SİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Bozkurt, geçen hafta Bayram Türk Kültür Derneği ile ortaklaşa Sydney’in kalbi Darling Harbour’da, ilk kez düzenledikleri Anadolu Türk Kültür Festivali’ne başta toplumumuz olmak üzere diğer milletlerin de büyük bir ilgi gösterdiğini söyledi. Bu hafta ise; TUSKON tarafından İstanbul’da düzenlenen ve aralarında SİAD’ın organizesiyle gidenlerin de bulunduğu Türkiye-Dünya Ticaret zirvesine, 130 ülkeden 1.490 işadamı ve müteşebbis katılıyor. Açılışı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından yapılan zirveye, çok sayıda iş adamı da Avustralya’dan katıldı.
3-10 Haziran tarihleri arasında, İstanbul’daki Türkiye-Dünya Ticaret Köprüsü’ne, 130 ülkeden 1.490 işadamı ve müteşebbis katılıyor. Avustralya’dan ise; SİAD’ın organizesiyle katılımcılar ve programın detayı hakkında biraz bilgi verirmisiniz?
Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu’nun (TUSKON) düzenlediği Türkiye-Dünya Ticaret Köprüsü, 3-10 Haziran 2012 tarihlerinde İstanbul Dünya Ticaret Merkezi’nde yapılacak. 130 ülkeden 1.490 işadamının katılacağı programın 5 Haziran Salı günü ise; gala yemeğinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan da konuşma yapacak. 6-7 Haziran’da ise ikili iş görüşmeleri ve stant ziyaretleri gerçekleştirilecek. Ekonomi Bakanlığı’nın koordinasyonunda Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin desteğiyle düzenlenen köprünün bu yılki ağırlıklı sektörleri; inşaat malzemeleri, mobilya ve ev tekstili olarak belirlendi. Bizler de dernek olarak, üyelerimizden oluşan bir iş adamı grubuyla katılıyoruz. Bildiğiniz gibi; her ülkeye belli kontenjan ayırıyorlar. Sydney İş Adamları Derneği olarak, 10 kişilik kontenjanımızı 12 kişiye çıkardık. Grubumuzda inşaat ve yan sektörlerinden oluşan iş adamı üyelerimiz katılıyor.
O zaman zirveye bütün kıtalardan işadamı katılıyor.
Evet. 2010’a kadar zirvelerde bütün sektörlerden işadamlarını bir araya getiren TUSKON, 2011’den itibaren köprüleri sektörel bazda düzenlemeye başladı. İstanbul’da bu haftaki zirvede 125’i Latin Amerika’dan, 240’ı Asya Pasifik’ten, 520’si Afrika’dan, 55’i Ortadoğu’dan, 180’i Balkanlar’dan, 240’ı Avrasya’dan, 35’i K.Amerika’dan ve 95’i Avrupa’dan olmak üzere toplam 1.490 işadamı, Türk müteşebbislerle bir araya gelecek.
Daha önce ki yıllarda TUSKON zirvesine katılıp bağlantı yapan üyeleriniz oldu mu?
Evet, şu anda güzel bağlantılar kurup ve işini iyi düzeye getiren mermer sektöründen, inşaatın diğer alanlarına kadar, güzel iş yapan iş adamlarımız var. Tabi bu bağlantılar, bizi ziyadesiyle sevindiriyor. Yani bir anlamda maksadın da hâsıl olduğunu gösteriyor. Ayrıca zirvenin diğer güzel bir yönü; katılan iş adamlarımız Bursa, Kayseri, Gaziantep, Konya, Denizli, Eskişehir ve diğer sanayileşmiş büyük şehirleri ziyaret ediyorlar. Bağlantı yaptıkları işadamlarını yerinde ziyaret ediyorlar. Çalışma şartlarını ve ürünlerini bizzat yerinde inceliyorlar.
TUSKON’a Avustralya’dan, Türk olmayan başka iş adamları katılıyor mu? Yâda şimdiye kadar katılan oldu mu?
Evet, bizim buradaki ticaret kuruluşlarıyla ve iş dünyasıyla da bağlantı halindeyiz. Geçmiş yıllarda katıldılar. Buradan Türk kökenli iş adamlarımız katıldığı gibi; Avustralya asıllı iş adamlarımız da katılıyor. Hedeflerimizden biri de yerli iş adamlarını hem ülkemize taşımak. Hem iş bağlantılarını yapmak hem ülkemizin ihracatına katkıda bulunmak hem de ülkemizin güzelliklerini göstermek. Bu bağlamda NSW Ticaret Odasıyla da Dostluk ve İş Birliği protokolünü imzaladık ve bu kuruluşun üyesi olduk.
NSW Ticaret Odası’na üyeliğinizin, çalışmalarınıza ne gibi somut katkılar sağlamasını hedefliyorsunuz?
NSW Ticaret Odası, dernekleri bünyesinde toplayan 128 yıllık bir geçmişe sahip. Ülke siyasetinde de etkili bir kuruluş. Onlara üye olmakla onların ellerinde bulunan imkânlardan istifade etmeyi planlıyoruz. Yeni iş imkânları ve bağlantılar kurmayı hedefliyoruz. Ayrıca, internet sayfalarından bilgi alabilecek, organize ettikleri seminer ve konferanslara katılıp, sahip oldukları her türlü imkânlardan yararlanabileceğiz. Çünkü, NSW Ticaret Odası yetkilileri Asya pazarını çok iyi biliyorlar. Türkiye’yi ise daha yeni yeni keşfediyorlar. İşte, yaptığımız faaliyetlerle onlara Türkiye’nin ekonomik ve ticaret avantajlarını anlatıyoruz. Onların temsilcileri de geçen bizim toplantı ve programlarımıza katıldılar. Tabi ki mesafe olarak, ülkemizden uzak olmamız nedeniyle, bazı dezavantajlarımız var.
TUSKON zirvesinden önce, geçen hafta da Anadolu Türk Kültür Festivalini, ilk kez Sydney’de gerçekleştirdiniz. Organizasyona, kurum olarak katkıda bulundunuz. Programın yankıları nasıl?
İş dünyası olarak, toplumsal programlara hem öncülük etmeli hem de katkıda bulunmalıyız. Her şeyden önce, bu organizasyonun asıl yükünü Bayram kültür derneği taşıdı. Gece gündüz çalıştılar. Üç ay gibi; kısa bir süre içinde böyle güzel bir programı gerçekleştiren Bayram Kültür Derneği’ne, ben de ülkemizin vatandaşı ve iş adamı hem de kurum olarak çok teşekkür ederim. Çünkü asıl yükü ve sıkıntıyı onlar yaşadılar. Gerçekten festival çok büyük ilgi gördü. Geçen haftadan, yani programın yapıldığı günden beri, gerek üyelerimiz, gerekse katılan ve büyük ilgi gösteren toplumumuzdan çok güzel teşekkür mesajlarını alıyoruz. Aslında, bu program şunu gösterdi; Sydney’deki toplumumuz, bu tür organizasyonlara hasret kalmış. Melbourna’deki kardeş kuruluşlarımız bunu üç yıldır yapıyorlar. Onun için ilgi çok büyüktü. Mesela, geçen bir üyemiz şunu söylüyor; daha önce, hiç görmediğimiz ve rastlamadığımız Türkleri, festival alanında gördüm. Güzel konuşmalarına muttali oldum. Kısacası daha şimdiden gelecek yıl yapılıp yapılmayacağını soranlar ve merak edenler oluyor. Ayrıca mevsim olarak da çok riskli bir mevsimdi. O gün çok güzel ve güneşli geçmesi ayrıca çok anlamlıydı. Tabi ki ilk olması nedeniyle, ufak tefek aksaklıklar olmuş olabilir. Bu konuda bize olumsuz olarak yansıyan bir şey yok. Ama yukarıda da dediğim gibi; bu festival üç ay gibi kısa bir sürede ve kısıtlı bir bütçeyle yapıldı. Önümüzdeki yıl daha da güzel yapılabilir.
Festival alanına tahminen kaç bin kişi geldiği yönünde bir tespitiniz varmı? Veya Sydney Belediyesi tarafından size bir rakam ifade edildi mi?
Öncelikle şunu ifade etmeyelim ki; Festivalin yapıldığı Darling Harbour Tumbalong Parkı, ilk kez böyle bir kalabalığa ev sahipliği yaptı. Bunu ben değil, hem belediye yetkilileri hem kendi üyelerimiz ile toplumumuzun temsilcileri hem de programa katılıp bizzat konuşma yapan federal ve eyalet hükümet yetkilileri ifade etti. Rakamsal sayıya gelince tahminen 30 binden fazla olduğu söyleniyor. Buradaki asıl önemli konu, festival günü, sabahın erken saatlerinden konserin verildiği akşamın geç saatlerine kadar, çok muazzam bir kitle vardı. Ayrıca işin bir başka önemli tarafı ise; festival alanında satış yapan üyelerimiz, esnaf ve iş adamlarımız da çok çok memnun. Satış hacimleri, sadece kendi toplumumuz değil, çok farklı insanların buraya akın ettiğini gösteriyor. Mesela bir üyemiz bana şunu söyledi; başka bir millete mensup bir arkadaşının, festival günü kendisini arayıp; Türk festivalinde büyük bir kalabalığın olduğunu, orada yemek yediğini ve güzel bir Pazar geçirdiğini ifade etmiş.
Geçen yıl, yönetim kurulunuzda değişiklikler yaptınız. Yeni yönetim kurulunun çalışmaları ve hedefleri nelerdir?
Evet yönetim kurulumuz da bazı değişiklikler oldu. Bu bir nöbet değişimi. Yıl içerisinde yapmayı planladığımız projelerimizi sırası geldikçe uygulamaya çalışıyoruz. Geçtiğimiz aylarda yıllık faaliyetlerimiz arasında en önemlilerinden biri diyebileceğimiz gemi gezimizi gerçekleştirdik. Yaklaşık 150 davetlinin katıldığı bu programda asıl amacımız, bir araya gelme ve kaynaşmayı sağlamak. Bu yılki gemi gezimize üyesi bulunduğumuz NSW Ticaret Odası yetkilileri de katıldı. Aynı zamanda yaklaşık 5 ay süren ve arkadaşlarımızın yoğun gayretleriyle çıkardığımız Sydney’in ilk ticaret rehberinin tanıtımını da yapmış olduk. Bunun dışında bir takım sosyal etkinliklerimiz oluyor. Özellikle sivil toplum kuruluşları arasında işadamları derneklerinin ayrı bir yeri ve önemi olduğunu hepimiz biliyoruz. Biz üyelerimizle konuştuklarımızı ve söylediklerimizin içini doldura doldura yapmaya gayret gösteriyoruz. Kuruluş olarak kendimize, gelecek nesillere ve topluma bakan yönleri olduğunu biliyoruz. İşadamlarımızı, üyelerimizi hiç bir araya gelemedikleri siyasilerle tanıştırıp, bir araya getirmeye çalışıyoruz. Farklı sektörlerden işadamlarımızı davet edip bilgilendirme toplantıları, seminerler yapıyor, ticaret alanındaki toplantılara katılıyoruz. Bazı faaliyetler, yavaş gibi gözükse de emin adımlarla ilerliyoruz
Üyelerinizle SİAD çatısı altında, bir araya geliyorsunuz. Ne gibi tepkiler alıyorsunuz?
Evet, üyelerimizle ayda iki defa bir araya geliyoruz. Sektör sektör konunun uzmanlarını davet edip konuşturuyoruz. Bankacılıktan, yatırım ve inşaata, mali ve vergi konularından diğer alanlara kadar. Bu konuda burada güzel iş yapmış üyelerimizi konuşturuyoruz. Karşılıklı tecrübelerini birbirlerine aktarıyorlar. Bir araya gelen üyelerimizin kendi aralarında, birbirine destek vererek, iş görüşmelerini ve bağlantılarını yapıyorlar.
2012 yılının yarısına geldik. Piyasada çok ciddi bir daralmanın olduğu ve kapalı bir ekonomik krizin yaşandığı söyleniyor. Avustralya’da ticari ve ekonomik durum nasıl?
2012 yılı itibarıyla hissedilir bir şekilde durgunluk var. Hatta daha da kötüye gideceği şeklinde söylentiler var. Avustralya’da, yaşanan politik istikrarsızlığın etkisi olduğu gibi, global ekonomideki yavaşlamanın da katkısı var. Diğer taraftan buranın kendine özgü bazı avantajları var ki; burayı diğer dünya ülkelerinden farklı kılıyor. Onlardan bir tanesi nüfusunun az oluşu, ikincisi doğal kaynakları oldukça zengin olması. Üçüncüsü ise Türkiye’de olduğu gibi finans ve bankacılık sisteminin çok iyi işliyor olması sayılabilir. Ayrıca burada sağlam bir endüstri altyapısı da var. Belirli bir seviyede iş alanı var ve işliyor. Dolayısıyla Avrupa ve Amerika ekonomilerinde olduğu gibi, ciddi dalgalanmalar yaşanmıyor. İş alanı potansiyeli gerekli ihtiyaçlar üzerine kurulmuş durumda. Özellikle bazı tanınmış firmaların eleman çıkarması belli endişelerin yaşanmasını da neden olmuyor değil. Ama mevcut durumdan daha kötüye gideceğini zannetmiyorum.
Sydney Avustralya’nın en önemli şehirlerinden biri. Dolayısıyla buradaki Türk işadamlarımızın yoğunlaştığı sektörler nereler acaba?
Bunu üç nesille devam edip daha sonra değişiklik arz eden bir durum şeklinde açıklayabiliriz. Bu değişim aynı zamanda iş alanına da yansıyor. Birinci nesil buraya para kazanmak için geldi. İkinci nesil ise gelenlerin evlatları veya gelin veya damatları oldu. Bunlar da daha çok küçük esnaf diyebileceğimiz işlerle meşgul oldular. Üçüncü nesil ise; artık Avustralya’da yetişmiş, üniversiteyi bitirmiş ve biraz daha iyi ve üst seviyede işleri kendine hedef seçmiş. Nesillerin bu geçmişini ele aldığımızda gerek iş, gerek kariyer, gerekse sosyal alanda bir gelişme olduğu açık. Ancak, bilhassa Sydney’de rakamsal olarak nüfusumuzun az oluşu, bu etkiyi direkt hissettirmiyor. Ama şunu diyebiliriz, giderek daha iyiye, daha farklı alanlara doğru açılıyoruz. Sektör olarak belirli bir iş alanı gösterecek olursak, özellikle ikinci nesil daha çok gıda üzerinde yoğunlaşmış diyebiliriz. Profilimiz değişiyor, gelişiyor ama sanki gıda işletmeciliği daha ağır basıyor. Ama inşaat, sağlık ve diğer sosyal alanlarında da somut gelişmeler var.
SİAD’ IN üye profili hangi sektörlerden oluşuyor?
Başta gıda, bankacılık, otomotiv, emlak, servis ve diğer sektörlerden oluşuyor.
Avustralya’da, kendini çok yormayan olduğu gibi; aile efratları ile birlikte gece gündüz durmadan çalışanlar var. Hatta haftanın yedi günü çalışan insanlarımız var. Bu birbirine zıt gibi görünen dengeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben şahsen bu konuyu Avustralyalı olanlar ve Avustralyalı olmaya çok yakın olanlar diye ikiye ayırıyorum. Birinci kategorideki insanlar, yarını çok düşünmeyenler, kolay hayatı tercih edip sadece hafta sonunu düşünüp ailesiyle, dostlarıyla vakit geçirenler. İkinci kategori ise; genel olarak göçmen toplumları sayabiliriz. Bu toplum grubundakiler, yarın tekrar kendi ülkelerine geri dönecekmiş gibi hareket ediyorlar. Özellikle birinci ve ikinci nesil bu şekilde bir yaşam tarzına sahip. Türkiye’ye bile uzun zamandır gitmeyenler var. Bizler daha yeni yeni kendimize, ailemize zaman ayırıyor, ailecek veya arkadaş grupları olarak tatile çıkıyoruz. Yani hem çalışıp hem de kendimize vakit ayırmaya yeni yeni alışıyoruz.