Avustralya’da evinde tek başına yaşayan ve öldükten sonra cenazesinin günler, haftalar, aylar hatta yıllar sonra tesadüfen bulunan yaşlı ölümleri ile ilgili haberleri sıkça duyarız.
Her ne kadar insana acı gelse de bu toplumsal yara, Avustralya ve diğer öteki gelişmiş ülkelerin bir gerçeği. Ve daha çok batı kültüründe görülen bir durum.
Konu ile ilgili Avustralya medyasında çıkan bu türden haberleri bizler de tercüme ederek zaman zaman ibret babında siz okuyucularımızın bilgilerine sunuyoruz. Bu acı ve bir o kadar da yürekleri burkan haberleri her duyduğumuz da insana bu toplum nereye gidiyor, insanlığımız nerede kaldı, komşuluk ilişkilerimiz öldü mü? Sorularını kendi kendimize sormadan edemiyoruz. Evet, maalesef batı toplumlarının yaşam tarzı ve anlayışı ile kültüründen kaynaklanan bu durumun bilançosu da giderek ağırlaşıyor. Bu tür ölüm haberlerinin sıkça görüldüğü ülkeler de bazıları ise çözümü teknoloji de bulmuş. Amerika ve Japonya’da geliştirilen ve geçtiğimiz hafta yayınlanan haberlere göre bu iki ülke evinde yalnız yaşamayı tercih eden yaşlıları yakın takibe almış. Eve yerleştirilen sensörlerle yaşlıların kalp ritmi, solunum fonksiyonları ve eve giriş çıkışları takip ediliyor. Evlerine akıllı sensör yerleştirilen bu kişilerin yürüme hızları, kalp atışları, yemek yeme biçimleri, eve giriş çıkışları, buzdolabını hangi sıklıkla açıp kapadıkları, telefonu kaç kere kullandıkları takip ediliyor.
Dünyada genel bir problem haline gelen bu bölüm ile ilgili, daha önce Avustralya’da yaşanan bir iki olayı da konunun daha iyi anlaşılması açısından hatırlatmaya çalışalım.
Bir kaç hafta önce Avustralya medyasında çıkan bir haber de Sydney’in Surry Hills semtinde bir evde tek başına yaşayan ve 8 yıl önce öldüğü anlaşılan 87 yaşında bir bayanın (Natalie Wood) iskeleti ile karşılaşıldı. Ne gariptir ki bu haberin yayınlandığı aynı hafta benzer bir olay da Batı Avustralya Eyaletinden geldi. Eyaletin başkenti Perth’de 75 yaşında bir adamın yaşadığı apartman dairesinde 2 yıl önce vefat ettiği anlaşıldı. Hemde bu en son olay Perth şehir merkezinde Hükümetin emekli ve yaşlılar için özel olarak tahsis ettiği evde meydana geliyor. Bu sadece iki ayrı eyalet de ve eğer yaşasalardı biri 87 diğeri de 75 yaşında olacak iki yaşlı insanın ibretlik olayı. Kimbilir dünyanın başka ülkelerinde buna benzer daha kaç hadise yaşanıyordur.
Eyalet emniyet ve hükümet yetkilileri olay sonrası yaptığı açıklamalar da üzüntülerini ifade edip, hep komşuluk ilişkileri üzerinde durdular. Hatırlanacağı üzere 2009 yılı başlarında aşırı sıcaklardan dolayı Viktorya eyaletinde 173 kişinin ölümü ile sonuçlanan orman yangınları ile ilgili her gün televizyon karşısına çıkarak topluma bilgi veren dönemin Eyalet Başkanı John Brumby, göz yaşlarına hakim olamamış ve orman yangınlarında hayatını kaybedenlerin yanısıra aşırı sıcaklardan dolayı evinde hayatını kaybeden yaşlılara dikkat çekmişti. Brumby, vatandaşlardan böyle yalnız yaşayan yaşlı komşuları varsa onları sık sık ziyaret etmelerini ve ihtiyaçları olup olmadığı, sağlık durumlarının nasıl olduğunu sormalarını istemişti. Brumby, insan ruhunun yalnızlığa mahkum edilerek, her şeye maddecilik gözüyle baktırılmaya çalışılan günümüz insanına komşuluk ilişkilerinin önemi ve insanlık görevinin gereklerini hatırlatmış oluyordu aslında.
Bizim dinimizden yansıyan güzelliklerle yoğrulan gelenek ve göreneklerimize göre de bu böyledir. Hatta bizim kültürümüzde komşularımız ile olan yakınlığımız ve samimiyetimiz bazen akrabadan da ötedir ‘Ev alma, komşu al’, Komşu, komşusunun külüne muhtaçtır’ şeklinde yaşam kültürümüze girmiş atasözlerimiz var. İslam da komşuluk ilişkileri de akraba ilişkileri kadar önemlidir. Komşuluk ilişkisinde akrabalık ve kan bağı söz konusu olmayıp, aynı ırk, inanç ve felsefeye bağlı olmak sartı da aranmamış. Peygamber Efendimiz (SAV)’in ‘Komşusu aç iken, kendisi tok yatan bizden değildir’ şeklindeki nurlu beyanları da komşuya ve komşuluk ilişkilerine verilen önemi bize en bariz şekilde açıklıyor.
Aslında bu konu aile bağları, anne ve babaya saygı, hürmet ve onlara her türlü şartlar da bakma yükümlülüğüyle de ilgili. Ancak daha önce arz ettiğimiz gibi, batı kültürünün farklı bakış açısı dolayısı Avustralya’da biz şu içerisinde bulunduğumuz mübarek ve manevi günlerin kıymetinin bilinciyle bahsettiğimiz şekilde komuşularımız varsa bize düşen nelerdir bunları hatırlatmaya çalışmış olduk.
Günümüzde komşuluk ilişkileri, farklı sebeplerden dolayı bilhassa büyük şehirlerde zayıflasa da, her insanın yakınlık ve uzaklık çizgisine göre diğer insanların dertleri ile dertlenmesi, sevinçleriyle de mutlu olması özlenen sevgi toplumunun oluşmasında büyük önem arz ediyor. Konumuzu dinimizin akraba, aile ve komşuluk ilişkilerine verdiği önemi vurgulamak açısından şu ayet-i kerime ile tamamlayalım.
Bu vesileyle tüm toplumumuza hayırlı ramazanlar dileriz.
“Allah”a ibadet edin, O’na ortak koşmayın, ana ve babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın ve uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolda kalmışlara ve ellerinizin altındaki kimselere (köle, cariye, hizmetçi, işçi) iyilik edin.’’ (Nisa, 4/36)