İslâmiyet’i anlatan dünya çapındaki eserler hep ya Arapça, ya Farsçadır.mam-ı Gazalî; Hazretleri olsun İmam-ı Rabbanî; Hazretleri’nin yazdıkları kitapların içinde Arapça da Farsça da ifadeler vardır… Hele Mevlânâ Celaleddin Rûmî; Hazretleri’nin dünya çapındaki eserleri hem de en çok satış yapan kitaplar olarak, Farsçadır… Ama âhirzamanın en mühim eserleri, bütün insanlığın beklediği kurtuluş reçetesi, inkâr-ı ulûhiyet zehirinin panzehiri olan kitaplar ise Türkçedir… Bediüzzaman Hazretleri işte mübarek eserleri, Kur’an tefsirleri olarak yani İlhâmat-ı Kur’aniye, Sünuhât’ı Kur’aniye, İstihrâcât-ı Kur’aniye ve İstinbâtât-ı Kur’aniye olarak Türkçe olarak yazmıştır…
Dünya akla fikre doymuş. Fiziğe ve maddeye doymuş; ama metafiziğe ve tasavvufa ihtiyaç duyuyor… Ama bunların aklî;, mantıkî; ve ilmî; bir şekilde anlatılması lâzımdır. İşte Nurlar hem akla, hem kalbe yollar açtığı için bu asrın idrakine en önemli bir reçetedir. Risale-i Nurlar, kaynak olarak alınarak, günümüze göre yeni yeni yorumları yapılıp günümüze taptaze taşınmalıdır. Uzmanlık alanına giren herkes mevzuların açılımı yapılmalıdır. Bediüzzaman Hazretleri, kerâmet ötesi çok konuya açıklık getiriyor ve ipuçları veriyor.
Öbür taraftan dilimizi bütün dillerin önüne taşımak da bu milletin fertleri için bir vecibedir. Evet, Türkçe niçin bir dünya dili olmasın? Tarihin dizginini elinde tutan hem de asırlarca en medenî; ölçülerle elinde tutan bir milletin dili neden insanlığın yuvarlandığı inkâr-ı ulûhiyet kördüğümünü çözmesin? Bu insanlığın bir nevi son şansıdır. Türkiye sarsıldığı gün, dünya sarsılacak demektir. Bu hakikatleri okuyanlar, okuduklarını dokumadıkça, okuduklarını hazmedip hayata geçirmedikçe, halka tesir etmez. Halk düzelmedikçe Türkiye düzelmez. Türkiye düzelmedikçe de dünya düzelmez.
Kur’anî; hazineler sizin elinizde…
İmam-ı Gazalî; ve Üstad Hazretleri gibi mürşidler her zaman çağlarının önünde olmuşlar, her şeye küllî; bir nazarla bakmışlardır. Üstad Hazretleri’nin ülkemizde olması, eserlerini Türkçe yazması Cenab-ı Hakk’ın bizlere bir lütfudur. O, Peygamber Efendimiz’den (sas) sonra makam-ı cem’in ve velâyet-i kübrânın en üst seviyede temsilcisidir. Onun için Risale-i Nurları tekrar tekrar okuyup derinliklerine inmemiz gerekmektedir. Bu nimetin şükrü böyle yapılır. Üstad’ın tabiriyle “Nâzeninlerin mihri, dikkattir”. Şaheser, ebedî; nâzeninler olan Risale-i Nurların mihri de, onları dikkatle okumak, im’ân-ı nazarla mütâlaa etmektir. Onların engin, rengin derinliklerine dalmadan hakikat incilerini çıkarmak kolay olmaz.
Ayrıca, onları hayata taşıyan derinliklerini fiiliyata ve icraata döken Pırlanta Serisi’ni de asla ihmâl etmeyelim. Unutmayalım, bize onlar da Türkçe ihsan edilmiştir…
Netice itibarıyla Türkçe Olimpiyatları’nı biraz da bu açıdan mütalaa etmek mecburiyetimiz var. Onu bir dil ırkçılığı gibi görenler meselenin bu tarafından haberdar olmayanlardır. İnanıyoruz ki, onlar güneşin doğup battığı her yerde, her evde ve kıldan yapılmış her çadırın içinde İslamî; güzellikleri anlatacak, bülbül çığlığı ile cihanı inleteceklerdir, inşallah!..