Bir önceki yazımda, Mehtap TV’nin Kainat Kitabı programından bahsederek “gen” ve “epigenetik” üzerinde durmuştuk… Konu ile alâkalı hususlardan bahsedelim
Genlerde yazılanları okuyan faktörler de vardı, bunlara da daha üst bir düzenleyici mânasına epigenetik diyorduk. Bu hususta duaların tesiri çok önemlidir. Çünkü insan iradesinin temelini meyil ve meyelan teşkil eder. Bediüzzaman Hazretleri’nin derin tesbitleriyle meyiller konusunda da “Dua ve tevekkül, hayır meyillerini geliştirip kuvvetlendirdiği gibi, tevbe ve istiğfar da şer meyillerini engelleyip keser.” gerçeği vardır.
Bu hususta bir âyetin tefsirini de takdim etmek istiyorum: “Hâni Biz meleklere ‘Âdem için secde edin!’ demiştik de İblis dışında bütün melekler secde etmişlerdi.” (Bakara Suresi, 2/34)
“Kur’an-ı Hakî;m’de çok cüz’î; hâdiseler vardır ki, her birisinin arkasında küllî; bir düstur saklanmıştır ve arkalarında umûmî; bir kanunun ucu gösterilmektedir. İşte bu olayda melâikelerin Hz. Âdem’e secde etmesiyle beraber, (aslı bir cin olan şeytan) İblis’in secde etmemesinde de pek geniş küllî; bir düsturun ucu gösterilerek, pek büyük bir hakikat hissettirilmektedir. Şöyle ki: Kur’an, Hz. Âdem Aleyhisselam’ın şahsına melâikelerin itaatını ve boyun eğmelerini, bilâkis şeytanın da kibir göstererek çekinip uzak durmasını anlatmakta. Bu anlatması ile; insan nev’ine, kainatın ekseri nev’ileri ve onların manevî; mümessilleri ve vazifelileri olan meleklerin emre âmâde olduklarını böylece insanların duyu ve organlarının bütün istifadelerine hazır ve boyun eğip itaat etme durumunda olduklarını bildirmekle beraber, insanlığın istidat ve kabiliyetlerini bozan ve yanlış yollara sevk eden şerli maddeler ile onların temsilcileri ve habis sekeneleri, o insanlığın maddî;-manevî; ilerleme yollarında ne büyük bir engel, ne müthiş bir düşman teşkil ettiğini ihtar etmektedir.” (Yirminci Söz, Birinci Makam, Birinci Nükte)
Şeytan bazılarının yanlış bildiği gibi, melek aslından değil, cin neslindendir: “İblis secde etmedi, o cinlerdendir.” (Kehf Suresi, 18/50) “Gen” kelimesinin “cin” ile batı dillerinde münasebet ve alakası vardır. Hadis-i şeriflerde doğan her çocuğa, Hz. İsa’dan (tabii Hz. Muhammed Aleyhisselam’dan) başka her çocuğa şeytanın dokunduğu ifade edilmektedir. Onun için tâ baştan ailevî; münasebet sırasında Peygamber Efendimiz’in (sas) “Allah’ın adı ile başlarım. Allah’ım, şeytanı benden / bizden ve bize vereceğin evlatlarımızdan uzaklaştır.” diye dua edilmesi tavsiyeleri vardır… Başka hadislerde de şeytanın, insanın kan damarlarında da dolaşma kabiliyeti olduğuna dair ifadeleri vardır. Onun için maddî;-manevî; zararlarından korunma adına bu duaların öğrenilip okunması gerekmektedir. Bazı anomali doğumlarda bunların tesirleri olabileceği, mülahazaya alınmalıdır. Bu duaları her terk edişte böyle bir şey olacak diye hüküm ve kaide yoktur ama bazan müminlerin dikkatsizliklerine karşılık olarak böyle cezalar gelebilir. Efendimiz’in (sas) bu tavsiye ve isteğine saygılı olunmak gerekir. Hatta bu hususta gençlerimizin bir evlilik okulu seminerinden geçirilmesi, hatta hakkıyla devam edip istifade edenlere sertifika verilmesi de uygun olur…
Ayrıca ceninlerle ilgili bozuklukların ve anomali durumların, tecrübelerle sâbit olduğu üzere, dualarla düzeldiği de bir vakıadır.
Eskiden sadece genleri biliyorduk, şimdi yeni araştırmalarda genler üzerinde üst düzenleyici epigenetiklerin olduğunu da öğrendik… Efendimiz (sas) “Dua, müminin silahıdır.” diyor. Hiçbir cephanelikte bulunmayan bu iyilik ve güzellik gücünden niye istifade etmiyoruz? Halbuki çoğu zaman samimi ve ihlaslı yapılan duaların gerçekten karşılığını görüyoruz… Hayatının her karesini dualarla süsleyen Efendimiz’i (sas) rehber tanımayacağız da kimi tanıyacağız? O (sas) hem öyle bir dua hayatı yaşamış hem de tavsiyelerde bulunmuş… Kendimize gelelim…