Yerli otomobil Holden’dan sonra, ülkenin en büyük üreticilerinden Toyota’da, maliyet kesintilerine ilişkin sendikalarla anlaşmaya varılamaması halinde Melbourne’deki üretim tesislerini kapatmak zorunda kalacağı konusunda uyarıda bulundu
Avustralya’nın yerli otomobil markası Holden, 4 yıl içinde
ülkedeki tüm üretimini tasfiye etme kararı aldı. Firmanın Victoria ve Güney Avustralya’daki tesislerini kapatması 2 bin 900 kişinin işini kaybetmesine yol açacak. Holden fabrikasının 2017’de, faaliyetlerine son verme kararı ülkenin otomotiv sektörünün geleceğini krize soktu. Ülkedeki üretim faaliyetine son verme kararı alan Avustralya’nın yerli otomobil markası Holden, imalat alanındaki derin dönüşümün son kurbanlarından biri. 65 yıldan bu yana Avustralya’da otomobil üreten Holden’in sahibi konumundaki General Motors, 4 yıl sonra fabrikayı kapatarak, ülkedeki otomobil üretimine son vereceklerini ilan etti. İmalat sanayi uzmanı Barry Hughes’e göre, yüksek gümrük duvarlarının koruması altında artık rekabet şansının kalmadığını belirtti. Gümrük duvarlarının kalkmasıyla ortaya çıkan seçenek bolluğu ve rekabetin, artık teknoloji de yoğun imalat süreçlerini ve uluslararası işbölümünü gerektiği belirtildi. Yerli otomotiv sanayinde yaşanan sıkıntının ekonomik şartlardan çok üretimdeki bu dönüşümle ilgili olduğuna vurgu yapan Hughes, teknolojik dönüşüme ve esnek çalışma koşullarına uyum sağlamayı başaran tekstil, iş aletleri, tarımsal ekipman ve uçak parçası ve inşaat alanlarında yakalanan uluslararası başarıya dikkat çekiyor. Amerikan General Motors firmasının Ford tesislerini 2017 itibarıyla kapatma kararı almasının ardından, Federal parlamento genel kurulunda, iktidar ve muhalefet arasında büyük tartışmalar yaşandı.
Kapanma kararının ardından bir durum değerlendirmesi yapmak üzere Victoria ve Güney Avustralya Eyaleti başbakanları ile bir araya gelen Federal Başbakan Tony Abbott, Holden Fabrikası’nın kapanması nedeniyle işlerini kaybedecek ya da finansal olarak etkilenecek sektörle ilgili bir dizi tedbirin alınacağı kaydedildi. Abbott Parlamento’da yaptığı konuşmada; “Kapatma kararı, Avustralya imalat sanayii için kara bir gün olmuştur. Ancak önümüzde daha güzel günler var. Bu benim kararlılığımdır. Toplumumuzun gücünün devamlılığı ve gelişimini emin kılmak için Avustralya halkı ile birlikte çalışacağız.” dedi. Bu arada muhalefetin sert eleştirilerinin hedefi olan Federal Başbakan Tony Abbott, konuyla ilgili soruları cevaplandırdı. Başbakan Abbott, otomotiv sanayinin bu hale gelmesinden eski başbakan Julia Gillard ve hükümeti’nin birinci dereceden sorumlu olduğunu söyledi.
HOLDEN’DEN SONRA, TOYOTA DA SİNYAL VERDİ
Öte yandan yerli otomobil Holden’den sonra, ülkenin en büyük üreticilerinden Toyota, maliyet kesintilerine ilişkin sendikalarla anlaşmaya varılamaması halinde Melbourne’deki üretim tesislerini kapatmak zorunda kalacağı konusunda uyarıda bulundu. Avustralya otomotiv endüstrisi, artan yerel üretim maliyetleri nedeniyle, çökmenin eşiğine gelirken; yeni çalışma sözleşmesine hayır oyu verilmesinin üretim koşullarının dönüştürülmesi konusunda Japon şirkete oldukça kötü bir mesaj vereceğine dikkat çeken Avustralya şubesi, bunun ülkedeki üretimin geleceğini riske atacağına vurgu yapıyor. Japon otomotiv şirketi Toyota’nın Avustralya şubesi, Perşembe günü yaptığı açıklamada ülkedeki rekabet dışı çalışma pratiklerinin şirketin uluslararası pazardaki şansını azalttığını belirterek, Holden’ın üretime son verme kararı sonrasında, benzeri bir tasfiye sürecinin Toyota için de söz konusu olabileceği konusunda uyardı.
ZARAR; 21 MİLYON DOLAR, İŞ KAYBI; 50 BİN
Karar sonrası bir açıklama yapan Toyota Avustralya Başkanı Max Yasuda, General Motors’un Holden’ı kapatma kararının kendilerini de oldukça olumsuz etkileyeceğini ifade ederken; yeni yatırımları sürdürebilmek için çalışma koşullarında acil düzenlemelere gidilmesinin şart olduğunun altını çiziyor. Daha önce 1992 yılında Nissan, 2008 yılında Mitsubishi ülkedeki üretimlerine GM ve Holden’ın aldığı kararların satış ve tedarik zincirlerini etkileyeceği; yedek parça üreticileri de dâhil olmak üzere 50 bine yakın iş kaybına ve 21 milyar dolarlık (yaklaşık 39 milyar liralık) bir ekonomik değerin yok olmasına yol açacağı tahmin ediliyor.