Masallar kozalitenin gelip sınıra dayandığı ve hayalin bir çekirdek halindeki o gerçekliği devralıp, kendi metaforunu oluşturarak kurguladığı, iyi dil üstadlarının dilinde, kaleminde sese soluğa kavuşan önemli kültür mirasımızın eserleridir
Varlığını hissedip yaşadığımız bu dünya alemi, çokluktan kinaye olarak isimlendirilen on sekiz bin alemden bir küçük hakikat… Fakat insan donanımı gereği de bütün alemlerle irtibata geçebilecek bir santral gibi… Mahiyetini tam olarak çözemese de bütün alemlerden gelen esintileri bir çeşit dile, söze dökebilecek özelliklerde “Beyan” sırrıyla insana verilmiş çok özel bir lütuf…
Her kültür havzası kendi beslenme kaynaklarına göre bu metaforik unsuru kullanmış ve kendi masallarını insanlık mirasına bırakmıştır… Bizim havzamızın en temel kaynağı Kur’an ve sünnetin esintileri de masallarımıza kendi rengini desenini vermiştir… Görsellik bugün olduğu gibi zihinleri ve hayalleri etkilemediğinden, güzel bir anlatıcının etrafında insanlar masallarla, sebep-sonuç dünyasından sıyrılırlar, kıssadan hisse kapmak için kendi hayal dünyalarına açılırlardı… Bir bakıma herkes kendi görselini kurgular, hayalin hızıyla en uzak yerlere giderler, sebepler üstü bu kurgularında çok değişik nesneler, varlıklar hayal ederlerdi… Kişi kendi hayalinin derinliklerinde kanat çırparken; “Kaf Dağı”na ulaşır, ‘Zümrüd-ü Anka’yı bulur, devlerle boğuşur, “Keloğlan”a rastlar, “Devlet Kuşu”nu başına kondurur… Anlatıcının sesi, edası, şivesi de adeta bugünün filmlerinin, müziği, efekti gibi olurdu… Günümüz artık bu hikâyelere de, bu hayalin kurgularına da uzak. Kendi görselimizi kurabilecek, sağı solu etkilenmemiş hayal dünyamız yok… Avatar gibi tamamen metaforik bir hikâyenin bile, çatışma ve aşk dili reel karakterleri benzerlerinden hiç farklı değil… Bu konu üzerinde uzun uzun tartışılacak, kafa patlatılacak bir bakir alan… Özgün ve yeni olma arayışı içinde olan sinema emekçilerine; yürünecek bir maraton pisti gibi… “Birleşen Gönüller” filmini seyredince bu gibi düşünceler insanı sarıyor. Filmin gerçek olaylardan derlenmiş bir hikâyesi var. Fakat bu gerçeklik kozaliteyi zorluyor. Normal sebep-sonuç verileriyle olabilirliği milyonda bir ihtimal gerçekleşecek bir hikâye… Karasevdalıların hikâyesi… Biri eşe sadakatin timsali Cennet ve Niyaz’ın diğeri ise “Yaşatma İdeali” deyip insana sevdalanmanın hikâyesi. Yunus ve Dilek öğretmenler bizi kendi atmosferine alıyorlar. Film her iki hikâyesinin kesiştiği yerde; bizi ‘Zümrüd-ü Anka’ya götürüyor. Celaleddin’le buluşturuyor. Elli sene öncesi, bin yıl öncesi, yirmi yıl öncesi öylesine iç içe geçiyor ki; kendimizi “Masaldan Beri, Gerçekten Öte” demekten alamıyoruz. Gerçek olayların resmigeçidinde adeta zamanüstü gözyaşlarımızla bir yolculuk yapıyoruz. Yapım ekibi de bu seyahati kolaylaştırmak için animasyonlarla bize ufuk açıyor. Film içinde kendi hayal kurgumuza da fırsat veriyor. “Birleşen Gönüller” bu metaforik dili karakterlerin isimlerinde de dikkatlere sunuyor. Vefanın anaç tarafı ki şefkat kahramanı diye nitelediğimiz hanımlardan bir hanımefendi. İsmi Cennet. Her inanan gönül ister ki ebed yurdunda cennete ulaşsın. Aslında cennet dünyada ya kazanılıyor ya da kaybediliyor. Dünya hayatında cennetin etrafı zorluklarla, çilelerle, ıstıraplarla dolu. Cennet karakteri filmde bu özellikleri adeta nazara veriyor. Ulaşmak için hedefin cennetse, hazır ol; dikenli gül bahçesindesin. Sevgili eşinin ismi Niyaz. Talebi cennet olanın, niyazı güçlü olmalı. Sadakat, sevdiğinin kapısında bir an bile durmadan niyazda durmak gerektirir. Kapı açılır mı, açılmaz mı; ona problem olmaz. Niyazı kesilirse, sevgili kaybolur gider… Niyaz karakteri bir beşeri sevda çekirdeğinde filmde bizi metafizik niyazın velvelesini de bir nebze duyuruyor. Cennet ve Niyaz’ın göz aydınlığı yavrularının ismi de Bedel olarak seçilmiş filmde. Hedefinde cennet ve Cemalullah tülleniyorsa, güçlü bir niyazla gökler ötesinin kapısını tıklatmak gerekiyor. Bekleme salonundan has odaya alınınca bunun kendi cinsinden bir bedeli olacaktır elbette. Bedel karakteri filmde bizi bedeli düzgün ödenmiş ne varsa eninde sonunda “Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler”i vicdanlarımıza duyuruyor. Cennet Ana ve Niyaz Dede’nin torunu Avaz. Baki’nin;
“Avazeyi bu aleme Davut gibi sal,
Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş”
beytinin bir hoş örneklemesi gibi. Bedelini ödediysen, Hak için varını yoğunu ortaya koyduysan; gam çekme Allah bu avazı yılları aşırır, zamanı büzer bir şekilde mutlaka duyurur.