Ezer geçeriz!
- Yani bizde sivil toplum inatla törpülenmiştir. İşte bugün elimizde bir Türkiye var. Bunu sürdürebilmek ya da sürdürememek bizim elimizde olan birşey ama bir sürekli negatif tarafa oynuyoruz galiba. Sürdürmemek, sürdürememek için elimizden geleni yapıyoruz galiba…
- Sayın Erdoğan bir gün şöyle bir şey söyledi; ‘Efendim iç çatışma çıkarmış’ dedi. ‘Ezer geçeriz’ dedi. O gün derin bir ‘Ah!’ çektim. Milletvekilliğim yeni bitmişti zannedersem, bunu söylediğinde. Tüylerim diken diken oldu. Kim kimi ezip geçiyordu? Ezer geçiriz dedi! Kimi ezmekten bahsediyordu ülkenin başbakanı? Ülke halkının kendisine oy vermeyen, kendisini desteklemeyen kesimini kast ediyordu. Yani aslında dönemin başbakanının zihnininde bir ezip geçme isteği vardı.
- Seçim galibiyeti galiba yetmemeye başlamıştı. Yani seçimlerden elde edilen meşruiyetle bazı şeyler her halde yapılamıyordu. Yapılamayan şeyler vardı. Ne dediler 15 Temmuz’dan sonra; “Efendim, darbe olmasa yapamayacağımız değişiklikler vardı. Hukuk vardı, hukuku geçici olarak da olsa askıya almalıydık ki bu değişiklikleri yapabilelim.” Neydi bu değişiklikler; mesela şu kadar bin hakimin, savcını görevden alınması, şu kadar bin subayın ihraç edilmesi hatta hapse atılması hatta işkence görmesi… Bir yere doğru gidiyor Türkiye ama nereye gidiyor?
Türkiye rotasını kaybetti, gideceği bir liman yok artık
- Türkiye yolunu kaybetmiş bir gemi gibi… Türkiye gideceği limanı kaybetti. Nereye gidecek Türkiye? Bir zamanlar AB diyenler şimdi AB’ye hakaret üstüne hakaret ediyorlar. Avrupa’yı düşman olarak Türk halkına tanıtıyorlar. ABD’yi, Batı’yı Türk halkına düşman olarak tanıtıyorlar.
- Bugün kimler bizim dostumuz; tarih boyunca düşmanımız olan Ruslar bizim dosumuz! Osmanlı torunu olmakla övünenler, Osmanlı imparatorluğunu çökerten Rusya ile bugün ballı börekliler. Türkçülükleriyle övünenler Orta Asya Türk devletlerinin köküne kibrit suyu döken Çin’e hayranlar. Göktürkleri yok eden Çin’e Devlet Bahçeli hayran! Osmanlı’ya yok eden Rusya’ya Osmanlıcılar hayran! Allah’ım aklımıza mukayet ol diyor insan!
- Ne kadar tarihi düşman varsa dostumuz; ne kadar tarihi dost varsa düşman! Efendim Rusya’yı dost görmüş, Batı’yı düşman görmüş falan çok anlaşılabilir şeyler bu zihniyet için! Adam köpeği düşman görüyor, köpeğe savaş açıyor. Yani kendini bukadar aşağılamak olabilir mi?
Bütün yetkiyi tek kişiye verirseniz 25 seçim de kazanır
- Böyle bir ruh hali var Türkiye’de. Böyle bir ruh hali yaşayan bir ülke kalkınamaz, gençliğini tutamaz. 123 bin genç gitmiş geçen yıl Türkiye’den… Tahsilli gençler gidiyor.
- Türkiye’de bir sivil toplum sürekli ezilmektedir. Sivil toplumun olmaması için uğraşılmaktadır. Çünkü sivil toplum yeri geldiğinde devleti pek ala dizginleyebilecek bir güçtür.
- Bir kişiye ülkenin bütün haklarını, Anayasa’ya uymama hakkını devrederseniz 15 seçim de kazanır, 25 seçim de kazanır. Birine bu yetkileri verdiğinizde geri alamazsınız! Benim oy vereceğim başkan adayı çıkacak açıkça ‘Parlamenter sisteme geri döneceğiz’ diyecek. Ben o yetkileri çok sevdiğim eşime bile vermem.
Bu sistem içerisinde Erdoğan’ın ‘yıkılabilir’ olduğunu düşünmüyorum
- Bugün görüyoruz; KHK’lıların çoğu beraat ediyor. Hem de şu adalet ortamında… Suçlama olmayan dosyalar var; yani savcı suçlama yapmama yetkisi kullanıyor. Bir gecede birine af geliyor, ertesi gün Devlet bey onunla fotoğraf çektiriyor. Sonra o fotoğraf çektirdiği adam ana muhalefet liderini ölümle tehdit ediyor.
- KHK’lılar için söyleyeceğim şey şudur; Türkiye normale dönerse KHK’lıların bu devletten alacağı var. KHK’lıların bu devlete sorması gereken hesap var. Ama bu sistem içinde Türkiye’nin normale döneceği kanaatinde değilim. Bu kanaatimi yitirmiş durumdayım. Sayın Erdoğan, hak vaki olmadıkça iktidardadır. Çünkü onun varlığı dünya sisteminin işine gelmektedir. Dünya sistemi sayın Erdoğan’dan istediği her şeyi alabilmektedir. Bu sistem içinde sayın Erdoğan’ın yıkılabilir olduğu kanaatinde değilim…