Bir önceki yazımda bahsettiğim Polonya’daki uçan üniversitelerin benzeri olaylar ülkemizde de dini eğitimin yasaklanması üzerine yaşanmıştır… Evlerde gizli gizli Kur’an öğretilmek zorunda kalınmıştır. Hatta hayvan ahırlarına sığınmak mecburiyetinde bırakılan hocaları ve talebeleri vardır.
Merhum Halim amcamız bizlere İzmir’de Kestanepazarı Kur’an Kursu’ndan önce baskıların çok şiddetli olduğu dönemde, camiler imamsız kalmasın ve cenazeler gasilhanede teneşirler üzerinde kendilerini yıkayacak hocasız kalmasın diye, herkesin evine birer talebe aldığını ve baskınlara karşı tedbir olarak da derslerin her gün başka başka evlerde verildiğini anlatmıştı.
Bu biraz Polonyalılardan farklı bir taktik olsa gerek!..
Tâ ki, başta merhum Hacı Rauf Cilasun’un CHP içine girerek “Bizim partimize halk ‘Dinsiz, dini tahrip ediyor’ diyor, buna bir çare bulmak lazım.” deyip Kur’an kursu açma gayretleriyle, arkadan merhum Ali Rıza Güven ve merhum Hacı Salih Tanrıbuyruğu ve merhum Yaşar Tunagür ve benzerlerinin rehberliğinde tarihi Kestanepazarı Camii’nin bünyesinde Kur’an kursu ve yurdun açılmasıyla bu kördüğüm çözülmüş ve kapalı yollar açılmıştır. Pek çok vilayetlere de örnek olmuştur.
Şimdi dünya çapında isim yapmış Türk kolejlerinin temeline inecek olursak bu hayırlı ve bereketli müessesenin payını hemen görebiliriz…
Hacı Ali Tosun, Hacı Salih Tanrıbuyruğu, Celal Yıldırım, Şaban Düz, İshak Türe, Ali Şendil, Keçeci Hâfız, Habib Görün, Vehbi Çuhacı gibi seçkin hocaefendilerimizin ders verdikleri bu mübarek müesseseye 1966’da M.Fethullah Gülen Hocaefendi, müdür ve hoca olarak geldi… Kestanepazarı Camii’nde halka vaaz verip onları irşad ederken, talebelerine hem İslamî; ilimleri tedris ediyor hem de tehzib-i ahlak derslerini veriyordu. Bir siyer felsefesinin olması gerektiğini, dünyada daha sonra meydana gelecek büyük problemlerin mutlaka Asr-ı Saadet’te bir benzerinin bulunup çözüldüğünü, onun için o zamandaki en cüz’î; olaylara bile bu gözle bakılması gerektiğini söylüyordu. Sahabenin yaşayışı ve Asr-ı Saadet olaylarını bütün problemlerin çözümünde elmas bir anahtar gibi telkin ediyordu. Zaten tehzib-i ahlak dersleriyle fiilen bu gerçek yaşanıyordu. Gelecekle ilgili büyük ufuklar açıcı bu sohbetlerin aslında akademik mânada ele alınması gerekir.
Olimpiyatlarla bütün dünyaya adını duyuran, bir açıdan Kestanepazarı kaynaklı bu büyük eğitim faaliyetinin üzerinde yüzlerce doktora tezinin yapılacağı muhakkak gibi görünüyor. Aslında geleneksel olarak her sene Hocaefendi’nin Kestanepazarı’ndaki talebelerinin bir araya gelmesinin bir manası da, yapılacak bu akademik çalışmalara, yapılacak belgesellere, çizgi ve dizi filmlerine malzeme hazırlamak için hatıraları toplamaktır. Bu hususta bu toplantılara iştirak edenlere her sene toplantılara gelirken, hazırlıklı gelmeleri de kendilerinden istirham edilmektedir.