Arkadaşımız Mehmet Altan Bey’in bir önceki yazımda belirttiğim 2012 Riyad Kitap Fuarı ile ilgili hatıralarını aktarmaya devam ediyorum
Kitap Fuarı’ndaki standımıza hangi dakika kimin geleceği belli olmuyor. Bazen karşıdan bazen yan taraftan çıkıveren sürpriz misafirlerimiz oluyor. Çok nadir oluyor ama arada bir boş kaldığımız oluyor. Standın dışına çıkıp çevreye bir göz atalım dediğimiz oluyor. O arada sürprizlerle karşılaşmak mümkün oluyor. Yine böyle bir anda dışarı çıkıp bir göz atayım derken yanımızdaki standın başı kalabalık kim var, diye sorduğumda Prens Türkî; bin Faysal, dediler. Birkaç dakika geçmeden bize doğru yürüdü “Hoş geldiniz efendim” dedim. Bana cevap vermeden “Ben her şeyden önce size bir soru sormak istiyorum.” diyerek söze başladı. Siz Türk yayınevisiniz. Bu Nil ismini neden kullandınız? Türkiye’den bir isim olsaydı…” dedi. Ben de bir espriyle cevap verdim. Standa davet ettim. Stanttaki kitapların önemlilerini tanıttıktan sonra sekreterine alınacak kitapları işaret etti ve ayrıldı.
Rahmetli Prof. Dr. Feridul Ensari hayatında olduğu gibi vefatında da hizmet ediyor. Özellikle gençler “Feridul Ensari’nin kitapları var mı?” diye soruyorlar. Bazısı doğrudan Üstad Bediüzzaman hakkında yazılan Ahirul Fursan bazısı Muhterem F.Gülen hakkında yazılan Avdetul Fursan romanlarını soruyor. Bu sene adet olarak daha fazla getirmemize rağmen bu romanlar yine yok sattı. Fuardan sonra bazı dostlar bizi telefonla arayıp bu romanlardan elimizde olup olmadığını soruyorlar…
Ennurul Hâlid yine her sene olduğu gibi bu sene de standımızın best seller’i idi. Maşaallah Nurul Hâlid’i duyan gelip kitabın üzerinde Efendimiz’in adının büyük harflerle yazılı olmasından dolayı “Muhammed’in kitabı var mı?” diye soruyorlardı. İlk zamanlar anlamakta biraz zorlansak da anlaşılan Sonsuz Nur Muhammed’in (sas) kitabı mânasında söylüyorlardı.
Hira Dergisi, Arap dünyasıyla aramızda kültür köprüsü olmaya devam ediyor. Fuarda yine Hira havası esti. Standımızın önünden geçen hemen herkese bir adet Hira dergisi hediye ettik. “Hira bir Türk dergisi ama Arapça bir dergi, İstanbul’dan sizinle tanışmaya geldi.” dediğimizde yüzlerde bir tebessüm ve hayret işaretleri beliriyordu. Hira Dergisi gerçekten bir tanışma vesilesi, onun sayesinde toplumda çok güzel insanlarla tanıştık. Fuardan sonra da onun sayesinde bazı kimseler bizi ziyarete geldiler. Hira Dergisi sayesinde bizim kim olduğumuzu daha yakından tanıma fırsatı buluyorlar.. Bu noktada da iyi ki Hira Dergisi var diyoruz…
Fuar günlerinin hemen bitiminde bir markete girdim, market arabasını alıp içeri doğru yürürken içeriden çıkışa doğru yürüyen tanıdık sıcak ve mütebessim bir yüz dikkatimi çekti. Uzaktan gözlerimiz birbirine ilişti. Yakınlaşana kadar kim olduğunu ve nereden tanıdığımı çıkarmaya çalışırken konuşma mesafesine girerken fuarda birkaç gün önce tanıştığımı hatırladım. Selam verdikten sonra ben ona “Beni tanıdın mı?” diye kendimi tanıtmak istedim. Tebessüm ederek manalı ve vurgulu bir şekilde tabii “Fethullah Gülen” deyiverdi. Karşılıklı gülüştük. Çünkü ona fuarda Muhterem F.Gülen’in kim olduğunu anlatıp tam seti satmıştık. Kartımı verip vermediğimi sordum. “Evet seni arayacağım.” dedi. Oradan ayrıldıktan sonra iyi ki kitap fuarı var, orada çok güzel insanlarla tanışma fırsatı buluyoruz diye Allah’a hamd ettim.
Bu sene fuardan çıkardığımız netice: Eskiden bütün kitapları biz tarif edip anlatmaya çalışıyorduk. Şimdi ise insanlar kendileri gelip şu kitap var mı, diye bize soruyorlar. Demek ki birilerinden kitabın ismini alarak gelmişler…
Âlem-i İslâm’daki bu çeşit gelişmeler inşaallah büyük kaynaşmalara ve birbirimizi daha iyi tanımamıza vesile olacak…