İşte bu hayırlı asrın hayırlı insanlarından biri, Kur’ân’ın bahtiyarlar zümresinden saydığı, şerefli büyük tabiin imamı, eşsiz insan ESVED b. YEZİD b. KAYS en-NEHAİ’dir. Aczimi ve fakrımı hesaba katmadan, O’nu anlamaktan çok aciz ve uzak olmama rağmen, maneviyatından yardım dilenerek gücümün yettiği kadar, toplumumuzda hemen hemen hiç bilinmeyen duyulmayan bu büyük insanı tanıtmaya çalışacağım. Yüce Rabbimin yardımını niyaz ederim.
İsmi, Esved b.Yezid’dir. Ebu Amr künyesiyle bilinmektedir. Aslen Yemenlidir. Yemen’in iki büyük ailesinden biri olan Neha ailesine mensup olduğu için Nehaî nispetiyle şöhret bulmuştur. Kaynak eserler İmamın doğum tarihini tespit edememişlerdir. Hicretten bir kaç yıl önce doğmuş olma ihtimali vardır. Efendimizin Muaz b. Cebel’i Yemen’e gönderdiği zaman Esved’in Hz. Muaz’dan istifâde ettiği ve ondan ders aldığını nazara alırsak, Esved’in hem muhadramun’dan olduğu hem de doğduğu yıl hakkında yaklaşık bir kanaate varmış olabiliriz.
Ashaptan birçok zatla görüşüp onların rahle-i tedrisine oturmuş olması Esved’in tabiindensayılmasına, Efendimiz zamanını idrak ettiği halde O’nu A.S. göremeyişiyle de Muhadramun’dan sayılmıştır. Hafız Hâkim Nisabûrî, Esved’i tabiin arasında ikinci tabakanın birincisi olarak saymaktadır. Sahabe’den görüştüğü kimselerden şu zatları zikredebiliriz: Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Abdullah b. Mes’ud,Muaz b. Cebel, Hz. Aişe, Ebu Musa’l-Eş’arî, Hz. Selman, Hz. Huzeyfe, Hz. Bilâl ve Abdullah b. Ömer Allah hepsinden razı olsun.
İlmin bütün dallarını kendisinde toplamış olan Esved’in, kıraat ilmini Abdullah b. Mes’ud’dan öğrendiğini İbnu’l-Cevzî, İmamü’l-Celil ünvanını kullanarak Tabakâtu’l-Kurra’sında kaydeder. Kendisinden de kıraat ilmini cidden büyük alim olan oğlu İbrahim, Ebu Ishaki’s-Sübey’î, Yahya b. Vessab ve daha başkalarının öğrendiği Miftahu’s-Saâde’de zikredilmiştir.
Kıraat ilminin yanı sıra Kur’ân-ı Kerim’i anlamadaki durumunu da Muhammed Hüseyin ez-Zehebî, Irak Tefsir Okulunu anlatırken şu ifadelerle dile getirir: İlm-i tefsir çalışmalarıyla çok tabiîn bilinmektedir. Ancak bunlar arasında en meşhurları Alkame b. Kays, Mesruk, Esved b. Yezid, Mürretü’l-Hemedanî, Emir eş-Şabi, Hasan Basri ve Katade b. Diamedir. Hz. Esved b. Yezid’in Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Hüzeyfe ve Hz. Bilâl’den rivayet ettiğini de kaydeden müellif, Esved için ayrıca Allah’ın kitabını anlamada büyük bir iktidarı vardı demektedir.
Hadis ilminde de büyük şöhrete sahip olan Esved’i, İmam Zehebî, Hadis hafızlarını kaydettiği Tezkiretu’l-Huffaz isimli kitabında Esved’i hadis hafızı, fakih, zâhid ve âbid lakabıyla Kufe şehrinin âlimi olarak zikretmiştir. Muaz, İbn-i Mes’ud, Huzeyfe ve Bilâl’den hadis rivayet ettiğini de ilave etmiştir. Sahabenin büyüklerinden yaptığı rivayetler, başta Buhari ve Müslim olmak üzere diğer hadis kitaplarında da nakledilmiştir. Örnek olarak şunu zikredebiliriz. Buhari’nin rivayet ettiği ve Hz. Aişe anamızdan Efendimiz’in gece namazını soran zatın Esved b. Yezid olduğu açıklanmıştır. Edilmiştir.
Esved’in Abdullah b. Mes’ud’tan onun da Peygamberimizden naklettiği bir hadis-i şerif de şöyledir: Mallarınızı zekatla koruyun. Hastalıklarınızı sadaka ile tedavi edin, belalara karşı da dua ile hazırlık yapın.
Esved b. Yezid anılınca akla, namaz, oruç, hac, Kur’ân-ı Kerimi çok okuma, zühd ü takva ve Allah karşısında havf ü haşyet gelir. Gerek devrinde gerek son asırlarda Esved, çok ibadet yapan insana örnek gösterilirdi.Yine Esved, bütün zamanını oruçla geçirir, az uyurdu, Onun uykusu akşam namazı ile yatsı arasındaki kısacık bir zamandır. Yaşadığı müddetçe bütün geceyi namaz, zikir ve ilim tahsiliyle geçirirdi. Zühd ü takvada derinleşmesi devrinin büyük imamlarını bile hayrete sevk etmiştir. Yezid b. Ata, Alkame b. Mersed’den şöyle demiştir: “Zühd ü takva tabiinden sekiz kişide son bulmuştur. Onlardan birisi de Esved b. Yezid’dir. Esved ibadet ü ta
at hususunda çok gayret gösterir, rengi sararıp soluncaya kadar çok oruç tutardı. Alkame b. Kays kendisine Vücuduna niçin bu kadar eza ve cefâ ediyorsun? Dediğinde O, Ben bedenimin rahat etmesini istediğim için bunu yapıyorum şeklinde cevap verirdi. Bir başka defa Alkame yine kendisine “niçin kendine bu kadar eza ediyorsun? demesine karşılık iş çok ciddi, iş çok ciddi! şeklinde karşılık vererek Alkame ve başkalarının yaptığı tesellilere kulak vermeyip Ahirette hesabın çetin olduğunu, kurtuluşun çok zor olduğunu söyleyerek ben iki emniyeti ve iki korkuyu bir arada toplamam hadis-i kudsisini kendisine rehber yaparak Ben ahirette bedenimin rahatını istediğim için onu burada rahat ettirmek istemiyorum. Çünkü burada rahat ve emniyet içerisinde olursa orada rahat olmaz, şeklinde cevaplar veriyordu.
Esved’in namaza karşı gösterdiği hassasiyet dahi tarif edilemeyecek kadar büyüktür. Haris en-Nehaî anlatıyor: Esved’le beraber Mekke’ye yolculuk yaptık. Namaz vakti olunca ne halde olursa olsun, isterse sarp ve haşin bir yerde, isterse devesinin ayağının birisi yüksekte birisi alçakta olsun, hiç beklemeden hemen devesini çöktürür ve namazını kılardı. Bir günde 700 (yediyüz) rekat namaz kıldığını düşünecek olursak namazı hakkında bir kanaate varmış oluruz. Esved’in cemaatle namaz kılmaya olan düşkünlüğünü de zikretmeden geçemeyeceğim. Esved b. Yezid, cemaati kaçırdığı zaman başka mescide giderek cemaat arayıp, cemaatle namaz kılmanın sevabını kazanmaya çalıştığını İmam Buharî de eserinde zikreder(Tabakatu ibn Sa’d,6-70).
Esved b.Yezid’in gece namazıyla alâkalı şu vak’a daha çok meşhurdur. Esved’in evinin yakınında bulunan komşu çocuğu ne zaman gece dışarı çıksa, Esved b. Yezid’in taraçasında direk olarak zannettiği birşeyin bulunduğunu görür. Bir gün artık o direği yerinde görmeyince annesine: Anneciğim, Esved amcaların taraçasındaki o direk ne oldu diye sorar. Annesi Oğlum o direk değildi. O Esved b. Yezid idi ve geceleri daima kıyamda durur ve namaz kılardı. Fakat dün o zat vefat etti. Onun için sen onu orada göremedin cevabını verir.
Esved’in orucu konusunda da bir kanaate varabilmek için bir- iki rivayeti kaydedelim. İmam, bayılıp düşünceye kadar oruç tutardı. Bütün zamanı oruçlu geçerdi. Mansur’un, arkadaşlarından yaptığı rivayette şöyle söylemiştir: Kırmızı derili develerin bile sıcaktan tahammülsüz kaldıkları şiddetli sıcak günlerde, Esved daima oruçlu olurdu. Bu şiddetli günlerdeki orucunun belirtisi olarak sıcaktan dili ağzında dönmez hale gelirdi. Bayılıp düşünceye kadar oruç tuttuğunu görenlerden Enes b. Mâlik ile Hasan Basri yanına girerek Allah Taala bu kadar güçlüğü emretmemiştir. Senin bu yaptığın nedir böyle! deyince, onlara şu karşılığı verdiği bilinir: Ben bir köleyim ve bütün imkânlarımla hizmet etmek mecburiyetindeyim.
Hac mevzuunda gevşek davrananlara karşı Esved’in katiyen müsamahası yoktu. Oğlu İbrahim en-Nehai, hakkında naklettiği haberde şöyle demiştir: Esved b. Yezid, zengin olup da hac yapmadan ölen kimsenin cenaze namazını kılmazdı. Çünkü kendisi yol zahmetine, sıkıntı ve meşakkate katlanarak her sene hac veya umre yapardı. Hatta Ahmed b. Hanbel’in yaptığı rivayette 80 defa hac yaptığı bildirilmiştir. Esved hac yaparken şöyle telbiye yapardı. Lebbeyk Ğaffare’z-Zünûb: Günahları bağışlayan Rabbim! Sana geldim.
Bütün ibadetleri yapma hususunda zirvede olan Esved, Kur’ân-ı Kerim okuma hususunda da akıllara durgunluk verecek derecedeydi. Kur’ân-ı Kerim’i çok okur, manasında çok derinleşir, havf u haşyetten çok ağlardı. Muhammed b. İbrahim’den yapılan rivayette, ramazan ayında iki gecede bir, diğer günlerde de altı gecede bir Kur’ân-ı Kerim’i hatmederdi.
Hz. Aişe-i Sıddıka anamız, Esved için Irakta benim nezdimde Esved’den daha kerem sahibi kimse yoktur; buyurmuştur ki, Vak’ayı Abdurrahman b. Yezid rivayet etmiştir.
İmam Şa’bi’ye Esved sorulduğu zaman O, kestirmeden şöyle cevap vermiş: Esved, çok oruç tutan, çok namaz kılan ve çok hac yapan bir insandır. İmam Şa’bî bu cevabıyla üç mühim ve temel ibâdeti Esved’in en mükemmel şekilde ifa ettiğiniveciz bir şekilde dile getirmiştir. Büyük muhaddis ve fakih Ahmed b. Hanbel,
Böylece bütün ilmi ve fazileti, zühd ü takvayı kendisinde toplamış olan Esved b. Yezid en-Nehai, erişilmez bu ilim ve fıkıh mirasını oğlu İbrahim Nehai vasıtasıyla Hammad’a, Hammad da bu kudsî emaneti kıyemete kadar ümmetin büyük kısmına imam olacak İmam Âzam’a intikal ettirmiştir.
Kufe ve Kufe fıkhı tedvinine kısa bir göz atacak olursak bu husus daha da iyi anlaşılmış oluruz. Muhammed Zahid el-Kevseri, Fıkhu ehli’l-Irak eserinde şu malumata yer vermektedir: Kufe şehri, h. 17 yılında Hz. Ömer’in emriyle kurulmuş, Arap kabilelerinin fasih ve beliğ kimseleri orada ikamet etmeye başlamışlardı. Hz. Ömer r.a. onlara Kur’ân-ı Kerim ve fıkıh öğretmek üzere Abdullah b. Mes’ud’u göndermiş ve: Abdullah’ı size göndermekle sizi nefsime tercih ettim buyurmuştu. Böylece Abdullah b. Mes’ud ve Hz. Ali’nin Kufe’de yetiştirdiği zatlardan birkaçını zikredip bunlar arasında Esved b. Yezid b. Kays’ı, Alkame’yi İbrahim b. Yezid en-Nehaî’yi ve yine oğlu Abdurrahman’ı anmıştır.
Kûfe medresesinde İmam Âzam’ın ders gördüğü, feyiz aldığı meşhur Şureyh b. Haris, Alkame (bu zat Esved’in yeğenidir fakat Alkame’den büyüktür. Neha ailesinin büyük simâlarından birisi de bu zattır). Mesruk, Esved b. Yezid, oğlu İbrahim, Emin b. Şerahil, Hammad b. Süleyman gibi zatlar İmam-ı Azam’ın hocalarındandır.
Bu büyük İmam’ın vefatında da çok büyük ibret ve nasihatler vardır. Hayatı boyunca günaha kapı aralamamış olan ve Kur’ân-ı Kerim’in methüsena ettiği sahabe-i kiram arasında neş’et edip onlardan ilim, ahlâk, fazilet alan, Hz. Ömer ve Abdullah b. Ömer’le beraber hac yapıp Arafat’ta bulunan ve omuz omuza Mina’ya kadar onlarla yürüyen Koca İmam, vefat ederken ağlayıp sızlamaya başlıyor. Kendisine bu ağlamasının gereksiz olduğunu söyleyenlere karşı O, Ağlamaya benden daha lâyık kim var? Ben ağlayıp sızlamayayım da kim ağlasın, sızlasın. Allah’a yemin ederim ki, O, beni mağfiret etse de, işlediğim şeylerden dolayı Allah’a karşı duyduğum utanç benim için çok büyüktür der.
Ölüme karşı daima hazır bulunur, onu adeta bir aşığın maşukuna kavuşacağı anı bekler gibi beklerdi. Nitekim O, gece namaz kılarken hafif hafif sağa sola döner, kendisine bu hareketinin sebebi sorulunca Azrail’in hangi taraftan geleceğine bakıyorum derdi.
Beşer tarihinde, inanan insanların takibe uğramadıkları, hapse atılıp işkence edilmedikleri devri göstermek mümkün değildir. İmanın gereğini yerine getirmenin adeta vazgeçilmez bir parçası olan bu takip ve işkence meselesi elbette Esved b. Yezid zamanında da olacak ve bu büyük imam dahi buna maruz kalacaktı.
Esved isimli birinin yerine yanlışlıkla Esved b. Yezid hapse atılır, işkence, eza ve cefaya maruz bırakılır. Çok sıkıntı ve zahmet çeker. Bilahare aranılan Esved’in bu olmadığı anlaşılınca serbest bırakılır. Kendisine aranılan Esved’in siz olmadığınızı neden söylemediniz? diye sorulunca O, akıllara durgunluk veren ve sır saklamanın ehemmiyetini ifade eden şu sözleri söyler: Bir mümini ele vermek ve ona işkence ettirmektense benim buna maruz kalmam daha iyidir. Yani inanan insan, hayatı pahasına da olsa müminlere zarar vermemek için sır saklamasını bilmeli ve ufak tefek işkencelerle, hapislerle ve tazyiklerle müminleri katiyen zalimlere ihbar etme gibi bir hıyanet içine girmemelidir.
Esved b.Yeziden-Nehaî, Kufe’de hicretin 75. yılında vefat etmiştir.