Bediüzzaman Hazretleri, ilk dönemlerde yazdığı kitaplarda da ikinci dönem Risale-i Nurları yazdığı zamanlarda da “esir”den bahsetmiştir. En geniş olarak, esir üzerinde Lemalar’ın 30 Lema’sının Kayyum ismini bahsettiği parçada esir üzerinde durmuştur.
Aslında bir fizikçi gibi değil de; Cenab-ı Hakk’ın varlığını-birliğini ve en küçükten en büyüğe her şey üzerinde O’nun kayyumiyetini anlatırken dolayısı ile bahsetmiştir. Ama fizik kitaplarından aktarma bir bilgiden öte bir keşif gibi, satır aralarında çok önemli tesbitlerde bulunmuştur. Bu husus Risale-i Nur’ları tanıdığım 1960’lı yılların başında dikkatimi çekmiş ve esir ile ilgili her yazıya merakla ilgi duymuşumdur.
Bilhassa “Rusya’da Tanrı’ya Dönüş” kitabında Nikola Alexsander Kozirev’in görüşleri merak uyandırıcıdır. Ama o hiç “esir” kelimesini kullanmıyor. Onun “Zaman” teorisini okuduğunuzda, o teoride esî;rî; özellikleri görüyorsunuz. Zaman’ı bir madde gibi ele alıyor. Halbuki zaman bir madde değildir. Üstad Hazretleri’nin tabiriyle “Zaman hareketin bir rengidir.” Yani itibarî; bir şeydir; hareket olmazsa zaman da olmaz. Yâsin Sûresi’nin (36/37) âyeti kanaatimce buna işaret eder.
Amerika’da Pisburg’da arkadaşlarımızın tanıştığı Hırvat asıllı bir fizikçi, esir üzerine çok çalışmış, hatta çubuk teorisini ortaya koyarak çizimlerini bile yapmıştır. Ama hiçbir makalesini ABD’de yayımlatamamıştır. Sadece bir yazısını Kanada’da yayımlatabilmiştir. Frank M. Meno isimli bu fizik doktorunun öğrencileri profesör olurken kendisine bu imkân tanınmamış, sonunda emekliliğini isteyip üniversiteden ayrılmıştır.
Enerjide, hastalıkların tedavisinde ve ziraatta büyük imkânlara vesile olacağı ifade edilen esir konusunda bilim adamlarımızın, çalışmalar yapmasını ve gençlerimizin bu hususta rağbetlerinin artmasını bekleriz.
Bu münasebetle R.N. Külliyatı’ndan bazı bölümleri aktarmak istiyorum: “Gök ile yer bitişik idi, Biz onları birbirinden ayırdık.’ (Enbiya Sûresi, 21/ 30) ayetinin ifadesine göre Güneş sistemi ile arz, İlahî; Kudret Elinin esir maddesinden yoğurmuş olduğu bir hamur şeklinde imiş. Esir maddesi, mevcudata nazaran AKICI bir SU gibi varlıkların aralarına nüfuz etmiş bir maddedir. ‘(Allah’ın ) Arşı SU üzerindeyken…’ ( Hûd Sûresi, 11/ 7) ayeti, şu esir maddesine işarettir ki, Cenab- ı Hakk’ın arşı, su hükmünde olan esir maddesi üzerinde imiş. Esir maddesi yaratıldıktan sonra, Yaradan’ın ilk icadlarının tecellisine merkez olmuştur. Yani esiri yarattıktan sonra atom zerrelerine çevirmiştir.” (İşârâtü’l – İ’caz tefsiri )
“Esir maddesinin, yine esir kalmak şartı ile, diğer maddeler gibi muhtelif teşekkülleri ve ayrı ayrı nevileri vardır. Buhar ile su ve buzun teşekkülleri gibi.” (İşârâtü’l İ’caz tefsiri)
” ….. Vücudun en zayıf mertebesi, en incecik derecesi, en değişken tavrı, en ziyade mekâna yayılmış olan hadsiz, kesretli bir maddî; madde olan esir. (Otuzuncu Lema, Altıncı Nükte)
” …. Cenab-ı Hakk’ın gayet lâtif, nâzenin, itaatlı, emre âmâde bir icraat sayfası, emirlerinin bir nakil vasıtası, tasarruflarının zayıf bir perdesi, yazısının lâtif bir mürekkebi, icadlarının en nazenin bir hullesi, sanatlı yarattığı varlıkların bir mayası ve hububatının bir tarlası olan esir maddesi… (…) Esir maddesi, maddecileri boğduran zerrat (atomlar) maddesinden daha lâtî;f, eski filozofların saplandıkları heyûlat maddesinden daha kesif (yoğun), iradesiz, şuursuz, câmid bir maddedir. ” (Otuzuncu Lema, Altıncı Nükte )
Hadis-i şerifler, göklerin ve yerin hazinelerini açacağı bir zamandan bahsediyor. Ümit ediyorum ki, o günlere çok yakın bulunuyoruz. Yeryüzünde sulh ve huzurun sağlanacağı o kutlu zaman diliminde kıtlığa ve açlığa da hiç yer kalmayacaktır inşallah.
Bediüzzaman Hazretleri, ilk dönemlerde yazdığı kitaplarda da ikinci dönem Risale-i Nurları yazdığı zamanlarda da “esir”den bahsetmiştir. En geniş olarak, esir üzerinde Lemalar’ın 30 Lema’sının Kayyum ismini bahsettiği parçada esir üzerinde durmuştur.
Aslında bir fizikçi gibi değil de; Cenab-ı Hakk’ın varlığını-birliğini ve en küçükten en büyüğe her şey üzerinde O’nun kayyumiyetini anlatırken dolayısı ile bahsetmiştir. Ama fizik kitaplarından aktarma bir bilgiden öte bir keşif gibi, satır aralarında çok önemli tesbitlerde bulunmuştur. Bu husus Risale-i Nur’ları tanıdığım 1960’lı yılların başında dikkatimi çekmiş ve esir ile ilgili her yazıya merakla ilgi duymuşumdur.
Bilhassa “Rusya’da Tanrı’ya Dönüş” kitabında Nikola Alexsander Kozirev’in görüşleri merak uyandırıcıdır. Ama o hiç “esir” kelimesini kullanmıyor. Onun “Zaman” teorisini okuduğunuzda, o teoride esî;rî; özellikleri görüyorsunuz. Zaman’ı bir madde gibi ele alıyor. Halbuki zaman bir madde değildir. Üstad Hazretleri’nin tabiriyle “Zaman hareketin bir rengidir.” Yani itibarî; bir şeydir; hareket olmazsa zaman da olmaz. Yâsin Sûresi’nin (36/37) âyeti kanaatimce buna işaret eder.
Amerika’da Pisburg’da arkadaşlarımızın tanıştığı Hırvat asıllı bir fizikçi, esir üzerine çok çalışmış, hatta çubuk teorisini ortaya koyarak çizimlerini bile yapmıştır. Ama hiçbir makalesini ABD’de yayımlatamamıştır. Sadece bir yazısını Kanada’da yayımlatabilmiştir. Frank M. Meno isimli bu fizik doktorunun öğrencileri profesör olurken kendisine bu imkân tanınmamış, sonunda emekliliğini isteyip üniversiteden ayrılmıştır.
Enerjide, hastalıkların tedavisinde ve ziraatta büyük imkânlara vesile olacağı ifade edilen esir konusunda bilim adamlarımızın, çalışmalar yapmasını ve gençlerimizin bu hususta rağbetlerinin artmasını bekleriz.
Bu münasebetle R.N. Külliyatı’ndan bazı bölümleri aktarmak istiyorum: “Gök ile yer bitişik idi, Biz onları birbirinden ayırdık.’ (Enbiya Sûresi, 21/ 30) ayetinin ifadesine göre Güneş sistemi ile arz, İlahî; Kudret Elinin esir maddesinden yoğurmuş olduğu bir hamur şeklinde imiş. Esir maddesi, mevcudata nazaran AKICI bir SU gibi varlıkların aralarına nüfuz etmiş bir maddedir. ‘(Allah’ın ) Arşı SU üzerindeyken…’ ( Hûd Sûresi, 11/ 7) ayeti, şu esir maddesine işarettir ki, Cenab- ı Hakk’ın arşı, su hükmünde olan esir maddesi üzerinde imiş. Esir maddesi yaratıldıktan sonra, Yaradan’ın ilk icadlarının tecellisine merkez olmuştur. Yani esiri yarattıktan sonra atom zerrelerine çevirmiştir.” (İşârâtü’l – İ’caz tefsiri )
“Esir maddesinin, yine esir kalmak şartı ile, diğer maddeler gibi muhtelif teşekkülleri ve ayrı ayrı nevileri vardır. Buhar ile su ve buzun teşekkülleri gibi.” (İşârâtü’l İ’caz tefsiri)
” ….. Vücudun en zayıf mertebesi, en incecik derecesi, en değişken tavrı, en ziyade mekâna yayılmış olan hadsiz, kesretli bir maddî; madde olan esir. (Otuzuncu Lema, Altıncı Nükte)
” …. Cenab-ı Hakk’ın gayet lâtif, nâzenin, itaatlı, emre âmâde bir icraat sayfası, emirlerinin bir nakil vasıtası, tasarruflarının zayıf bir perdesi, yazısının lâtif bir mürekkebi, icadlarının en nazenin bir hullesi, sanatlı yarattığı varlıkların bir mayası ve hububatının bir tarlası olan esir maddesi… (…) Esir maddesi, maddecileri boğduran zerrat (atomlar) maddesinden daha lâtî;f, eski filozofların saplandıkları heyûlat maddesinden daha kesif (yoğun), iradesiz, şuursuz, câmid bir maddedir. ” (Otuzuncu Lema, Altıncı Nükte )
Hadis-i şerifler, göklerin ve yerin hazinelerini açacağı bir zamandan bahsediyor. Ümit ediyorum ki, o günlere çok yakın bulunuyoruz. Yeryüzünde sulh ve huzurun sağlanacağı o kutlu zaman diliminde kıtlığa ve açlığa da hiç yer kalmayacaktır inşallah.
Bediüzzaman Hazretleri, ilk dönemlerde yazdığı kitaplarda da ikinci dönem Risale-i Nurları yazdığı zamanlarda da “esir”den bahsetmiştir. En geniş olarak, esir üzerinde Lemalar’ın 30 Lema’sının Kayyum ismini bahsettiği parçada esir üzerinde durmuştur.
Aslında bir fizikçi gibi değil de; Cenab-ı Hakk’ın varlığını-birliğini ve en küçükten en büyüğe her şey üzerinde O’nun kayyumiyetini anlatırken dolayısı ile bahsetmiştir. Ama fizik kitaplarından aktarma bir bilgiden öte bir keşif gibi, satır aralarında çok önemli tesbitlerde bulunmuştur. Bu husus Risale-i Nur’ları tanıdığım 1960’lı yılların başında dikkatimi çekmiş ve esir ile ilgili her yazıya merakla ilgi duymuşumdur.
Bilhassa “Rusya’da Tanrı’ya Dönüş” kitabında Nikola Alexsander Kozirev’in görüşleri merak uyandırıcıdır. Ama o hiç “esir” kelimesini kullanmıyor. Onun “Zaman” teorisini okuduğunuzda, o teoride esî;rî; özellikleri görüyorsunuz. Zaman’ı bir madde gibi ele alıyor. Halbuki zaman bir madde değildir. Üstad Hazretleri’nin tabiriyle “Zaman hareketin bir rengidir.” Yani itibarî; bir şeydir; hareket olmazsa zaman da olmaz. Yâsin Sûresi’nin (36/37) âyeti kanaatimce buna işaret eder.
Amerika’da Pisburg’da arkadaşlarımızın tanıştığı Hırvat asıllı bir fizikçi, esir üzerine çok çalışmış, hatta çubuk teorisini ortaya koyarak çizimlerini bile yapmıştır. Ama hiçbir makalesini ABD’de yayımlatamamıştır. Sadece bir yazısını Kanada’da yayımlatabilmiştir. Frank M. Meno isimli bu fizik doktorunun öğrencileri profesör olurken kendisine bu imkân tanınmamış, sonunda emekliliğini isteyip üniversiteden ayrılmıştır.
Enerjide, hastalıkların tedavisinde ve ziraatta büyük imkânlara vesile olacağı ifade edilen esir konusunda bilim adamlarımızın, çalışmalar yapmasını ve gençlerimizin bu hususta rağbetlerinin artmasını bekleriz.
Bu münasebetle R.N. Külliyatı’ndan bazı bölümleri aktarmak istiyorum: “Gök ile yer bitişik idi, Biz onları birbirinden ayırdık.’ (Enbiya Sûresi, 21/ 30) ayetinin ifadesine göre Güneş sistemi ile arz, İlahî; Kudret Elinin esir maddesinden yoğurmuş olduğu bir hamur şeklinde imiş. Esir maddesi, mevcudata nazaran AKICI bir SU gibi varlıkların aralarına nüfuz etmiş bir maddedir. ‘(Allah’ın ) Arşı SU üzerindeyken…’ ( Hûd Sûresi, 11/ 7) ayeti, şu esir maddesine işarettir ki, Cenab- ı Hakk’ın arşı, su hükmünde olan esir maddesi üzerinde imiş. Esir maddesi yaratıldıktan sonra, Yaradan’ın ilk icadlarının tecellisine merkez olmuştur. Yani esiri yarattıktan sonra atom zerrelerine çevirmiştir.” (İşârâtü’l – İ’caz tefsiri )
“Esir maddesinin, yine esir kalmak şartı ile, diğer maddeler gibi muhtelif teşekkülleri ve ayrı ayrı nevileri vardır. Buhar ile su ve buzun teşekkülleri gibi.” (İşârâtü’l İ’caz tefsiri)
” ….. Vücudun en zayıf mertebesi, en incecik derecesi, en değişken tavrı, en ziyade mekâna yayılmış olan hadsiz, kesretli bir maddî; madde olan esir. (Otuzuncu Lema, Altıncı Nükte)
” …. Cenab-ı Hakk’ın gayet lâtif, nâzenin, itaatlı, emre âmâde bir icraat sayfası, emirlerinin bir nakil vasıtası, tasarruflarının zayıf bir perdesi, yazısının lâtif bir mürekkebi, icadlarının en nazenin bir hullesi, sanatlı yarattığı varlıkların bir mayası ve hububatının bir tarlası olan esir maddesi… (…) Esir maddesi, maddecileri boğduran zerrat (atomlar) maddesinden daha lâtî;f, eski filozofların saplandıkları heyûlat maddesinden daha kesif (yoğun), iradesiz, şuursuz, câmid bir maddedir. ” (Otuzuncu Lema, Altıncı Nükte )
Hadis-i şerifler, göklerin ve yerin hazinelerini açacağı bir zamandan bahsediyor. Ümit ediyorum ki, o günlere çok yakın bulunuyoruz. Yeryüzünde sulh ve huzurun sağlanacağı o kutlu zaman diliminde kıtlığa ve açlığa da hiç yer kalmayacaktır inşallah.
Bediüzzaman Hazretleri, ilk dönemlerde yazdığı kitaplarda da ikinci dönem Risale-i Nurları yazdığı zamanlarda da “esir”den bahsetmiştir. En geniş olarak, esir üzerinde Lemalar’ın 30 Lema’sının Kayyum ismini bahsettiği parçada esir üzerinde durmuştur.
Aslında bir fizikçi gibi değil de; Cenab-ı Hakk’ın varlığını-birliğini ve en küçükten en büyüğe her şey üzerinde O’nun kayyumiyetini anlatırken dolayısı ile bahsetmiştir. Ama fizik kitaplarından aktarma bir bilgiden öte bir keşif gibi, satır aralarında çok önemli tesbitlerde bulunmuştur. Bu husus Risale-i Nur’ları tanıdığım 1960’lı yılların başında dikkatimi çekmiş ve esir ile ilgili her yazıya merakla ilgi duymuşumdur.
Bilhassa “Rusya’da Tanrı’ya Dönüş” kitabında Nikola Alexsander Kozirev’in görüşleri merak uyandırıcıdır. Ama o hiç “esir” kelimesini kullanmıyor. Onun “Zaman” teorisini okuduğunuzda, o teoride esî;rî; özellikleri görüyorsunuz. Zaman’ı bir madde gibi ele alıyor. Halbuki zaman bir madde değildir. Üstad Hazretleri’nin tabiriyle “Zaman hareketin bir rengidir.” Yani itibarî; bir şeydir; hareket olmazsa zaman da olmaz. Yâsin Sûresi’nin (36/37) âyeti kanaatimce buna işaret eder.
Amerika’da Pisburg’da arkadaşlarımızın tanıştığı Hırvat asıllı bir fizikçi, esir üzerine çok çalışmış, hatta çubuk teorisini ortaya koyarak çizimlerini bile yapmıştır. Ama hiçbir makalesini ABD’de yayımlatamamıştır. Sadece bir yazısını Kanada’da yayımlatabilmiştir. Frank M. Meno isimli bu fizik doktorunun öğrencileri profesör olurken kendisine bu imkân tanınmamış, sonunda emekliliğini isteyip üniversiteden ayrılmıştır.
Enerjide, hastalıkların tedavisinde ve ziraatta büyük imkânlara vesile olacağı ifade edilen esir konusunda bilim adamlarımızın, çalışmalar yapmasını ve gençlerimizin bu hususta rağbetlerinin artmasını bekleriz.
Bu münasebetle R.N. Külliyatı’ndan bazı bölümleri aktarmak istiyorum: “Gök ile yer bitişik idi, Biz onları birbirinden ayırdık.’ (Enbiya Sûresi, 21/ 30) ayetinin ifadesine göre Güneş sistemi ile arz, İlahî; Kudret Elinin esir maddesinden yoğurmuş olduğu bir hamur şeklinde imiş. Esir maddesi, mevcudata nazaran AKICI bir SU gibi varlıkların aralarına nüfuz etmiş bir maddedir. ‘(Allah’ın ) Arşı SU üzerindeyken…’ ( Hûd Sûresi, 11/ 7) ayeti, şu esir maddesine işarettir ki, Cenab- ı Hakk’ın arşı, su hükmünde olan esir maddesi üzerinde imiş. Esir maddesi yaratıldıktan sonra, Yaradan’ın ilk icadlarının tecellisine merkez olmuştur. Yani esiri yarattıktan sonra atom zerrelerine çevirmiştir.” (İşârâtü’l – İ’caz tefsiri )
“Esir maddesinin, yine esir kalmak şartı ile, diğer maddeler gibi muhtelif teşekkülleri ve ayrı ayrı nevileri vardır. Buhar ile su ve buzun teşekkülleri gibi.” (İşârâtü’l İ’caz tefsiri)
” ….. Vücudun en zayıf mertebesi, en incecik derecesi, en değişken tavrı, en ziyade mekâna yayılmış olan hadsiz, kesretli bir maddî; madde olan esir. (Otuzuncu Lema, Altıncı Nükte)
” …. Cenab-ı Hakk’ın gayet lâtif, nâzenin, itaatlı, emre âmâde bir icraat sayfası, emirlerinin bir nakil vasıtası, tasarruflarının zayıf bir perdesi, yazısının lâtif bir mürekkebi, icadlarının en nazenin bir hullesi, sanatlı yarattığı varlıkların bir mayası ve hububatının bir tarlası olan esir maddesi… (…) Esir maddesi, maddecileri boğduran zerrat (atomlar) maddesinden daha lâtî;f, eski filozofların saplandıkları heyûlat maddesinden daha kesif (yoğun), iradesiz, şuursuz, câmid bir maddedir. ” (Otuzuncu Lema, Altıncı Nükte )
Hadis-i şerifler, göklerin ve yerin hazinelerini açacağı bir zamandan bahsediyor. Ümit ediyorum ki, o günlere çok yakın bulunuyoruz. Yeryüzünde sulh ve huzurun sağlanacağı o kutlu zaman diliminde kıtlığa ve açlığa da hiç yer kalmayacaktır inşallah.