Gerçek mü’min alıp verdiği nefeslerin, attığı her adımın, ağzına koyduğu her lokmanın, bakış-duyuş, her tavır ve davranışlarının, hatta hayalinden geçen şeylerin bile hesabının sorulacağına inanarak hareket eder, hayatını ona göre tanzim eder.
Ya mü’min gömleğini giyerek İslam kimliği ile Hakk’a başkaldıranlar, ortalığı yakıp yıkıp milleti, aileleri, hususiyle farklı bahçenin bahçıvanının gülleri olan mü’minleri birbirine saldırtıp düşman haline getirenler, makam ve mevkiinin, gurur ve kibirin heva ve heveslerinin esiri, dövizlerin ve villaların altında kalıp ezilenler, yalan iftira ve gerçek dışı beyanlarla zavallı halkı, tertemiz Anadolu insanını kandırıp aldatanlar, dalalete düşmelerine vesile oldular, böylece yıktılar milletin hayallerini, kararttılar İslam’ın istikbalini.
“Gönül her zaman arar durur bir yari sadık, Bazen de sadık dedikleri çıkar münafık” ifadelerine sebep olanlar “Helaket ve felaket asrını, nifak asrına” çevirdiler. Bir hadisi şerifte Hz. Musa (as) Allah’a “Ya Rab; Seni nerede arayayım?” deyince O “Ya Musa Beni kalbi kırıkların yanında ara” buyurur. Başka bir Hadisi Şerifte kul, kırık kalbiyle Allah’a teveccühde bulununca, Hz. Rahman, “Üzülme! Ben kalbi kırıklarla beraberim” buyuruyor.
Gerçek Mü’min marziyat-ı ilahiyeye kavuşabilmesi için, kalbini, ruhunu O’na (cc) bağlar, Cennetinde ötesinde Hakk’ın hoşnutluğunu hedefleyerek, hayatını ona göre tanzim eder.
Allah(cc), kudretinin delili olan Hz Adem’den (as) kıyametin son ferdine kadar, parmak izleri, göz yapıları ve daha nice sırlarla donatıp yarattığı insanları birbirine benzetmemiş, fakat aynı kalıpta aynı uzuv ve latifelerle tezyin etmiştir.
Her insanı aynı formatta yaratmış, ama hiç birini diğerine benzetmemiştir. Birini kudretine, diğerini bir olduğuna delil yapmıştır. Aynen öylede, duygu ve düşünce itibariyle de birbirine benzetmemiş, onun için erkan-ı İmaniyede ittifak, füruatta kabiliyetlerin önünü açmıştır. Gaye bir hedef bir yollar farklı olabilir. Önemli olan ihtilafın müsbetini, yani hizmette yarışı gerçekleştirmeli, fakat birbirine engel olmamalı, gözümüzü açtığımız dünyayı karartmadan, Kabe’den daha kıymetli insan kalbi kırıp, zulüm irtikap etmeden, kendimize yapılmasını istemediğimiz şeyleri, başkalarına yapmadan yolumuza devam etmeliyiz. İttifak edemesek bile en azından ihtilafa düşmemeliyiz.
Ankebut Suresi 69. ayette “Bizim uğrumuzda gayret gösterip mücahede edenlere elbette muvaffakiyet yollarımızı gösteririz. Muhakkak ki Allah iyi davrananlarla beraberdir.” buyurmaktadır.
Mü’min, kendisini Allah’dan uzaklaştıran herşeye, günah ve haramlara karşı tetikte olmalı ve duyarlı hareket etmelidir. Kainatı Allah hesabına tetkik ve tefekkürle, ruhi hayatını sürekli yenilemeli, dünya lezzetlerini acılaştıran ölümü unutmamalıdır.
“De ki: Dünya meta-ı ne de olsa azdır; ahiret ise takva ehli için mahz-ı hayırdır.” Nisa Suresi-77
” Allah’ın sana verdiği her şeyde ahiret yurdunu ara; bu arada dünya’dan da nasibini unutma!” Kassa-77
” Bu dünya hayatı bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurdu ise, doğrusu işte gerçek hayat odur; eğer bilselerdi .” Ankebut-64
Mü’min, Allah tarafından sürekli kontrol edildiği şuuruyla hayatını tanzim ederek takva duygusunu takviye etmeli, günahlara karşı nefsini gemlemelidir.
” Allah her şey üzerinde rakip ve gözetleyicidir.” Ahzab-52
Efendimiz (sav), Buhâri-Müslim’de “Allah’a, O’nu görüyormuş gibi ibadet (veya ubudiyet)te bulunmalı. Her ne kadar sen O’nu göremesen de O seni görüyor ya!” buyuruyor. M.Ali Şengül
05.06.2015