Samanyolu Genel Yayın Yönetmeni Hidayet Karaca ve polisler hakkında tahliye kararı verdiği için tutuklanan Hakim Mustafa Başer, tutuklu bulunduğu cezaevinden mektup yazdı.
Hakim Mustafa Başer’in adalet.org’da yayınlanan mektubu
şöyle:
Kıymetli Meslektaşım. Mektubunuz bana ulaşalı epey oldu. Cevap yazmak için duruşmaların geçmesini bekledim. Zira soruşturma sırasında savunmamı bile almaya cesaret edemeyen HSYK Başmüfettişi ve Bakırköy Adliyesi savcıları ile hiç bir yetkisi olmadığı halde beni tutuklayan Bakırköy 2.ACM yargıçlarına göre mesleki kaygıları olmayan yüksek yargının yargıçlarının, sadece verdiğim karardan dolayı tutuklanadığımı görüp beni anlayabilecekleri yönünde ümidim vardı ancak yanılmışım.
Yürütmenin hoşuna gitmeyen karar, usul ve yasaya uygun olsa bile sonuç olarak tutuklanmam tüm meslektaşlarıma gözdağı verdiği gibi yüksek yargıçlara da vermiş. Böylece tutuklanan yalnız ben değil, tüm Türk yargıçlarının vicdanı olduğunu maalesef müşahade ettim.
Yargıtay 16.Ceza Dairesinde ki duruşmalar sırasında yaşadıklarımız da dikkate değer. Daha ilk duruşmada, sayın başkanın duruşma salonunda yaşanmayan şeyleri hem de duruşmaya ara verilmesi sırasında zapta yazdırması gibi bir çok hataya sebebiyet verilmesinden çekinilmemiştir. Yine sayın başkanın, sanık müdafiilerinin daha usule ilişkin beyanda bulunurken onlara hitaben “siz istediğiniz kararı aldırmaya mı çalışıyorsunuz, yargılamayı etkilemek suçtur, hakkınızda yargılamayı etkilemeye teşebbüsten suç duyurusunda bulunabiliriz” diyerek müdafiilerin en tabii hakkının, istediği kararı aldırmak istemesi olduğunu dahi kabul edemememektedir. Yine beyanlarımız tam olarak zapta geçmemiş ve ara kararlar anlaşılır şekilde yazılmamıştır.
Sayın heyet verdiği ara kararından hiç bir gerekçe göstermeden daha sonra dönmüştür. Daha onlarca usul hatası bilerek ya da bilmeyerek yapılmıştır. Sayın hakimim bunları niçin anlatıyorum? Ben Anayasa ve yasaların bana verdiği yetki çerçevesinde oluşan vicdani kanatime göre karar vermekten ibaret eylemimden dolayı “yaklaşık 1 yıldır” tutukluyum.
Tutuklanmam meslektaşlarım arasında infialle karşılanıp hukuki platformlarda tepki verirler diye düşünürken, bana sahip çıkan senin gibi az sayıdaki meslektaşlarımın dışında diğer meslektaşlarımın, bana sahip çıkmadıkları gibi; bazı siyasilerin, HSYK Başkanları ve genel sekreterinin yargıçlara gözdağı veren açıklamalarından nasiplerini aldıklarını ne yazık ki anladım. Ayrıca daha ilk duruşmamın olduğu gün meslekten ihraç edilmem, meslektaşlara yönelik mesajların devam ettiğini göstermektedir.
Sayın hakimim, beni gerek soruşturma gerekse kovuşturma sırasında yargılayan meslektaşlarım, yargının temel kurallarından olan “bağımsız oldukları” görüntüsü verme ihtiyacı dahi duymamaktadırlar. Ben bir gün, ihtiyaç duyduğumuz temel hakların kullanılmasının olmazsa olmazı olan, güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ve güvenliği ile birlikte hakkın ve hukukun üstün geleceğine dair inancımı koruyorum. Şayet tutuklanmama sebep olan usul ve yasaya uygun olarak vermiş olduğum kararımı verdiğim o güne dönsem benim, ailemin ve yavrularımın bunca süredir çektiği tüm sıkıntı, meşakkat ve eziyete rağmen oluşan vicdani kanaatime göre aynı kararı yine verirdim. Zira bağımsız yargıcın yapması gereken de bundan başka bir şey değildir.
Ülkemde, yargı bağımsızlığının tartışma konusu dahi yapılmadığı, herkesin yargıya tam olarak güvenebildiği, yargıçların verdikleri kararlardan dolayı tutuklanmadığı güzel günler dileği ile mektubunuzla verdiğiniz manevi destekten dolayıteşekkür eder saygılar.