Îbn-i Sîna’nın TIBTA KANUN isimli kitabı asırlarca üniversitelerde okutulmuş… Ama bizden onun üzerinde yeni çalışma ve araştırmalar yapılmadığı için, bir gelişme olmamıştır. Ama Batı’da çalışmalar devam ettiği için telâhuk-u efkar ile yeni bakışlar birbirine destek olunca basamak basamak gelişmeler kaydedilmiştir.
Eskiden Sızıntı’ya gelen biyoloji tıp yazılarının üzerinde çok ciddi dururduk, şimdi Çağlayan’daki yazıları aynı hassasiyet ve dikkatle inceleniyor. Eskiden beri M. Fethullah Gülen Hocaefendi, “Kanser gibi hastalıklar üzerinde Müslümanlar çalışıp çare bulsalar, bu noktadan insanlığa hizmet etseler” derdi. Hatta neredeyse 30 sene önce Tıbb-ı Nebevî ile ilgili hadis-i şeriflerin üzerinde laboratuvarda akademisyen arkadaşların çalışmalarını arzu etmiş ve yazılı olarak kendilerine de vermişti. İnşaallah ileride büyük müesseseler, araştırma merkezleri kurulur bu arzusu da tahakkuk eder inşaallah…
Bir seferinde “çam ağaçları gibi yaz kış dikenleri, yaprakları dökülmeyen ağaçlar incelense, belki saç dökülmelerine bir ilaç bir çare bulunabilir.” demişti. Maalesef üzerinde durulmadı. Ondan birkaç sene sonra böyle bir araştırmanın yapıldığını ve bir ilaç bulunduğunu öğrendik. Çalışanlara Allah bir deva ilham buyuruyor.
Bir defasında da söz arsında, kanserin ilacı karıncaların gübresinde olabilir, demişti. Bir profesör arkadaşımız, “Hocam siz bu sözü sözün gelişine göre öylesine mi söylediniz?” diye sordu. Hocaefendi ciddiyetle “Sözün akışına göre değil; üzerinde durulsun diye söylüyorum” dedi. Ama maalesef bu hususta da hiçbir çalışmadan haberimiz olmadı.
M. Fethullah Gülen Hocaefendinin karıncalar ile ilgili bu işaretini o günlerde arkadaşlarla görüşürken bir arkadaşımız dedi ki: “Benim çocukluğumda bizim oralarda çaresiz bazı hastalıklar için bana 40 karınca yuvasından onların yuvanın dışına toprağın üstüne yığdıkları şeyleri topla getir sana para verelim” derlerdi bende kırlara çıkar, 40 karınca yuvasından istediklerini toplar getirirdim. Onlardan ilaçlar yaparlardı. Hastaları şifa bulurdu…”
Şimdi ise Samanyoluhaber.com’un verdiği şu haber dikkatimizi çekti:
Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezinden (CNRS) yapılan açıklamaya göre CNRS, Paris Sorbonne Üniversitesi, Curie Enstitüsü ile Fransa Ulusal Sağlık ve Tıp Araştırmaları Enstitüsünden (INSERM) bir grup bilim insanı, kokuyu kendi hayatları için kullanan Formica Fusca türü karıncaları birkaç dakika ödül sistemiyle eğiterek, bu hayvanların sağlıklı insan hücrelerini kanserli hücrelerden ayırt edebilmesini sağladı.
Bilim insanları, laboratuvarda ipeksi karınca olarak da adlandırılan 36 Formica Fusca karıncaya önce kanserli insan hücreleri koklattı ve bu kokuyu şekerli solüsyon ödülüyle ilişkilendirdi. İkinci aşamada araştırmacılar, karıncalara biri sağlıklı, diğeri kanserli hücre olan iki doku koklattı. Araştırmacılar, bu aşamada ödül vermedikleri hayvanların kanserli dokuya yöneldiğini tespit etti.
Son olarak karıncaları farklı kanser hücrelerinin kokusuna maruz bırakan araştırmacılar, karıncaların bunları ayırt edebildiğini belirledi.
Öte yandan araştırmanın bulgularının insanlarda yapılacak geniş çaplı klinik deneylerle değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi.
Araştırmanın karıncaların yüksek potansiyelini, hızlı, daha az maliyetle öğrendiklerini ve verimli olduklarını gösterdiği belirtilerek, benzer çalışmalarda kullanılan köpeklerin eğitiminin aylar hatta bir yıla kadar sürdüğü aktarıldı.
Araştırmanın sonuçları Science dergisinde yayımlandı.
Keşke büyüklerin sözlerine ve işaretlerine dikkat edebilsek ve gereğini yerine getirebilsek…