Sahabe efendilerimiz, İspanya’ya tâ ilk dönemde ticaret için gelmiş. Valensiya civarında bulunan bir mezar taşı da buna bir delil… Bilhassa Vandal toplumlar Aryüsçüler gibi üçlemeyi değil de üniter anlayışı kabul ettikleri için yani bir nevi tevhid inancına sahip olduklarından sahabe efendilerimizi sevmişler. Bilhassa onların kazançlarından zekât vermeleri, emî;n güvenilir ve dürüst olmaları, onların çok hoşuna gitmiş
Emevî;ler döneminin meliklerinden Abdülmelik b. Süleyman, Musa bin Nusayr’a haber gönderip, İspanya’ya gidip oralarda kalan sahabe efendilerimiz için bir araştırma yapmasını ve sonra çok tedbirli ve temkinli biçimde fethe başlamasını emretmiş. Musa bin Nusayr ise Târık bin Ziyad’dan önce Târık bin Mâlik’in 500 askerle bir araştırma yapmasını söylemiş… Târık bin Mâlik, Tarife’ye 500 askerle gidip bir araştırma yapıp durumu uygun olduğuna dair bir rapor hazırlamış.
Musa bin Nusayr, bunun üzerine henüz 25 yaşlarında cesur ve yetenekli bir komutan olan Târık bin Ziyad’ı, 7 bin (veya 12 bin) asker ile fetih için görevlendirmiş. Ama yavaş yavaş ve bilgi vererek hareket edip ilerlemesini emretmiş…
O zaman İspanya Kralı Rodrik, ama bölge bölgede derebeylikler var… Târık bin Ziyad, Sebta’dan (Sevte) giriş yapacak… Önce aldığı bilgilerle o bölgenin Derebeyi Jülyan ile Rodrik’in arasının açık olduğunu çünkü Rodrik’in hem Jülya’nın kızını kirlettiğini hem de birçok kötülükler yaptığını tespit ediyor. Gemiler konusunda Jülya’nın yardım ve desteğini alıyor. Kiraladığı gemilerle askerlerini sevk ediyor ve son gemi seferiyle İspanya’ya geçiş yapıyor.
Sabah namazını kıldırıp uzun bir konuşma yapıyor. Aslında gemileri yakmıyor… “Gemileri yakmak” bir tabir ve idyum olarak kalıyor. Çünkü zaten gemiler Tarık bin Ziyad’ın değil, kiralık… Geri gönderiyor…
Önce Kral Rodrik’in kuzenlerini yeniyor… Rodrik, Papa’dan yardım istiyor. 80 (veya 96) bin kişilik yardım ordusu Rodrik’in imdadına geliyor. Tarık bin Ziyad, bunlarla baş edemeyeceğini düşünüp, onları bataklığa çekmeyi, meşgul edip teker teker şehid oluncaya kadar savaşıp vakit kazanarak Musa bin Nusayr’ın gelmesini ve fethi gerçekleştirmesini planlıyor. Vâdi’l-Kebir’de üçe ayrılan Rodrik güçlerini parça parça perişan ediyor. Bu derleme-paralı ordu dağılırken Rodrik de kaçmak istiyor ama nehre düşüp boğuluyor. Bu sefer yeni kral seçilmeden yani âdet olduğu üzere derebeyler arasından yeni bir kral seçilip hepsinin başına geçmesini önlemek için hiç beklemeden doğrudan çok uzun bir yolu kat edip merkeze Toledo’ya geliyor. O uzun yolda Müslüman olan veya Müslümanlığa sempati gösteren İspanyollar, hem yardım ediyorlar hem de kestirme yollar gösteriyorlar. Bugün halen girişinde “Arap Kapısı” (Puerta Arabe) yazılı kapıdan girip Kral Rodrik’in hazinelerine el koyuyor. Bu hazineler aslında Roma’nın… Hunların Atilla ile Roma’yı işgallerinden sonra buraya getirilmiş. Ayağını hazineler üzerine koyup o meşhur “Târık, sen bir köle idin, şimdi galip komutansın ama yarın toprağın altına gireceksin.” sözünü söylüyor. Sonra bu hazineleri derebeylere dağıtıyor. Bunun çok müspet bir tesiri oluyor, onların gönüllerini kazanıyor.
Arkadan Musa bin Nusayr da geliyor. Fakat Târık’a niye acele ettin, tedbirsiz davrandın diye kızıyor. Hatta kırbaçlattığı da söyleniyor. Aslında ikisi de haklı…