Ali Fuat Kahveci; “Aslında ticareti, eski usulle yapıyoruz. Yani güvene dayılı. Attığımız imzalardan çok konuştuğumuz ve verdiğimiz söze dayalı ticaret yapıyoruz. Yani imzamızla değil. Avustralya’daki firmalara baktığınız zaman bu kural halen geçerli ve güzel bir şekilde de işliyor. Söz üzerine çalışan birçok firma var. Ama aynı zamanda hem disiplin, hem de güven bir arada.” dedi.
Ali Fuat Kahveci, daha önce gazetemizde yer verdiğimiz diğer müteşebbislerimizden ve başarılı iş adamlarımızdan biri. Genç yaşta Avustralya’ya geldi. Bundan yaklaşık 26 yıl önce. İlk geldiğinde, İngilizceyi bilmediğinden, tüm ihtiyaçlarını tercüman aracılığıyla karşılamış. Kahveci, ilk yıllarda, bir taraftan fabrika da çalışırken, diğer taraftan ise, kendi işini kurmak için kafasına sürekli planlar ve hedefler koymuş. Ve 1994 yılında kendi soyadını taşıyan ‘Kahvecioğlu’ şirketini kurmuş. ‘ideal bir iş adamı profilini’, ‘Güven ve disipline bağlayan Kahvecioğlu Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Ali Fuat Kahveci, büyük bir gayret, fedakarlık ve emekle bugün, ülkede en büyük gıda zincirleri marketi olan Coles ve Woolworths ile partnerlik yapacak ekonomik ve ticari güce sahip hale geldi. Kıt kanat bir sermaye ile sektöre atıldığını belirten Kahveci, bugün; yıllık 20 milyon dolar ciroya ulaşan bir şirketin sahibi. Aslen Rizeli olan ve renkli kişiliğe ve sosyal bir hayata sahip Fuat Kahveci, Avustralya’daki toplumumuzun genel durumunu, ülkedeki ekonomik ve ticari gelişmeleri ve diğer konularla ilgili görüşlerini, gazetemize değerlendirdi. İşte Kahveci’nin sorularımıza verdiği cevaplar.
Buradaki ticari hayatınız nasıl başladı?
Rize’de doğup büyüdüm. Lise eğitimini Rize’de tamamladıktan sonra, 1987’de Avustralya’ya geldim ve burada fabrikada çalışmaya başladım. 1994’de kendi şirketim olan ‘Kahvecioğlu’ firmasını kurdum. Daha sonra trading name (ticari ismimiz) olan Grandfoods’u ise 2006’da kurdum. Ancak Kahvecioğlu ismimiz de şirket olarak devam ediyor.
Kahvecioğlu şirketi perakendenin yanında toptancılık mantığını da yaygın hale getirdi.
Başladığımız günden itibaren, küçük bir perakende yerimiz vardı. Biz her zaman toptancı olarak çalışıyorduk. Ama tabi o zamanlar çok az bir stok vardı, para yoktu. Ekonomik olarak büyük değildik. Ama iyi de oldu. Hem bir taraftan öğrendik, hem de işimizi, yavaş yavaş büyüttük. Bu da, bize çok tecrübe kazandırdı. Yani sadece parayı koyarak da her iş olmuyor. Güzel şeyler sadece parayla olmuyor.
Genel anlamda, işi kurduğunuz ilk dönemler ile bugünü kıyasladığınızda, ne gibi süreçleri geride bıraktınız. Nereden nereye gelebildiniz?
Bildiğiniz gibi; başlangıçta müşterilerimizin büyük çoğunluğu kendi toplumumuzdandı. Şimdi ise daha farklı müşteri profilimiz var. Her şeyden önce çok önemli bir tecrübe edindik, Avustralya’da. İş yapmanın birkaç önemli faktörü var. Tabi ki, her şeyden önce disiplin, hedef ve finansal güç gerekiyor. Yani bu tür firmalarla iş yapabilmek için altyapının hazır olması lazım. 19 seneden bu yana, geriye dönüp baktığım zaman, isteğimiz hedef olmasa da güzel bir mesafe kat etmiş durumdayız.
Genele olarak, şirketinizin finansal cirosu nedir?
10 milyonla 100 milyon arasında bir iş kapasitemiz var. Küçük ölçekli değiliz yani. Hatta 20 milyon ile 100 milyon arası bir iş kapasitemiz var diyebilirim. Onun için artık basamağın üstündeyiz. Tabi dediğim gibi, burada iş bitmiyor. Ticarette bir yere geldikten sonra disiplinle devamını, getirmek gerekiyor. Yerinizde saymaya başladığınız gün, beraberinde büyük riskler başlamış demektir. Tabi o zaman 1 milyon dolarlık bir ciromuz vardı. Şu anda ise; yıllık olarak, 20 milyonun üzerindeyiz.
Ama bu demek değildir ki, bu işi başardık. Dağıtım ve pazarlamacıyız. Dağıtım ve pazarlama da her gün yenilik isteyen bir iş. Piyasayı çok iyi takip etmek gerekiyor. Mesela, 10 sene önceki ürünlerin hiç biri bugün yok.
Dünya’daki ekonomik ve ticari değişimler gelişmeler, şirketinizi nasıl etkiliyor?
Öyle de denebilir. Konsept çok değişiyor. Mesela şu anda yeni bir şey var “Gluten free” (Glutensiz) diyorlar. Bu ürünlerin çok büyük bir piyasası var. Biliyorsunuz organik olayı çok geniş. Dünya çok çabuk değişiyor. Biz bunu takip edemezsek, geride kalmış oluruz. Tabi biz imalatçı değiliz ama çalıştığımız firmalarla görüşüyoruz. Onlar da bunu yakından takip ediyorlar. Başka alternatifleri de yok zaten dünyada konsept değişiyor. Mesela bugün, Avustralya’da snack food denilen bisküvi, kek tarzı ürünlerde tuz oranının çok yüksek olduğu söyleniyor. Üretici büyük firmalara bunu azaltmaları tavsiye ediliyor. Tuzlu bisküviler çoğaldı dikkat ederseniz. Tabi dünyaya uyum sağlamak gerekiyor. Dünya değişiyor. Artık tüketici daha bilinçlendi. Aslında ticareti, eski usulle yapıyoruz. Yani güvene dayılı. Attığımız imzalardan çok konuştuğumuz veya verdiğimiz söze dayılı ticaret yapıyoruz. Şimdi şu anda bile, ticareti biz yine sözümüzle yapıyoruz. Yani imzamızla değil. Avustralya’daki firmalara baktığınız zaman o kural halen geçerli ve güzel bir şekilde işliyor. Söz üzerine çalışan birçok firma da var. Ama aynı zamanda hem disiplin hem de güven.
Peki, sizce Avustralya şartlarında, ‘ideal bir iş adamı profili’ nedir?
Güven ve disiplin. Biz hiç bir zaman yaptığımız işten yılmadık, vazgeçmedik. Özellikle çalıştığımız firmalar üzerinde hep süreklilik istedik. Hiç bir zaman çalıştığımız bir firmayı aşağılamadık, ya da onlar bizi küçümsemediler. Her zaman birlikte çalıştık. Onlarla karşılıklı bilgi alışverişi içinde olduk. Yeni şeyler öğrendik, yeni şeyler öğrettik. O zaman güç oluştu. Çalıştığımız firmalar ve müşterilerle biz her zaman partner olduk. Yani onlarla ortak olduk. Bugün, çalıştığımız bir süper marketler zinciriyle ortak olmayı başardık. Çünkü karşılıklı olarak, güven ve disiplin içinde ticaret yapıyoruz.
Genelde Türkiye’nin gıda ürünlerini satıyorsunuz. Marketingde zorlandığınız taraflar var mı? Neler söylemek istersiniz?
Dediğiniz gibi, ağırlıklı olarak ürünlerimiz Türkiye’den geliyor. Türk gıdası üzerinde çalışıyoruz. Ama bu, hepsini Türklere satıyoruz anlamına da gelmesin. Nasıl İtalyanlar, İtalyan gıdası ağırlıklı çalışıyorsa biz de Türk gıdası ağırlıklı çalışıyoruz. Avustralya’daki herkese satıyoruz. Tüm büyük süpermarketlere, köşedeki bakkallara, take awayler, restoranlara, kebapçılara, büyük zincirlere, kısacası hepsine mal veriyoruz. Vermeye de çalışıyoruz. Riskleri sürekli paylaşıyoruz.
Ürün çeşidinizi belirlerken, nelere dikkat ediyorsunuz?
Bizim ürün yelpazemiz o kadar değişmedi. Ürünlerin bazılarını çıkardık, yenisini aldık. Bazı ürünleri para kazanmak için değil toplumun ihtiyacı olduğu için getiriyoruz. Mesela Türkiye’den hamsi getiriyoruz. Ya da mısır unu getiriyoruz, mesir macunu getiriyoruz. Bunları bizim kültürümüzün bir parçası oldukları için getiriyoruz. Ama şimdi satışı arttırabilecek, pazarlamaya ağırlık verebileceğimiz, gelir getirici ürünleri getiriyoruz. Zeytin, bisküvi, çikolata, gazlı içecekler, konserve gibi ürünler. Kahvecioğlu şirketini kurduğumuz günden beri getiriyoruz. Şirketimizde yaklaşık 40 personelle ve 5 bin metre karelik depomuzla çalışmalarımızı sürdüyoruz.
Avustralya’da tanınmış Coles ve Woolworths gibi dev gıda zinciri marketleriyle de çalışmaya başladınız. Bu büyük firmalarla ticari ilişkiler nasıl başladı?
Coles yöneticileri, yılbaşından önce bize gelip ürün talebinde bulundular. Woolworths ile zaten çalışıyorduk. Arz talep meselesi. İtalyanlar da bu işe başladıkları zaman onların da nüfusları vardı. Arz talep üzerine onlar da kendi ürünlerini süper marketlere soktular. Yani burada biz Coles’a, Woolworths’a mal satıyorsak toplumumuzun da bunda çok büyük bir katkısı var. Nüfusumuz olmazsa onlar da bizim ürünlerimizi talep etmezler. Bu arada önümüzdeki ay, Grandfoods Coles Marketler zincirinin 40 ayrı satış mağazasında ürünlerimiz satışa çıkacak. Böylece çok sayıda Avustralyalı, Türk ürünleriyle tanışmış olacak. Ürünlerimizi satacak olan Coles mağazalarının bazıları Sydney’de yer alıyor. Hatta Grandfoods çalışanları ile Coles Mağazaları çalışanları arasında futbol maçları bile yapıyoruz. Bazen onların düzenlediği kampanyalara da katılıyoruz. Örneğin yakın bir zaman önce Coles mağazaları “Kırmızı Uçurtma” isimli kanserli çocuklara yardım amaçlı bir yardım kampanyası başlattı. Bu kampanyaya biz destek olduk ve yardımda bulunduk. Coles şirketi de bir plaket vererek bize teşekkür etti.
Şirketiniz, aynı zamanda büyük festivallere sponsorluk yapıyor. Bu faaliyetlerden söz eder misiniz?
Bu yıl Victoria çok kütürlülük Komisyonu’nun düzenlediği VİVA festivali var. 16 Mart’ta başladı ve 24 Mart’ta, Federasyon Meydanı’nda verilecek bir gala ile sona erecek. Bütün kültürleri içine alan bir festival. Bu festival aynı zamanda Victoria Market Türk Pazar Festivali’ni de kapsıyor.
AKTİF SOSYAL HAYAT, TİCARİ HAYATI PEKİŞTİRİYOR
İş hayatından biraz da sosyal yaşantınıza gelmek istiyoruz. ‘Karadenizliler Derneği’nin kurulmasında öncülük ettiniz. Sivil toplum çalışmalarında aktif görev yapıyorsunuz. Bunları biraz açar mısınız?
Avustralya’da toplum olarak yerleşebilmemiz için bunlara ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Sosyal çevre beraberinde ticari çevreyi de destekliyor. Bu altyapı kesinlikle kurulmalı. Kişisel olarak değil, toplum olarak bu işin içinde olmamız lazım. Aksi takdirde, toplum olarak sosyal hayatta yer edinemeyiz. Bu nedenle kendi çapımızda bazı sivil toplum kuruluşlarına katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Aktif olarak içinde olmadığımız, önemli kuruluşlara da maddi olarak katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Spor derneklerinden dini kuruluşlara kadar birçoğuna yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ayrıca, iş konseyini kurduk. Arkadaşlarımız devam ettiriyorlar, ben yönetimde değilim ama üyeliğini yapıyorum. Bize onur üyeliği verdiler. Karadeniz Derneği’ndeki görevimiz ise, 14 yıldan bu yana devam ediyor. Severek yapıyorum.
Dernek vesilesi ile Karadeniz Halk Oyunları ekibi kuruldu ve çok beğenildi…
Evet, Horon Karadeniz yöremize ait, bilinen bir oyun. Diğer bölgelerin de aynı şekilde faaliyetlerini yürüten arkadaşlar var. Belki bu şekilde kültürel faaliyetleri değilse bile başka güzel faaliyetler yapıyorlar. Bizim derneğimizde folklor kültürü öne çıkıyor. Arkadaşlarımız, sadece küçük çocukları eğitiyor. Şimdiye kadar tahminen 3 bin çocuğu eğittik. Düğünlere, kültür gecelerine gidiyoruz, yetiştirdiğimiz bu çocuklarımız, kendi folklorumuzu icra etmiş oluyorlar. Çocuklar birbirini tanıma imkânını elde ediyor.
Aynı zamanda toplumun içindesiniz. Genel olarak, kendi toplumumuzun geçmişten günümüze çizmiş olduğu profili, nasıl görüyorsunuz?
Kimseye bir öneri verecek durumda değilim. Ukalalık yapmak istemiyorum. Geldiğimde İngilizcem yoktu. Bir yerlere gittiğimiz zaman tercüman arardık. 26 sene oldu. Şimdi toplumun büyük bir kısmının öyle bir sıkıntısı yok. Yüzde 90 hallettik yani. Gençlerimiz aile içinde, okullarda, çeşitli sektörlerde büyüyüp yetiştiler. Avukat dediğimiz zaman Türkiye kökenli avukatlarımız vardı o zaman. Türkiye’de okumuş, burada tekrar eğitim almış. Şimdi ise artık eğitimini burada almış doktorlarımız, Avukatlarımız hatta profesörlerimiz var. Mesela bir iki hafta önce Anadolu Festivali, Sydney’de yapıldı. Toplum olarak artık önemli organizasyonlara imza atmaya başladık. Çok kültürlülük festivallerinin çatısı altında Türk Festivalleri yer buluyor. Okullarımız var. Oralarda hem Avustralya eğitimi alıyorlar, hem de Türkçemizi öğretiyorlar. Zannediyorum bizim Avustralya’daki okullarımızda 5 bin civarında talebemiz vardır. Belki de daha fazla. Bunlar önemli faaliyetler.
Avrupa’daki ekonomik krizin Avustralya’ya yansıması nasıl oldu. Bundan şirket olarak nasıl etkilendiniz?
Bu konuda konuşmak için uzman olmak lazım. Ama biz Amerikan Doları’nın yüksek olmasını çok severiz. Zira ithalat yapan ticaret adamı için bu çok önemlidir. Avustralya’nın ekonomisi şu anda Çin’e bağlı. Uzakdoğu’ya bağlı. Çin’deki maden talebi devam ederse Avustralya’nın ekonomisi iyi gider. Ama Avrupa ve Amerika’daki ekonomik sıkıntı, Çin’i etkilerse, o zaman bizi de etkiler. Şu anda Avustralya’ya, krizden çok etkilenmeden yola devam etmeye çalışıyor.
Son olarak, bu kadar güzel çalışmalar nedeniyle olsa gerek, şirketiniz Commonwealht Bankası’ndan da bir ödül almıştı. Şimdiye kadar ne gibi ödüller aldınız?
2007-2008 yılının en iyi toptan satıcısı ödülünü almıştık. Yakın zamanda ise Hume Belediyesi tarafından şirketimiz, en iyi perakendeci “Best Retailer” ödülüne layık görüldü. Daha önce de Victoria’da sonra da Avustralya çapında en iyi toptan satıcı ödülü almıştık. Başka farklı alanlarda da almış olduğumuz ödüller bulunuyor.
Ali Fuat Kahveci; “Aslında ticareti, eski usulle yapıyoruz. Yani güvene dayılı. Attığımız imzalardan çok konuştuğumuz ve verdiğimiz söze dayalı ticaret yapıyoruz. Yani imzamızla değil. Avustralya’daki firmalara baktığınız zaman bu kural halen geçerli ve güzel bir şekilde de işliyor. Söz üzerine çalışan birçok firma var. Ama aynı zamanda hem disiplin, hem de güven bir arada.” dedi.
Ali Fuat Kahveci, daha önce gazetemizde yer verdiğimiz diğer müteşebbislerimizden ve başarılı iş adamlarımızdan biri. Genç yaşta Avustralya’ya geldi. Bundan yaklaşık 26 yıl önce. İlk geldiğinde, İngilizceyi bilmediğinden, tüm ihtiyaçlarını tercüman aracılığıyla karşılamış. Kahveci, ilk yıllarda, bir taraftan fabrika da çalışırken, diğer taraftan ise, kendi işini kurmak için kafasına sürekli planlar ve hedefler koymuş. Ve 1994 yılında kendi soyadını taşıyan ‘Kahvecioğlu’ şirketini kurmuş. ‘ideal bir iş adamı profilini’, ‘Güven ve disipline bağlayan Kahvecioğlu Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Ali Fuat Kahveci, büyük bir gayret, fedakarlık ve emekle bugün, ülkede en büyük gıda zincirleri marketi olan Coles ve Woolworths ile partnerlik yapacak ekonomik ve ticari güce sahip hale geldi. Kıt kanat bir sermaye ile sektöre atıldığını belirten Kahveci, bugün; yıllık 20 milyon dolar ciroya ulaşan bir şirketin sahibi. Aslen Rizeli olan ve renkli kişiliğe ve sosyal bir hayata sahip Fuat Kahveci, Avustralya’daki toplumumuzun genel durumunu, ülkedeki ekonomik ve ticari gelişmeleri ve diğer konularla ilgili görüşlerini, gazetemize değerlendirdi. İşte Kahveci’nin sorularımıza verdiği cevaplar.
Buradaki ticari hayatınız nasıl başladı?
Rize’de doğup büyüdüm. Lise eğitimini Rize’de tamamladıktan sonra, 1987’de Avustralya’ya geldim ve burada fabrikada çalışmaya başladım. 1994’de kendi şirketim olan ‘Kahvecioğlu’ firmasını kurdum. Daha sonra trading name (ticari ismimiz) olan Grandfoods’u ise 2006’da kurdum. Ancak Kahvecioğlu ismimiz de şirket olarak devam ediyor.
Kahvecioğlu şirketi perakendenin yanında toptancılık mantığını da yaygın hale getirdi.
Başladığımız günden itibaren, küçük bir perakende yerimiz vardı. Biz her zaman toptancı olarak çalışıyorduk. Ama tabi o zamanlar çok az bir stok vardı, para yoktu. Ekonomik olarak büyük değildik. Ama iyi de oldu. Hem bir taraftan öğrendik, hem de işimizi, yavaş yavaş büyüttük. Bu da, bize çok tecrübe kazandırdı. Yani sadece parayı koyarak da her iş olmuyor. Güzel şeyler sadece parayla olmuyor.
Genel anlamda, işi kurduğunuz ilk dönemler ile bugünü kıyasladığınızda, ne gibi süreçleri geride bıraktınız. Nereden nereye gelebildiniz?
Bildiğiniz gibi; başlangıçta müşterilerimizin büyük çoğunluğu kendi toplumumuzdandı. Şimdi ise daha farklı müşteri profilimiz var. Her şeyden önce çok önemli bir tecrübe edindik, Avustralya’da. İş yapmanın birkaç önemli faktörü var. Tabi ki, her şeyden önce disiplin, hedef ve finansal güç gerekiyor. Yani bu tür firmalarla iş yapabilmek için altyapının hazır olması lazım. 19 seneden bu yana, geriye dönüp baktığım zaman, isteğimiz hedef olmasa da güzel bir mesafe kat etmiş durumdayız.
Genele olarak, şirketinizin finansal cirosu nedir?
10 milyonla 100 milyon arasında bir iş kapasitemiz var. Küçük ölçekli değiliz yani. Hatta 20 milyon ile 100 milyon arası bir iş kapasitemiz var diyebilirim. Onun için artık basamağın üstündeyiz. Tabi dediğim gibi, burada iş bitmiyor. Ticarette bir yere geldikten sonra disiplinle devamını, getirmek gerekiyor. Yerinizde saymaya başladığınız gün, beraberinde büyük riskler başlamış demektir. Tabi o zaman 1 milyon dolarlık bir ciromuz vardı. Şu anda ise; yıllık olarak, 20 milyonun üzerindeyiz.
Ama bu demek değildir ki, bu işi başardık. Dağıtım ve pazarlamacıyız. Dağıtım ve pazarlama da her gün yenilik isteyen bir iş. Piyasayı çok iyi takip etmek gerekiyor. Mesela, 10 sene önceki ürünlerin hiç biri bugün yok.
Dünya’daki ekonomik ve ticari değişimler gelişmeler, şirketinizi nasıl etkiliyor?
Öyle de denebilir. Konsept çok değişiyor. Mesela şu anda yeni bir şey var “Gluten free” (Glutensiz) diyorlar. Bu ürünlerin çok büyük bir piyasası var. Biliyorsunuz organik olayı çok geniş. Dünya çok çabuk değişiyor. Biz bunu takip edemezsek, geride kalmış oluruz. Tabi biz imalatçı değiliz ama çalıştığımız firmalarla görüşüyoruz. Onlar da bunu yakından takip ediyorlar. Başka alternatifleri de yok zaten dünyada konsept değişiyor. Mesela bugün, Avustralya’da snack food denilen bisküvi, kek tarzı ürünlerde tuz oranının çok yüksek olduğu söyleniyor. Üretici büyük firmalara bunu azaltmaları tavsiye ediliyor. Tuzlu bisküviler çoğaldı dikkat ederseniz. Tabi dünyaya uyum sağlamak gerekiyor. Dünya değişiyor. Artık tüketici daha bilinçlendi. Aslında ticareti, eski usulle yapıyoruz. Yani güvene dayılı. Attığımız imzalardan çok konuştuğumuz veya verdiğimiz söze dayılı ticaret yapıyoruz. Şimdi şu anda bile, ticareti biz yine sözümüzle yapıyoruz. Yani imzamızla değil. Avustralya’daki firmalara baktığınız zaman o kural halen geçerli ve güzel bir şekilde işliyor. Söz üzerine çalışan birçok firma da var. Ama aynı zamanda hem disiplin hem de güven.
Peki, sizce Avustralya şartlarında, ‘ideal bir iş adamı profili’ nedir?
Güven ve disiplin. Biz hiç bir zaman yaptığımız işten yılmadık, vazgeçmedik. Özellikle çalıştığımız firmalar üzerinde hep süreklilik istedik. Hiç bir zaman çalıştığımız bir firmayı aşağılamadık, ya da onlar bizi küçümsemediler. Her zaman birlikte çalıştık. Onlarla karşılıklı bilgi alışverişi içinde olduk. Yeni şeyler öğrendik, yeni şeyler öğrettik. O zaman güç oluştu. Çalıştığımız firmalar ve müşterilerle biz her zaman partner olduk. Yani onlarla ortak olduk. Bugün, çalıştığımız bir süper marketler zinciriyle ortak olmayı başardık. Çünkü karşılıklı olarak, güven ve disiplin içinde ticaret yapıyoruz.
Genelde Türkiye’nin gıda ürünlerini satıyorsunuz. Marketingde zorlandığınız taraflar var mı? Neler söylemek istersiniz?
Dediğiniz gibi, ağırlıklı olarak ürünlerimiz Türkiye’den geliyor. Türk gıdası üzerinde çalışıyoruz. Ama bu, hepsini Türklere satıyoruz anlamına da gelmesin. Nasıl İtalyanlar, İtalyan gıdası ağırlıklı çalışıyorsa biz de Türk gıdası ağırlıklı çalışıyoruz. Avustralya’daki herkese satıyoruz. Tüm büyük süpermarketlere, köşedeki bakkallara, take awayler, restoranlara, kebapçılara, büyük zincirlere, kısacası hepsine mal veriyoruz. Vermeye de çalışıyoruz. Riskleri sürekli paylaşıyoruz.
Ürün çeşidinizi belirlerken, nelere dikkat ediyorsunuz?
Bizim ürün yelpazemiz o kadar değişmedi. Ürünlerin bazılarını çıkardık, yenisini aldık. Bazı ürünleri para kazanmak için değil toplumun ihtiyacı olduğu için getiriyoruz. Mesela Türkiye’den hamsi getiriyoruz. Ya da mısır unu getiriyoruz, mesir macunu getiriyoruz. Bunları bizim kültürümüzün bir parçası oldukları için getiriyoruz. Ama şimdi satışı arttırabilecek, pazarlamaya ağırlık verebileceğimiz, gelir getirici ürünleri getiriyoruz. Zeytin, bisküvi, çikolata, gazlı içecekler, konserve gibi ürünler. Kahvecioğlu şirketini kurduğumuz günden beri getiriyoruz. Şirketimizde yaklaşık 40 personelle ve 5 bin metre karelik depomuzla çalışmalarımızı sürdüyoruz.
Avustralya’da tanınmış Coles ve Woolworths gibi dev gıda zinciri marketleriyle de çalışmaya başladınız. Bu büyük firmalarla ticari ilişkiler nasıl başladı?
Coles yöneticileri, yılbaşından önce bize gelip ürün talebinde bulundular. Woolworths ile zaten çalışıyorduk. Arz talep meselesi. İtalyanlar da bu işe başladıkları zaman onların da nüfusları vardı. Arz talep üzerine onlar da kendi ürünlerini süper marketlere soktular. Yani burada biz Coles’a, Woolworths’a mal satıyorsak toplumumuzun da bunda çok büyük bir katkısı var. Nüfusumuz olmazsa onlar da bizim ürünlerimizi talep etmezler. Bu arada önümüzdeki ay, Grandfoods Coles Marketler zincirinin 40 ayrı satış mağazasında ürünlerimiz satışa çıkacak. Böylece çok sayıda Avustralyalı, Türk ürünleriyle tanışmış olacak. Ürünlerimizi satacak olan Coles mağazalarının bazıları Sydney’de yer alıyor. Hatta Grandfoods çalışanları ile Coles Mağazaları çalışanları arasında futbol maçları bile yapıyoruz. Bazen onların düzenlediği kampanyalara da katılıyoruz. Örneğin yakın bir zaman önce Coles mağazaları “Kırmızı Uçurtma” isimli kanserli çocuklara yardım amaçlı bir yardım kampanyası başlattı. Bu kampanyaya biz destek olduk ve yardımda bulunduk. Coles şirketi de bir plaket vererek bize teşekkür etti.
Şirketiniz, aynı zamanda büyük festivallere sponsorluk yapıyor. Bu faaliyetlerden söz eder misiniz?
Bu yıl Victoria çok kütürlülük Komisyonu’nun düzenlediği VİVA festivali var. 16 Mart’ta başladı ve 24 Mart’ta, Federasyon Meydanı’nda verilecek bir gala ile sona erecek. Bütün kültürleri içine alan bir festival. Bu festival aynı zamanda Victoria Market Türk Pazar Festivali’ni de kapsıyor.
AKTİF SOSYAL HAYAT, TİCARİ HAYATI PEKİŞTİRİYOR
İş hayatından biraz da sosyal yaşantınıza gelmek istiyoruz. ‘Karadenizliler Derneği’nin kurulmasında öncülük ettiniz. Sivil toplum çalışmalarında aktif görev yapıyorsunuz. Bunları biraz açar mısınız?
Avustralya’da toplum olarak yerleşebilmemiz için bunlara ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Sosyal çevre beraberinde ticari çevreyi de destekliyor. Bu altyapı kesinlikle kurulmalı. Kişisel olarak değil, toplum olarak bu işin içinde olmamız lazım. Aksi takdirde, toplum olarak sosyal hayatta yer edinemeyiz. Bu nedenle kendi çapımızda bazı sivil toplum kuruluşlarına katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Aktif olarak içinde olmadığımız, önemli kuruluşlara da maddi olarak katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Spor derneklerinden dini kuruluşlara kadar birçoğuna yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ayrıca, iş konseyini kurduk. Arkadaşlarımız devam ettiriyorlar, ben yönetimde değilim ama üyeliğini yapıyorum. Bize onur üyeliği verdiler. Karadeniz Derneği’ndeki görevimiz ise, 14 yıldan bu yana devam ediyor. Severek yapıyorum.
Dernek vesilesi ile Karadeniz Halk Oyunları ekibi kuruldu ve çok beğenildi…
Evet, Horon Karadeniz yöremize ait, bilinen bir oyun. Diğer bölgelerin de aynı şekilde faaliyetlerini yürüten arkadaşlar var. Belki bu şekilde kültürel faaliyetleri değilse bile başka güzel faaliyetler yapıyorlar. Bizim derneğimizde folklor kültürü öne çıkıyor. Arkadaşlarımız, sadece küçük çocukları eğitiyor. Şimdiye kadar tahminen 3 bin çocuğu eğittik. Düğünlere, kültür gecelerine gidiyoruz, yetiştirdiğimiz bu çocuklarımız, kendi folklorumuzu icra etmiş oluyorlar. Çocuklar birbirini tanıma imkânını elde ediyor.
Aynı zamanda toplumun içindesiniz. Genel olarak, kendi toplumumuzun geçmişten günümüze çizmiş olduğu profili, nasıl görüyorsunuz?
Kimseye bir öneri verecek durumda değilim. Ukalalık yapmak istemiyorum. Geldiğimde İngilizcem yoktu. Bir yerlere gittiğimiz zaman tercüman arardık. 26 sene oldu. Şimdi toplumun büyük bir kısmının öyle bir sıkıntısı yok. Yüzde 90 hallettik yani. Gençlerimiz aile içinde, okullarda, çeşitli sektörlerde büyüyüp yetiştiler. Avukat dediğimiz zaman Türkiye kökenli avukatlarımız vardı o zaman. Türkiye’de okumuş, burada tekrar eğitim almış. Şimdi ise artık eğitimini burada almış doktorlarımız, Avukatlarımız hatta profesörlerimiz var. Mesela bir iki hafta önce Anadolu Festivali, Sydney’de yapıldı. Toplum olarak artık önemli organizasyonlara imza atmaya başladık. Çok kültürlülük festivallerinin çatısı altında Türk Festivalleri yer buluyor. Okullarımız var. Oralarda hem Avustralya eğitimi alıyorlar, hem de Türkçemizi öğretiyorlar. Zannediyorum bizim Avustralya’daki okullarımızda 5 bin civarında talebemiz vardır. Belki de daha fazla. Bunlar önemli faaliyetler.
Avrupa’daki ekonomik krizin Avustralya’ya yansıması nasıl oldu. Bundan şirket olarak nasıl etkilendiniz?
Bu konuda konuşmak için uzman olmak lazım. Ama biz Amerikan Doları’nın yüksek olmasını çok severiz. Zira ithalat yapan ticaret adamı için bu çok önemlidir. Avustralya’nın ekonomisi şu anda Çin’e bağlı. Uzakdoğu’ya bağlı. Çin’deki maden talebi devam ederse Avustralya’nın ekonomisi iyi gider. Ama Avrupa ve Amerika’daki ekonomik sıkıntı, Çin’i etkilerse, o zaman bizi de etkiler. Şu anda Avustralya’ya, krizden çok etkilenmeden yola devam etmeye çalışıyor.
Son olarak, bu kadar güzel çalışmalar nedeniyle olsa gerek, şirketiniz Commonwealht Bankası’ndan da bir ödül almıştı. Şimdiye kadar ne gibi ödüller aldınız?
2007-2008 yılının en iyi toptan satıcısı ödülünü almıştık. Yakın zamanda ise Hume Belediyesi tarafından şirketimiz, en iyi perakendeci “Best Retailer” ödülüne layık görüldü. Daha önce de Victoria’da sonra da Avustralya çapında en iyi toptan satıcı ödülü almıştık. Başka farklı alanlarda da almış olduğumuz ödüller bulunuyor.
Ali Fuat Kahveci; “Aslında ticareti, eski usulle yapıyoruz. Yani güvene dayılı. Attığımız imzalardan çok konuştuğumuz ve verdiğimiz söze dayalı ticaret yapıyoruz. Yani imzamızla değil. Avustralya’daki firmalara baktığınız zaman bu kural halen geçerli ve güzel bir şekilde de işliyor. Söz üzerine çalışan birçok firma var. Ama aynı zamanda hem disiplin, hem de güven bir arada.” dedi.
Ali Fuat Kahveci, daha önce gazetemizde yer verdiğimiz diğer müteşebbislerimizden ve başarılı iş adamlarımızdan biri. Genç yaşta Avustralya’ya geldi. Bundan yaklaşık 26 yıl önce. İlk geldiğinde, İngilizceyi bilmediğinden, tüm ihtiyaçlarını tercüman aracılığıyla karşılamış. Kahveci, ilk yıllarda, bir taraftan fabrika da çalışırken, diğer taraftan ise, kendi işini kurmak için kafasına sürekli planlar ve hedefler koymuş. Ve 1994 yılında kendi soyadını taşıyan ‘Kahvecioğlu’ şirketini kurmuş. ‘ideal bir iş adamı profilini’, ‘Güven ve disipline bağlayan Kahvecioğlu Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Ali Fuat Kahveci, büyük bir gayret, fedakarlık ve emekle bugün, ülkede en büyük gıda zincirleri marketi olan Coles ve Woolworths ile partnerlik yapacak ekonomik ve ticari güce sahip hale geldi. Kıt kanat bir sermaye ile sektöre atıldığını belirten Kahveci, bugün; yıllık 20 milyon dolar ciroya ulaşan bir şirketin sahibi. Aslen Rizeli olan ve renkli kişiliğe ve sosyal bir hayata sahip Fuat Kahveci, Avustralya’daki toplumumuzun genel durumunu, ülkedeki ekonomik ve ticari gelişmeleri ve diğer konularla ilgili görüşlerini, gazetemize değerlendirdi. İşte Kahveci’nin sorularımıza verdiği cevaplar.
Buradaki ticari hayatınız nasıl başladı?
Rize’de doğup büyüdüm. Lise eğitimini Rize’de tamamladıktan sonra, 1987’de Avustralya’ya geldim ve burada fabrikada çalışmaya başladım. 1994’de kendi şirketim olan ‘Kahvecioğlu’ firmasını kurdum. Daha sonra trading name (ticari ismimiz) olan Grandfoods’u ise 2006’da kurdum. Ancak Kahvecioğlu ismimiz de şirket olarak devam ediyor.
Kahvecioğlu şirketi perakendenin yanında toptancılık mantığını da yaygın hale getirdi.
Başladığımız günden itibaren, küçük bir perakende yerimiz vardı. Biz her zaman toptancı olarak çalışıyorduk. Ama tabi o zamanlar çok az bir stok vardı, para yoktu. Ekonomik olarak büyük değildik. Ama iyi de oldu. Hem bir taraftan öğrendik, hem de işimizi, yavaş yavaş büyüttük. Bu da, bize çok tecrübe kazandırdı. Yani sadece parayı koyarak da her iş olmuyor. Güzel şeyler sadece parayla olmuyor.
Genel anlamda, işi kurduğunuz ilk dönemler ile bugünü kıyasladığınızda, ne gibi süreçleri geride bıraktınız. Nereden nereye gelebildiniz?
Bildiğiniz gibi; başlangıçta müşterilerimizin büyük çoğunluğu kendi toplumumuzdandı. Şimdi ise daha farklı müşteri profilimiz var. Her şeyden önce çok önemli bir tecrübe edindik, Avustralya’da. İş yapmanın birkaç önemli faktörü var. Tabi ki, her şeyden önce disiplin, hedef ve finansal güç gerekiyor. Yani bu tür firmalarla iş yapabilmek için altyapının hazır olması lazım. 19 seneden bu yana, geriye dönüp baktığım zaman, isteğimiz hedef olmasa da güzel bir mesafe kat etmiş durumdayız.
Genele olarak, şirketinizin finansal cirosu nedir?
10 milyonla 100 milyon arasında bir iş kapasitemiz var. Küçük ölçekli değiliz yani. Hatta 20 milyon ile 100 milyon arası bir iş kapasitemiz var diyebilirim. Onun için artık basamağın üstündeyiz. Tabi dediğim gibi, burada iş bitmiyor. Ticarette bir yere geldikten sonra disiplinle devamını, getirmek gerekiyor. Yerinizde saymaya başladığınız gün, beraberinde büyük riskler başlamış demektir. Tabi o zaman 1 milyon dolarlık bir ciromuz vardı. Şu anda ise; yıllık olarak, 20 milyonun üzerindeyiz.
Ama bu demek değildir ki, bu işi başardık. Dağıtım ve pazarlamacıyız. Dağıtım ve pazarlama da her gün yenilik isteyen bir iş. Piyasayı çok iyi takip etmek gerekiyor. Mesela, 10 sene önceki ürünlerin hiç biri bugün yok.
Dünya’daki ekonomik ve ticari değişimler gelişmeler, şirketinizi nasıl etkiliyor?
Öyle de denebilir. Konsept çok değişiyor. Mesela şu anda yeni bir şey var “Gluten free” (Glutensiz) diyorlar. Bu ürünlerin çok büyük bir piyasası var. Biliyorsunuz organik olayı çok geniş. Dünya çok çabuk değişiyor. Biz bunu takip edemezsek, geride kalmış oluruz. Tabi biz imalatçı değiliz ama çalıştığımız firmalarla görüşüyoruz. Onlar da bunu yakından takip ediyorlar. Başka alternatifleri de yok zaten dünyada konsept değişiyor. Mesela bugün, Avustralya’da snack food denilen bisküvi, kek tarzı ürünlerde tuz oranının çok yüksek olduğu söyleniyor. Üretici büyük firmalara bunu azaltmaları tavsiye ediliyor. Tuzlu bisküviler çoğaldı dikkat ederseniz. Tabi dünyaya uyum sağlamak gerekiyor. Dünya değişiyor. Artık tüketici daha bilinçlendi. Aslında ticareti, eski usulle yapıyoruz. Yani güvene dayılı. Attığımız imzalardan çok konuştuğumuz veya verdiğimiz söze dayılı ticaret yapıyoruz. Şimdi şu anda bile, ticareti biz yine sözümüzle yapıyoruz. Yani imzamızla değil. Avustralya’daki firmalara baktığınız zaman o kural halen geçerli ve güzel bir şekilde işliyor. Söz üzerine çalışan birçok firma da var. Ama aynı zamanda hem disiplin hem de güven.
Peki, sizce Avustralya şartlarında, ‘ideal bir iş adamı profili’ nedir?
Güven ve disiplin. Biz hiç bir zaman yaptığımız işten yılmadık, vazgeçmedik. Özellikle çalıştığımız firmalar üzerinde hep süreklilik istedik. Hiç bir zaman çalıştığımız bir firmayı aşağılamadık, ya da onlar bizi küçümsemediler. Her zaman birlikte çalıştık. Onlarla karşılıklı bilgi alışverişi içinde olduk. Yeni şeyler öğrendik, yeni şeyler öğrettik. O zaman güç oluştu. Çalıştığımız firmalar ve müşterilerle biz her zaman partner olduk. Yani onlarla ortak olduk. Bugün, çalıştığımız bir süper marketler zinciriyle ortak olmayı başardık. Çünkü karşılıklı olarak, güven ve disiplin içinde ticaret yapıyoruz.
Genelde Türkiye’nin gıda ürünlerini satıyorsunuz. Marketingde zorlandığınız taraflar var mı? Neler söylemek istersiniz?
Dediğiniz gibi, ağırlıklı olarak ürünlerimiz Türkiye’den geliyor. Türk gıdası üzerinde çalışıyoruz. Ama bu, hepsini Türklere satıyoruz anlamına da gelmesin. Nasıl İtalyanlar, İtalyan gıdası ağırlıklı çalışıyorsa biz de Türk gıdası ağırlıklı çalışıyoruz. Avustralya’daki herkese satıyoruz. Tüm büyük süpermarketlere, köşedeki bakkallara, take awayler, restoranlara, kebapçılara, büyük zincirlere, kısacası hepsine mal veriyoruz. Vermeye de çalışıyoruz. Riskleri sürekli paylaşıyoruz.
Ürün çeşidinizi belirlerken, nelere dikkat ediyorsunuz?
Bizim ürün yelpazemiz o kadar değişmedi. Ürünlerin bazılarını çıkardık, yenisini aldık. Bazı ürünleri para kazanmak için değil toplumun ihtiyacı olduğu için getiriyoruz. Mesela Türkiye’den hamsi getiriyoruz. Ya da mısır unu getiriyoruz, mesir macunu getiriyoruz. Bunları bizim kültürümüzün bir parçası oldukları için getiriyoruz. Ama şimdi satışı arttırabilecek, pazarlamaya ağırlık verebileceğimiz, gelir getirici ürünleri getiriyoruz. Zeytin, bisküvi, çikolata, gazlı içecekler, konserve gibi ürünler. Kahvecioğlu şirketini kurduğumuz günden beri getiriyoruz. Şirketimizde yaklaşık 40 personelle ve 5 bin metre karelik depomuzla çalışmalarımızı sürdüyoruz.
Avustralya’da tanınmış Coles ve Woolworths gibi dev gıda zinciri marketleriyle de çalışmaya başladınız. Bu büyük firmalarla ticari ilişkiler nasıl başladı?
Coles yöneticileri, yılbaşından önce bize gelip ürün talebinde bulundular. Woolworths ile zaten çalışıyorduk. Arz talep meselesi. İtalyanlar da bu işe başladıkları zaman onların da nüfusları vardı. Arz talep üzerine onlar da kendi ürünlerini süper marketlere soktular. Yani burada biz Coles’a, Woolworths’a mal satıyorsak toplumumuzun da bunda çok büyük bir katkısı var. Nüfusumuz olmazsa onlar da bizim ürünlerimizi talep etmezler. Bu arada önümüzdeki ay, Grandfoods Coles Marketler zincirinin 40 ayrı satış mağazasında ürünlerimiz satışa çıkacak. Böylece çok sayıda Avustralyalı, Türk ürünleriyle tanışmış olacak. Ürünlerimizi satacak olan Coles mağazalarının bazıları Sydney’de yer alıyor. Hatta Grandfoods çalışanları ile Coles Mağazaları çalışanları arasında futbol maçları bile yapıyoruz. Bazen onların düzenlediği kampanyalara da katılıyoruz. Örneğin yakın bir zaman önce Coles mağazaları “Kırmızı Uçurtma” isimli kanserli çocuklara yardım amaçlı bir yardım kampanyası başlattı. Bu kampanyaya biz destek olduk ve yardımda bulunduk. Coles şirketi de bir plaket vererek bize teşekkür etti.
Şirketiniz, aynı zamanda büyük festivallere sponsorluk yapıyor. Bu faaliyetlerden söz eder misiniz?
Bu yıl Victoria çok kütürlülük Komisyonu’nun düzenlediği VİVA festivali var. 16 Mart’ta başladı ve 24 Mart’ta, Federasyon Meydanı’nda verilecek bir gala ile sona erecek. Bütün kültürleri içine alan bir festival. Bu festival aynı zamanda Victoria Market Türk Pazar Festivali’ni de kapsıyor.
AKTİF SOSYAL HAYAT, TİCARİ HAYATI PEKİŞTİRİYOR
İş hayatından biraz da sosyal yaşantınıza gelmek istiyoruz. ‘Karadenizliler Derneği’nin kurulmasında öncülük ettiniz. Sivil toplum çalışmalarında aktif görev yapıyorsunuz. Bunları biraz açar mısınız?
Avustralya’da toplum olarak yerleşebilmemiz için bunlara ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Sosyal çevre beraberinde ticari çevreyi de destekliyor. Bu altyapı kesinlikle kurulmalı. Kişisel olarak değil, toplum olarak bu işin içinde olmamız lazım. Aksi takdirde, toplum olarak sosyal hayatta yer edinemeyiz. Bu nedenle kendi çapımızda bazı sivil toplum kuruluşlarına katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Aktif olarak içinde olmadığımız, önemli kuruluşlara da maddi olarak katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Spor derneklerinden dini kuruluşlara kadar birçoğuna yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ayrıca, iş konseyini kurduk. Arkadaşlarımız devam ettiriyorlar, ben yönetimde değilim ama üyeliğini yapıyorum. Bize onur üyeliği verdiler. Karadeniz Derneği’ndeki görevimiz ise, 14 yıldan bu yana devam ediyor. Severek yapıyorum.
Dernek vesilesi ile Karadeniz Halk Oyunları ekibi kuruldu ve çok beğenildi…
Evet, Horon Karadeniz yöremize ait, bilinen bir oyun. Diğer bölgelerin de aynı şekilde faaliyetlerini yürüten arkadaşlar var. Belki bu şekilde kültürel faaliyetleri değilse bile başka güzel faaliyetler yapıyorlar. Bizim derneğimizde folklor kültürü öne çıkıyor. Arkadaşlarımız, sadece küçük çocukları eğitiyor. Şimdiye kadar tahminen 3 bin çocuğu eğittik. Düğünlere, kültür gecelerine gidiyoruz, yetiştirdiğimiz bu çocuklarımız, kendi folklorumuzu icra etmiş oluyorlar. Çocuklar birbirini tanıma imkânını elde ediyor.
Aynı zamanda toplumun içindesiniz. Genel olarak, kendi toplumumuzun geçmişten günümüze çizmiş olduğu profili, nasıl görüyorsunuz?
Kimseye bir öneri verecek durumda değilim. Ukalalık yapmak istemiyorum. Geldiğimde İngilizcem yoktu. Bir yerlere gittiğimiz zaman tercüman arardık. 26 sene oldu. Şimdi toplumun büyük bir kısmının öyle bir sıkıntısı yok. Yüzde 90 hallettik yani. Gençlerimiz aile içinde, okullarda, çeşitli sektörlerde büyüyüp yetiştiler. Avukat dediğimiz zaman Türkiye kökenli avukatlarımız vardı o zaman. Türkiye’de okumuş, burada tekrar eğitim almış. Şimdi ise artık eğitimini burada almış doktorlarımız, Avukatlarımız hatta profesörlerimiz var. Mesela bir iki hafta önce Anadolu Festivali, Sydney’de yapıldı. Toplum olarak artık önemli organizasyonlara imza atmaya başladık. Çok kültürlülük festivallerinin çatısı altında Türk Festivalleri yer buluyor. Okullarımız var. Oralarda hem Avustralya eğitimi alıyorlar, hem de Türkçemizi öğretiyorlar. Zannediyorum bizim Avustralya’daki okullarımızda 5 bin civarında talebemiz vardır. Belki de daha fazla. Bunlar önemli faaliyetler.
Avrupa’daki ekonomik krizin Avustralya’ya yansıması nasıl oldu. Bundan şirket olarak nasıl etkilendiniz?
Bu konuda konuşmak için uzman olmak lazım. Ama biz Amerikan Doları’nın yüksek olmasını çok severiz. Zira ithalat yapan ticaret adamı için bu çok önemlidir. Avustralya’nın ekonomisi şu anda Çin’e bağlı. Uzakdoğu’ya bağlı. Çin’deki maden talebi devam ederse Avustralya’nın ekonomisi iyi gider. Ama Avrupa ve Amerika’daki ekonomik sıkıntı, Çin’i etkilerse, o zaman bizi de etkiler. Şu anda Avustralya’ya, krizden çok etkilenmeden yola devam etmeye çalışıyor.
Son olarak, bu kadar güzel çalışmalar nedeniyle olsa gerek, şirketiniz Commonwealht Bankası’ndan da bir ödül almıştı. Şimdiye kadar ne gibi ödüller aldınız?
2007-2008 yılının en iyi toptan satıcısı ödülünü almıştık. Yakın zamanda ise Hume Belediyesi tarafından şirketimiz, en iyi perakendeci “Best Retailer” ödülüne layık görüldü. Daha önce de Victoria’da sonra da Avustralya çapında en iyi toptan satıcı ödülü almıştık. Başka farklı alanlarda da almış olduğumuz ödüller bulunuyor.
Ali Fuat Kahveci; “Aslında ticareti, eski usulle yapıyoruz. Yani güvene dayılı. Attığımız imzalardan çok konuştuğumuz ve verdiğimiz söze dayalı ticaret yapıyoruz. Yani imzamızla değil. Avustralya’daki firmalara baktığınız zaman bu kural halen geçerli ve güzel bir şekilde de işliyor. Söz üzerine çalışan birçok firma var. Ama aynı zamanda hem disiplin, hem de güven bir arada.” dedi.
Ali Fuat Kahveci, daha önce gazetemizde yer verdiğimiz diğer müteşebbislerimizden ve başarılı iş adamlarımızdan biri. Genç yaşta Avustralya’ya geldi. Bundan yaklaşık 26 yıl önce. İlk geldiğinde, İngilizceyi bilmediğinden, tüm ihtiyaçlarını tercüman aracılığıyla karşılamış. Kahveci, ilk yıllarda, bir taraftan fabrika da çalışırken, diğer taraftan ise, kendi işini kurmak için kafasına sürekli planlar ve hedefler koymuş. Ve 1994 yılında kendi soyadını taşıyan ‘Kahvecioğlu’ şirketini kurmuş. ‘ideal bir iş adamı profilini’, ‘Güven ve disipline bağlayan Kahvecioğlu Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Ali Fuat Kahveci, büyük bir gayret, fedakarlık ve emekle bugün, ülkede en büyük gıda zincirleri marketi olan Coles ve Woolworths ile partnerlik yapacak ekonomik ve ticari güce sahip hale geldi. Kıt kanat bir sermaye ile sektöre atıldığını belirten Kahveci, bugün; yıllık 20 milyon dolar ciroya ulaşan bir şirketin sahibi. Aslen Rizeli olan ve renkli kişiliğe ve sosyal bir hayata sahip Fuat Kahveci, Avustralya’daki toplumumuzun genel durumunu, ülkedeki ekonomik ve ticari gelişmeleri ve diğer konularla ilgili görüşlerini, gazetemize değerlendirdi. İşte Kahveci’nin sorularımıza verdiği cevaplar.
Buradaki ticari hayatınız nasıl başladı?
Rize’de doğup büyüdüm. Lise eğitimini Rize’de tamamladıktan sonra, 1987’de Avustralya’ya geldim ve burada fabrikada çalışmaya başladım. 1994’de kendi şirketim olan ‘Kahvecioğlu’ firmasını kurdum. Daha sonra trading name (ticari ismimiz) olan Grandfoods’u ise 2006’da kurdum. Ancak Kahvecioğlu ismimiz de şirket olarak devam ediyor.
Kahvecioğlu şirketi perakendenin yanında toptancılık mantığını da yaygın hale getirdi.
Başladığımız günden itibaren, küçük bir perakende yerimiz vardı. Biz her zaman toptancı olarak çalışıyorduk. Ama tabi o zamanlar çok az bir stok vardı, para yoktu. Ekonomik olarak büyük değildik. Ama iyi de oldu. Hem bir taraftan öğrendik, hem de işimizi, yavaş yavaş büyüttük. Bu da, bize çok tecrübe kazandırdı. Yani sadece parayı koyarak da her iş olmuyor. Güzel şeyler sadece parayla olmuyor.
Genel anlamda, işi kurduğunuz ilk dönemler ile bugünü kıyasladığınızda, ne gibi süreçleri geride bıraktınız. Nereden nereye gelebildiniz?
Bildiğiniz gibi; başlangıçta müşterilerimizin büyük çoğunluğu kendi toplumumuzdandı. Şimdi ise daha farklı müşteri profilimiz var. Her şeyden önce çok önemli bir tecrübe edindik, Avustralya’da. İş yapmanın birkaç önemli faktörü var. Tabi ki, her şeyden önce disiplin, hedef ve finansal güç gerekiyor. Yani bu tür firmalarla iş yapabilmek için altyapının hazır olması lazım. 19 seneden bu yana, geriye dönüp baktığım zaman, isteğimiz hedef olmasa da güzel bir mesafe kat etmiş durumdayız.
Genele olarak, şirketinizin finansal cirosu nedir?
10 milyonla 100 milyon arasında bir iş kapasitemiz var. Küçük ölçekli değiliz yani. Hatta 20 milyon ile 100 milyon arası bir iş kapasitemiz var diyebilirim. Onun için artık basamağın üstündeyiz. Tabi dediğim gibi, burada iş bitmiyor. Ticarette bir yere geldikten sonra disiplinle devamını, getirmek gerekiyor. Yerinizde saymaya başladığınız gün, beraberinde büyük riskler başlamış demektir. Tabi o zaman 1 milyon dolarlık bir ciromuz vardı. Şu anda ise; yıllık olarak, 20 milyonun üzerindeyiz.
Ama bu demek değildir ki, bu işi başardık. Dağıtım ve pazarlamacıyız. Dağıtım ve pazarlama da her gün yenilik isteyen bir iş. Piyasayı çok iyi takip etmek gerekiyor. Mesela, 10 sene önceki ürünlerin hiç biri bugün yok.
Dünya’daki ekonomik ve ticari değişimler gelişmeler, şirketinizi nasıl etkiliyor?
Öyle de denebilir. Konsept çok değişiyor. Mesela şu anda yeni bir şey var “Gluten free” (Glutensiz) diyorlar. Bu ürünlerin çok büyük bir piyasası var. Biliyorsunuz organik olayı çok geniş. Dünya çok çabuk değişiyor. Biz bunu takip edemezsek, geride kalmış oluruz. Tabi biz imalatçı değiliz ama çalıştığımız firmalarla görüşüyoruz. Onlar da bunu yakından takip ediyorlar. Başka alternatifleri de yok zaten dünyada konsept değişiyor. Mesela bugün, Avustralya’da snack food denilen bisküvi, kek tarzı ürünlerde tuz oranının çok yüksek olduğu söyleniyor. Üretici büyük firmalara bunu azaltmaları tavsiye ediliyor. Tuzlu bisküviler çoğaldı dikkat ederseniz. Tabi dünyaya uyum sağlamak gerekiyor. Dünya değişiyor. Artık tüketici daha bilinçlendi. Aslında ticareti, eski usulle yapıyoruz. Yani güvene dayılı. Attığımız imzalardan çok konuştuğumuz veya verdiğimiz söze dayılı ticaret yapıyoruz. Şimdi şu anda bile, ticareti biz yine sözümüzle yapıyoruz. Yani imzamızla değil. Avustralya’daki firmalara baktığınız zaman o kural halen geçerli ve güzel bir şekilde işliyor. Söz üzerine çalışan birçok firma da var. Ama aynı zamanda hem disiplin hem de güven.
Peki, sizce Avustralya şartlarında, ‘ideal bir iş adamı profili’ nedir?
Güven ve disiplin. Biz hiç bir zaman yaptığımız işten yılmadık, vazgeçmedik. Özellikle çalıştığımız firmalar üzerinde hep süreklilik istedik. Hiç bir zaman çalıştığımız bir firmayı aşağılamadık, ya da onlar bizi küçümsemediler. Her zaman birlikte çalıştık. Onlarla karşılıklı bilgi alışverişi içinde olduk. Yeni şeyler öğrendik, yeni şeyler öğrettik. O zaman güç oluştu. Çalıştığımız firmalar ve müşterilerle biz her zaman partner olduk. Yani onlarla ortak olduk. Bugün, çalıştığımız bir süper marketler zinciriyle ortak olmayı başardık. Çünkü karşılıklı olarak, güven ve disiplin içinde ticaret yapıyoruz.
Genelde Türkiye’nin gıda ürünlerini satıyorsunuz. Marketingde zorlandığınız taraflar var mı? Neler söylemek istersiniz?
Dediğiniz gibi, ağırlıklı olarak ürünlerimiz Türkiye’den geliyor. Türk gıdası üzerinde çalışıyoruz. Ama bu, hepsini Türklere satıyoruz anlamına da gelmesin. Nasıl İtalyanlar, İtalyan gıdası ağırlıklı çalışıyorsa biz de Türk gıdası ağırlıklı çalışıyoruz. Avustralya’daki herkese satıyoruz. Tüm büyük süpermarketlere, köşedeki bakkallara, take awayler, restoranlara, kebapçılara, büyük zincirlere, kısacası hepsine mal veriyoruz. Vermeye de çalışıyoruz. Riskleri sürekli paylaşıyoruz.
Ürün çeşidinizi belirlerken, nelere dikkat ediyorsunuz?
Bizim ürün yelpazemiz o kadar değişmedi. Ürünlerin bazılarını çıkardık, yenisini aldık. Bazı ürünleri para kazanmak için değil toplumun ihtiyacı olduğu için getiriyoruz. Mesela Türkiye’den hamsi getiriyoruz. Ya da mısır unu getiriyoruz, mesir macunu getiriyoruz. Bunları bizim kültürümüzün bir parçası oldukları için getiriyoruz. Ama şimdi satışı arttırabilecek, pazarlamaya ağırlık verebileceğimiz, gelir getirici ürünleri getiriyoruz. Zeytin, bisküvi, çikolata, gazlı içecekler, konserve gibi ürünler. Kahvecioğlu şirketini kurduğumuz günden beri getiriyoruz. Şirketimizde yaklaşık 40 personelle ve 5 bin metre karelik depomuzla çalışmalarımızı sürdüyoruz.
Avustralya’da tanınmış Coles ve Woolworths gibi dev gıda zinciri marketleriyle de çalışmaya başladınız. Bu büyük firmalarla ticari ilişkiler nasıl başladı?
Coles yöneticileri, yılbaşından önce bize gelip ürün talebinde bulundular. Woolworths ile zaten çalışıyorduk. Arz talep meselesi. İtalyanlar da bu işe başladıkları zaman onların da nüfusları vardı. Arz talep üzerine onlar da kendi ürünlerini süper marketlere soktular. Yani burada biz Coles’a, Woolworths’a mal satıyorsak toplumumuzun da bunda çok büyük bir katkısı var. Nüfusumuz olmazsa onlar da bizim ürünlerimizi talep etmezler. Bu arada önümüzdeki ay, Grandfoods Coles Marketler zincirinin 40 ayrı satış mağazasında ürünlerimiz satışa çıkacak. Böylece çok sayıda Avustralyalı, Türk ürünleriyle tanışmış olacak. Ürünlerimizi satacak olan Coles mağazalarının bazıları Sydney’de yer alıyor. Hatta Grandfoods çalışanları ile Coles Mağazaları çalışanları arasında futbol maçları bile yapıyoruz. Bazen onların düzenlediği kampanyalara da katılıyoruz. Örneğin yakın bir zaman önce Coles mağazaları “Kırmızı Uçurtma” isimli kanserli çocuklara yardım amaçlı bir yardım kampanyası başlattı. Bu kampanyaya biz destek olduk ve yardımda bulunduk. Coles şirketi de bir plaket vererek bize teşekkür etti.
Şirketiniz, aynı zamanda büyük festivallere sponsorluk yapıyor. Bu faaliyetlerden söz eder misiniz?
Bu yıl Victoria çok kütürlülük Komisyonu’nun düzenlediği VİVA festivali var. 16 Mart’ta başladı ve 24 Mart’ta, Federasyon Meydanı’nda verilecek bir gala ile sona erecek. Bütün kültürleri içine alan bir festival. Bu festival aynı zamanda Victoria Market Türk Pazar Festivali’ni de kapsıyor.
AKTİF SOSYAL HAYAT, TİCARİ HAYATI PEKİŞTİRİYOR
İş hayatından biraz da sosyal yaşantınıza gelmek istiyoruz. ‘Karadenizliler Derneği’nin kurulmasında öncülük ettiniz. Sivil toplum çalışmalarında aktif görev yapıyorsunuz. Bunları biraz açar mısınız?
Avustralya’da toplum olarak yerleşebilmemiz için bunlara ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Sosyal çevre beraberinde ticari çevreyi de destekliyor. Bu altyapı kesinlikle kurulmalı. Kişisel olarak değil, toplum olarak bu işin içinde olmamız lazım. Aksi takdirde, toplum olarak sosyal hayatta yer edinemeyiz. Bu nedenle kendi çapımızda bazı sivil toplum kuruluşlarına katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Aktif olarak içinde olmadığımız, önemli kuruluşlara da maddi olarak katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Spor derneklerinden dini kuruluşlara kadar birçoğuna yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ayrıca, iş konseyini kurduk. Arkadaşlarımız devam ettiriyorlar, ben yönetimde değilim ama üyeliğini yapıyorum. Bize onur üyeliği verdiler. Karadeniz Derneği’ndeki görevimiz ise, 14 yıldan bu yana devam ediyor. Severek yapıyorum.
Dernek vesilesi ile Karadeniz Halk Oyunları ekibi kuruldu ve çok beğenildi…
Evet, Horon Karadeniz yöremize ait, bilinen bir oyun. Diğer bölgelerin de aynı şekilde faaliyetlerini yürüten arkadaşlar var. Belki bu şekilde kültürel faaliyetleri değilse bile başka güzel faaliyetler yapıyorlar. Bizim derneğimizde folklor kültürü öne çıkıyor. Arkadaşlarımız, sadece küçük çocukları eğitiyor. Şimdiye kadar tahminen 3 bin çocuğu eğittik. Düğünlere, kültür gecelerine gidiyoruz, yetiştirdiğimiz bu çocuklarımız, kendi folklorumuzu icra etmiş oluyorlar. Çocuklar birbirini tanıma imkânını elde ediyor.
Aynı zamanda toplumun içindesiniz. Genel olarak, kendi toplumumuzun geçmişten günümüze çizmiş olduğu profili, nasıl görüyorsunuz?
Kimseye bir öneri verecek durumda değilim. Ukalalık yapmak istemiyorum. Geldiğimde İngilizcem yoktu. Bir yerlere gittiğimiz zaman tercüman arardık. 26 sene oldu. Şimdi toplumun büyük bir kısmının öyle bir sıkıntısı yok. Yüzde 90 hallettik yani. Gençlerimiz aile içinde, okullarda, çeşitli sektörlerde büyüyüp yetiştiler. Avukat dediğimiz zaman Türkiye kökenli avukatlarımız vardı o zaman. Türkiye’de okumuş, burada tekrar eğitim almış. Şimdi ise artık eğitimini burada almış doktorlarımız, Avukatlarımız hatta profesörlerimiz var. Mesela bir iki hafta önce Anadolu Festivali, Sydney’de yapıldı. Toplum olarak artık önemli organizasyonlara imza atmaya başladık. Çok kültürlülük festivallerinin çatısı altında Türk Festivalleri yer buluyor. Okullarımız var. Oralarda hem Avustralya eğitimi alıyorlar, hem de Türkçemizi öğretiyorlar. Zannediyorum bizim Avustralya’daki okullarımızda 5 bin civarında talebemiz vardır. Belki de daha fazla. Bunlar önemli faaliyetler.
Avrupa’daki ekonomik krizin Avustralya’ya yansıması nasıl oldu. Bundan şirket olarak nasıl etkilendiniz?
Bu konuda konuşmak için uzman olmak lazım. Ama biz Amerikan Doları’nın yüksek olmasını çok severiz. Zira ithalat yapan ticaret adamı için bu çok önemlidir. Avustralya’nın ekonomisi şu anda Çin’e bağlı. Uzakdoğu’ya bağlı. Çin’deki maden talebi devam ederse Avustralya’nın ekonomisi iyi gider. Ama Avrupa ve Amerika’daki ekonomik sıkıntı, Çin’i etkilerse, o zaman bizi de etkiler. Şu anda Avustralya’ya, krizden çok etkilenmeden yola devam etmeye çalışıyor.
Son olarak, bu kadar güzel çalışmalar nedeniyle olsa gerek, şirketiniz Commonwealht Bankası’ndan da bir ödül almıştı. Şimdiye kadar ne gibi ödüller aldınız?
2007-2008 yılının en iyi toptan satıcısı ödülünü almıştık. Yakın zamanda ise Hume Belediyesi tarafından şirketimiz, en iyi perakendeci “Best Retailer” ödülüne layık görüldü. Daha önce de Victoria’da sonra da Avustralya çapında en iyi toptan satıcı ödülü almıştık. Başka farklı alanlarda da almış olduğumuz ödüller bulunuyor.