Mü’min, zalim, gaddar ve hodfuruş, hodbin, cebbar, terörist, anarşist değildir. O Allah’ın kuludur. Kur’an, her vesileyle insanın Allah’ın kulu olduğunu hatırlatır. İnsan Kur’an rehberliğinde kulluğunun şuuruna ermişse en büyük fazileti yakalamış demektir. Yüce Allah’ın (cc); “Ey insanlar kulluk edin!” (Bakara-21) emrine Lebbeyk diyen ehl-i iman günde 40 defa huzurunda yalnız sana kulluk ederiz (Fatiha) diyor, Rububiyete karşı, Ubudiyetini ifa ediyor.
Mü’min, Allah’dan başka hiç bir varlığa ibadet etmez, secdede bulunmaz ve bel kırmaz, boyun bükmez. O aziz bir kuldur.
Mü’min mütevazidir. Gururdan, kibirden uzaktır. Fetih suresi-29 ayette “Muhammed (s.a.v) Allah’ın resulüdür. Onun, beraberindeki müminler de kâfirlere karşı şiddetli olup kendi aralarında şefkatlidirler….” buyruluyor.
Mü’minlerin kafirlere karşı şiddetli olması, haşin ve katı davranmaları manasına gelmeyip, imanlarının sağlamlığı, kafirlerin onlara kolay kolay korku verip sindiremeyeceği, menfaat ve şehvetlerle satın alınamayacaklarını ifade etmektedir.
Mü’min mezkur bu iki kanatla Allah’a yükselmeye azmeder, O’nun hoşnutluğunu kazanmaya çalışır. Mü’min’in hedefi, ihlas, samimiyet, vefa ve sadakat merdiveniyle Allah’ın rızasına ulaşmaktır. Marziyatı ilahi ise; kalbin huzur ve itminana kavuşacağı bir mazhariyete yürümek ve saadeti dareyni elde etmek için hak yolda koşmaktır.
Mü’minin hayat düsturu, teâvün ve tesanüt yardımlaşma ve dayanışmadır. Mü’min kainatı bir yardımlaşma armonisi olarak görür ve hayatını ona göre tanzim etmeye çalışır. Kainattaki bu ahengi, bu senfonizmayı bu umumi musikiyi bozmadan hep yardıma koşar.
Mü’mini en iyi tarif eden Rabbimizin kelamına müracaat edelim.
Yüce Allah’ın Maide suresi 2. ayette kullarına“…Birr ve Takvada birbirinize yardımcı olunuz…” emrine riayet eder mü’min.
Mü’min insanlar arasındaki rabıtayı; uhuvvet ve kardeşlik olarak kabullenir. Kur’an’ın “Mü’minler ancak kardeştir.” (Hucurat suresi-10) beyanına uygun hareket eder. Mü’min terbiyeyi Kur’an-a uyarak “Kim haklı ise o kuvvetlidir” inancına bağlı olarak yaşar. Zira Mü’min nazarında hakka bağlılık bir ibadettir.
Allah cc. Asr suresinde; “Asr’a yemin ederim ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Bunlardan ancak iman edip, iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.” Buyurur. Mü’min her zaman hakkın yanında yer alır, hakkı yaşar ve hakkı tavsiye eder. Hakkı ikame etmeye çalışır, o yolda başa gelenlere karşı zulmetmeden, mukabelede bulunmadan kavga gürültü çıkarmadan sabır içinde şükreder.
Allah (cc) Kur’an-ı Muciz’ul Beyanda varlıkların en mükemmeli, eşrefi mahlukat olarak yarattığı insanı; Mü’min, Münafık ve Kafir olarak üç gurupta anlatmaktadır.
Mü’min: Kelime manası itibariyle inanan demektir. İslam akaidine göre mümin Allah’a, meleklere, kitaplara, Peygamberlere, ahiret gününe, kaza ve kadere inanan, bu inancında hiç bir şüphe taşımayan, üstelik kalbî bir şüphe taşımadan, inandığı bu hususları diliyle de açığa vuran kimsedir. Bu kimseler Allah’ın rahmetine ve cennetine kavuşacaklardır. Bir kimsenin gerçek bir mü’min olduğunu, en iyi Allah bilir. Mümin, son nefeste imansız gitmemek için her an Allah’a dua dua ve inancının gereklerini yerine getirmeye çalışır. Mü’min yeryüzünde ıslah ve huzurun doğması yolunda ve insanlığın kurtuluşu adına çalışan ve çırpınan kimsedir. Onlar Kelime-i Şehadeti yahut Kelime-i Tevhidi gönülden tasdik ederek, bunu aleme kavl-i leyyinle ilan ederler.
Münafık: İman esaslarını kalbiyle kabul ve tasdik etmediği, Allah’a ve Resulune inanmadığı halde, inandığını söyleyen, yani içi başka dışı başka olan iki yüzlü kimselere denir. İnsanların en kötüsü onlardır. Cehennemde de en büyük azabı onlar tadacaklardır. Müminler onların dış görünüşlerine bakarak kendilerine müslüman muamelesi yaparlar. Ancak bunların fitne ve fesadına karşı da uyanık bulunmaya çalışırlar. Peygamberimiz (s.a.v) zamanında da münafıklar vardı. Kıyamete kadar da içimizde münafıklar bulunacaktır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) bizi münafıklara karşı uyarmış, onların alametlerinden bazılarını bildirmiştir. Bir hadis-i şerifte: “Münafıkın üç alameti vardır 1- Konuştuğu zaman yalan söyler, 2- Vadettiğinde sözünde durmaz, 3- Kendisine emanet edilen şeye hıyanet eder” buyurulmuştur.
Bakara 8. ayette; “Öyle insanlar vardır ki, “Allah’a ve ahiret gününe inandık” derler; oysa iman etmemişlerdir.” 11. ayette ne zaman onlara: “Ülkede fesat çıkarmayın!” denilse “Biz sadece barışçıyız, ortalığı düzeltmekten başka işimiz yok!” derler. 12. ayette ise; “Gözünüzü açın, bunlar bozguncuların ta kendileridir, lakin şuurları yok, farkında değillerdir.”
Kafir: İman esaslarını kalbiyle kabul ve tasdik etmediği gibi, bu inkarını diliyle de açığa vuran, Allah’a ve Peygamberine inanmadığını ilan eden kimselere denir. Kafir inkar eden, hakkı örten, mukaddes değerlere küfreden manasına gelir.
Kur’an-ı muciz-ül beyan Bakara suresi 6. ayette; “İnkara saplananları ise ister uyar, ister uyarma onlar için birdir, imana gelmezler.
- ayette ise “Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerine de bir perde inmiştir. Bunların hakkı büyük bir azabtır.” Bu mühürlenme iradeleri ile batılda ısrar etmelerinin sonucu olarak ilahi bir cezadır.