Üzerinde Deutsche Bank yazan 66 Sri Lankalı’yı taşıyan bir balıkçı teknesi, Geraldton limanına kadar gelebildi. Batı Avustralya’nın başkenti Perth’e sadece 400 kilometre uzaklıktaki bu önemli sahil kasabasına kadar güvenlik güçlerine ve radara yakalanmadan, Avustralya karasularına kadar ulaşmayı başaran balıkçı teknesi, ülkede tam bir şaşkınlık meydana getirdi.
Sınırların güvenliği ve mülteciler konusu Avustralya’nın gündeminden kolay kolay düşmeyeceğe benziyor. Ayrıca bu konu muhalefetle, iktidar hükümeti arasındaki en hararetli meselelerin de başında geliyor. Avustralya’nın bir numaralı ticaret ortağı ile ilişkileri daha da geliştirmek için Çin’e beş günlük bir ziyaret gerçekleştiren Başbakan Gillard’ı, ülkeye ayak bastığında, yeni bir mülteci krizi karşıladı. Hem de bu kriz; tamda teknelerle Avustralya’ya mülteci taşıyan insan kaçakçılarına karşı alınacak yeni önlemler kapsamında Endonezya ile karşılıklı yapılan anlaşmaların imzalanması ve Kuzey Kore’nin bölgedeki tansiyonu yükseltmesinin akabinden gelişti.
Çin hükümetine şimdiye kadar ki yapılan en üst düzeyde bir heyet ile giden Başbakanın ziyareti, Gough Whitlam döneminden bu yana 40 yıldır dış politikada en önemli başarı olarak kayıtlara geçti. Anlaşmalar iki ülke liderleri arasında yıllık toplantılar yapmayı öngörüp, ekonomi ve dışişleri bakanlarını her yıl resmi görüşmeler için bir araya getirecek. Ancak 10 Nisan’da Batı Avustralya kıyılarına kadar gelmeyi başaran ve içerisinde Sri Lanka’lı mültecileri taşıyan balıkçı teknesinin, Çin’le siyasi, askeri ve ekonomik işbirliğine imza atan Başbakanın, dış politikadaki bu başarısının, heyecanını neredeyse gölgeledi. Teknenin Avustralya kara sularına bu kadar yaklaşması toplumda şaşkınlıkla karşılanırken, ayrıca tedirginlik de meydana getirdi. Sahillerdeki güvenlik zafiyetini ortaya koyan son olay, daha önceki derme, çatma teknelerle Avustralya’ya gelmeye çalışan çaresiz sığınmacıların dramına benzemiyordu. Bu sefer ki olay, mültecilerden çok, ülke güvenliği açısından çok önemli tedbirler almayı gerektiren hassas bir konu olarak değerlendirildi. Üzerinde Deutsche Bank yazan 66 Sri Lankalı’yı taşıyan balıkçı teknesi, Geraldton limanına kadar gelebildi. Batı Avustralya’nın başkenti Perth’e sadece 400 kilometre uzaklıktaki bu önemli sahil kasabasına kadar güvenlik güçlerine ve radara yakalanmadan, Avustralya karasularına kadar ulaşmayı başaran balıkçı teknesi, ülkede tam bir şaşkınlık meydana getirdi. Ellerinde, ‘Yeni Zelanda’ya gitmek istiyoruz’ yazılı pankartı taşıyan Sri Lanka’lı mülteci grubunu, bu kadar tehlikeli bir yolculuğu göze alıp okyanusa açıldıkları için, kaptan ve ekibini de son teknoloji savunma sistemleri ile korunan sahillerimize, kimseye yakalanmadan sessiz, sedasız gelebilmeyi başardıkları için tebrik etmek gerekiyor herhalde.
Yaşanan olay, hükümeti muhalefetin yeniden eleştiri oklarının hedefi yaptı. Muhalefet Lideri Tony Abbott, olayla ilgili Başbakan Gillard’dan resmi bir açıklama talep etti. 2004 yılında yaşanan tusunamiden dolayı Deutsche Bank tarafından Sri Lanka’ya bağışlanan söz konusu tekne, 5 yıl içerisinde Avustralya kıyılarına kadar gelebilen ilk sığınmacı teknesi. Batı Avustralya Başbakanı Colin Barnett’de kendi eyaletinin sınırları içerisinde meydana gelen olaydan dolayı, bunu kabul edilemez ciddi bir güvenlik sorunu olarak değerlendirdi. Sri Lanka, Avustralya’dan ülkeden kaçanların iadesini isterken, insan hakları savunucuları ve hukukçular da, Avustralya kara sularına ulaştıkları için sığınmacıların farklı haklara sahip olduklarına dikkat çekiyorlar. Yapılan istatistiklere göre, Avustralya’ya deniz yoluyla gelmeye çalışan sığınmacı sayısının giderek arttığı gözleniyor. 1996 ile 2007 yılları arasında 239 tekne ile 13.584 kişi, Kasım 2007 ile 24 Haziran 2010 tarihleri arasında yani Kevin Rudd Hükümeti zamanında da 139 tekne ile 6552 kişi sığınmacı olarak gelmiş. Ancak Başbakan Gillard zamanında tekne ile gelenlerin sayısı, kelimenin tam anlamıyla tavan yapmış durumda. Gillard’ın Başbakan oluşundan bu güne kadar 484 tekne ile 30.328 insan Avustralya’ya deniz yoluyla gelmeye çalışmış.
Geçtiğimiz günlerde Bali’de yapılan uluslararası forumda Dışişleri Bakanı Bob Carr, 37 dünya ülkesinin insan kaçakçılığının yasadışı ilan edilmesi ve bu konularda işbirliği yapılması için anlaşmaya vardıklarını belirtmiş, Savunma Bakanı Stephen Smith ise, yasa dışı sığınmacı teknelerini durdurmanın tek yolunun, bölge ülkelerinin bir araya gelerek, işbirliği yapmalarından geçtiğini ifade etmişti. Muhalefet ise iktidar olduklarında ABD’den insansız hava araçları alarak, tekneleri bu şekilde kolayca tespit edebilecekleri vaadinde bulundu. Öyle veya böyle son yıllarda dünya genelinde sığınmacı sayısında artış yaşandığı bir gerçek. BM Sığınmacılar Yüksek Komisyonu’da sığınmacı sayısının arttığı tek ülkenin Avustralya olmadığını, dünyanın diğer ülkelerinde de sığınmacı sayısının giderek arttığına dikkat çekiyor. Sonuçta yaşadığı ülkenin bir takım sıkıntılarından dolayı, ya daha rahat bir yaşam veya demokrasi ve özgürlük adına ölümü göze alarak okyanusun derin sularına ailecek yelken açan bu insanların acılarına çare olacak çözümler üretmek gerekiyor. İnsanlığın ekonomik sıkıntılarına, saygınlığına ve daha özgür bir yaşama hakkına derman olacak reçeteler yazılmadıkça, Avustralya kapılarını sonuna kadar açsa da, bunun bir çözüm olacağı kanaatinde değilim. z.polat@yepyeni.zamanaustralia.com.au