İstanbul Anadolu 9. SulhCeza Hakimliği, Samanyolu Grubu bünyesindeki reklam şirketi ile Kaynak Kültür Grubu’nun 14 şirketine daha kayyım atadı. Kaynak Grubu’nda kayyımatanan şirket sayısı 72’ye ulaştı. İpek Koza Grubu ile başlayan kayyım atamaları çığırından çıktı. Kaynak Holding, Zaman Gazetesi ile yurt genelindeki 100’den fazla özel okula kayyım atandı. Son aylarda kayyım atanan şirket ve kurumların sayısı 200’ü geçti. Hukukçular kayyım atamalarına sert tepki gösterdi.
KAYYIM İÇİN DELİL GÖREMEDİK
Adana Barosu Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık: Maalesef siyasi iktidar kendisi gibi düşünmeyen muhalif olarak gördüğü kişi, kurum ve grupları korku baskı ve tehditle,devlet gücünü kullanarak susturmaya çalışıyor. Yargının Türkiye‘deki misyonu hukuki güvenliği sağlamaktan ziyade yargının kendisi tehdit aracı haline geldi. İktidar ve sarayın yargıya her türlü müdahaleyi yaptığını görüyoruz. Kayyım atanan kurumlar şirket faaliyeti kapsamında hangi suçu işlediler? Ne var yani. CMK 133. madde hangi suçlarda kayyımatanacağını açık net şekilde belirtmiş. Olağanüstü dönemlerin mahkemesi olan Sulh Ceza Hakimlikleri siyasi iktidarın elinde bir korkutma sopasıdır. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı hiçbir dönemde bu kadar ayaklar altına alınmamıştır. Darbe dönemlerinde dahi bu kadarı yaşanmamıştır. Okulların, şirketlere kayyım atanması için hangi kanıtlar bulunmuştur?
AİHM’DEN TAZMİNAT YAĞACAK
Siyasi iktidarın söylemleri dışında İpek Holding‘e Zaman Gazetesi‘ne ve okullara el konulması süreçlerinde suçla ilgili illiyet bağı ve delilleri göremedik. Artık memlekette kişinin can, mal ve hukuk güvenliği bulunmamakta. İç hukuk yolları tükendikten sonraAYM ve AİHM‘de Türkiye‘nin ciddi cezalar almasına neden olacaktır. Çünkü insanlarıneğitim hakları, halkın basın özgürlüğü ve mülkiyet hakları engellenmiştir. Türkiyedemokrasisine darbe vuruluyor. Kayyım atamalarının hiçbirinde hukuki delilin olmadığı düşüncesindeyim. Bunların hepsi burun sürtme, toplumsal kesimlere mesaj veriliyor. Eleştirmeyin. Biat edin deniyor.
HUKUK iÇiNDE HESABI SORULUR
Evrensel Hukukçular Platformu Başkanı Hasan Basri Aksoy: Kayyım müessesesi tamamen siyasi iktidarın bir cezalandırma aracı olarak amacından ayrı ve hukuki düzenlemeden farklı bir şekilde kullanılıyor. Kayyım atandığı firmanın hem mali hem dehukuki durumunu korumakla mükellef ve yükümlü olmasına rağmen atanan her kayyımbir süre sonra şirketin ve gazetenin batmasını sağlamaktadır.
ZARAR ETTİREN YARGILANIR
Dolayısıyla atanan kayyımların görevlerini ihmalden ve kötüye kullanmadan dolayı haklarında dava açılmasını gerektirecek icraatlarda bulunmamaları gerekir. Bu süreç bittiğinde hukuk içerisinde hesabı sorulacaktır. Kayyım Ali kıran başkesen olmuş. Kayyım atanan firma ve eğitim kurumları ekonomik olarak zor durumda olan firmalar da değiller.
YARGIÇ ÖZEL TAYİNLE GELDİ
Ekonomik olarak zor durumda olsalar, bütçeleri ekside olsa, iflas eşiğinde olsa atanacakkayyımın hukuki mantığını anlamak mümkün ama hukuken ve mali olarak sıkıntısı olmayan firmalara atanmış olması siyasi iradenin cezalandırma amacıyla yaptığını göstermektedir. Yapılan işlemler hukuki olmaktan uzak. Sulh Ceza Hakimlikleri, mahkemelerin yerine kuruldu. Proje mahkemelerdir. Yasal statüleri de tartışmalıdır. Doğal yargıçlık ilkesiyle kurulmuş ve atanmış yargıçlardan oluşmamaktadır. Tamamenatamayla, tayinle özel görevlendirmeyle getirilmişlerdir. Verilen kayyım kararları hukuki olmaktan ziyade siyasidir. Tartışmaya açıktır.
BU iŞLERiN ÇiViSi ÇIKTI ARTIK
Türk Eğitim Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk: Türkiye‘de artık bu işlerin çivisi çıktı.Türkiye bu konularda adeta freni patlamış kamyon gibi. Her yere kayyım atanabilir artık.Kararlar hukuk çerçevesinde değil de bir takım zanlarla verildiği sürece Türkiye bunları yaşayacak. Ama nereye kadar yaşarız bilmiyorum. Adalet, hukuk ve insan hakları esas olmalı. Bu yapılanların hiç kimseye faydası olmaz. Türkiye‘ye faydası olmaz. Kayyımatamalarıyla dünya ölçeğinde de ayıplı bir ülke durumuna düşürülüyoruz. Yanlış buluyorum. Kabul edilecek şeyler değil. Hukukun egemenliği olmadığı sürece Türkiye‘ye huzur gelmeyecektir. Önce adalet diyorum.
MÜLKiYET HAKKINA MÜDAHALE
Adalet eski Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk: CMK’nın 133. maddesi kayyımatanmasını düzenliyor. Suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlendiği yönünde kuvvetli suç şüphesi varlığı halinde hakim veya mahkemenin kayyım atayacağı öngörülmüş. Son zamanlarda bu çok yaygınlaştırılmış bir uygulama haline geldi. Aslında çoğu zaman suçlanan kimselerin de aklanmasıyla sonuçlanacak bir süreçte o kimselerin elinden malvarlıklarının, şirketlerinin yönetimi alınmaktadır. Bu özel teşebbüs özgürlüğünün ihlalidir. CMK’nın dışına çıkılmaktadır.
AMAÇ MUHALEFETİ SUSTURMAK
Kayyım atamalarının muhalif tutumuyla tanınan basın yayın organlarına yapılması son derece dikkat çekicidir. Kayyım atanan basın kuruluşları iktidar yardakçısı organlar haline dönüşmektedir. Bu da bu atamaların siyasi amaçlı olduğunu gösteriyor. Kayyımataması, muhalefetin susturulması kontrol altına alınması baskı altına alınmasıuygulamasına dönüştü. Adeta bir hesaplaşma yapılıyor. Böyle bir şey Anayasal güvence altında olan mülkiyet, eğitim ve özel teşebbüs haklarına müdahaledir. CMK’nın 133. maddesindeki kayyım atama yetkisi amacından saptırılmış biçimde uygulanmaktadır. Yasa koyucunun amacı bu değildir.
YARGI SİYASETİN EMRİNDE
Türkiye, bugün demokratik rejimde kritik bir dönemece geldi. Muhalefetin her çeşit baskıyöntemiyle susturulması amaçlanmaktadır. Açılmış olan bir eğitim kurumu yayın yapan bir televizyon kanalı, gazete… İktidarın bazı gruplara karşı adeta hasmane tutumu var. Maalesef yargı da o doğrultuda kararlar vermekle siyasi iktidarın emellerine hizmet eder duruma düşmektedir. Bunun olmaması lazım. Çünkü yargı bağımsızdır. Hakimlerin daima adalete uygun karar vermesi gerekir. AİHM‘e gitmeden AYM‘ye taşındığı takdirde dahi bir sonuç alınacağını düşünüyorum. Metin ARSLAN- ÖZGÜR DÜŞÜNCE GAZETESİ