Artık içerisinde bulunduğumuz yüzyılda hiç olmayacak ve umulmayacak gibi duran bazı tabular bir bir yıkılıyor. Görev süresi yıl sonuna doğru sona erecek olan Başkan Obama 90 yıl sonra savaş gemisi eşlik etmeden Küba’yı ziyaret etti ve bu hareketi ile tarihe geçti. Öte yandan bundan birkaç ay önce 50 yıldan beri cunta ile yönetilen Myanmar, demokrasiye dönerek seçime gidip, halkının sesini sandığa dolayısı ile yönetime yansıtabilmesine izin verdi. 2012 yılının ortalarından beri İran’a uygulanan ekonomik yaptırımlar kaldırıldı ve Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, beraberinde bakanlar ve 120’den fazla iş adamı ile Avrupa’yı ziyaret ederek, ülkesine yabancı yatırımları çekmek ve ekonomisini güçlendirmek için yeni adımlar attı. Dünyanın bazı sert rejimleri yumuşama emarisi gösterirken, Türkiye’nin demokrasiden, insan hakları ve özgürlük gibi evrensel değerlerden uzaklaşması ise anlaşılır gibi değil.
Evet Türkiye usulü Başkanlık ve tek adam olma hayali, giderek Türkiye’yi, başta en yakın komşuları olmak üzere birçok ülkenin nefret ettiği bir konuma getirdi. Üstelik bu tutum Türkiye’nin, bir İslam ülkesi olarak, inandığı değerlerine de zarar vermeye başladı. Anayasayı tanımayan ve verdiği kararlara da saygı duymayan Erdoğan’ın siyaseti yüzünden, ülkemiz sürekli imaj kaybı yaşıyor. Özellikle son zamanlarda şiddetini arttırıp, özgürlükleri kısıtlayan, hayır yolunda emeğini, parasını ve zamanını ortaya koyan insanlara zulüm eden, rektörü, hakimi, akademisyeni, işadamını, gazeteciyi uyduruk sebeplerle hapse atıp, hakkında delilsiz, ispatsız, belgesiz herhangi bir suçlama kararı olmadan aylarca tutuklu yargılatan zihniyetin bu acımasızlığı, Tükiye’nin içinde yeterli karşılığını bulamasa da, Türkiye’nin dışında çok rahat buluyor.
İşte en son örneğini Zaman Gazetesi’ne yapılan haksız kayyım atanması ile gördük. Muhalif seslere tahammül edemeyen siyasal iktidarın, özgürlükleri gasp usulsüzlüğünü birçok ülke gibi, Avustralya medyası da çok önemsedi ve geniş yer verdi. Usta yazarlar daha çok Türkiye’nin coğrafik konumundan dolayı önemli bir rolü üstlendiği ve izlediği siyasi politikası ile örnek bir ülke olması gerekirken, Tayyip Erdoğan’ın yükselen otoriterlik kaprisleri yüzünden, bunun tehlikeye girdiğine dikkati çekti. The Sydney Morning Herald Yazarı Peter Hartcher’da kayyım konusunu gündeme taşıdığı köşesinde, Türkiye ve Malezya’yı örnek verdi.
İki ülkenin liderlerinden dolayı otoriterliğe doğru kaydığını yazan Hartcher, Türkiye ve Malezya’nın İslam ülkeleri olmalarını irdeleyerek ‘Maalesef halkının çoğunluğu Müslüman olan çok az başarılı laik demokrasiler var. Ne yazık ki bu ülkelerden iki tanesi (Malezya ve Türkiye) başarısızlığa doğru kürek çekiyor’ diye yazdı. Gazetenin politika yazarının bu kriterinden gerçekten Müslümanlar olarak hepimizin çok ders çıkarması gerek. Dünyada zaten şu anda barış ve sevgi dini İslam’ı, gerçekleştirdiği eylemler ve cinayetlerle bütün insanlığa yanlış tanıtan ve kötü gösteren IŞİD gibi bir örgütün yaptıkları yetmiyormuş gibi, buna şimdi bir de, İslam’ı temsil eden bu ülkelerdeki otoriterlik inadı, medyaya darbe, özgürlüklerin kısıtlanması ve yolsuzluk iddiaları yüzünden temsil adına daha başka olumsuzluklar eklendi. Ayrıca her iki ülke, hükümet karşıtı medya kuruluşlarına el koyma ile meşhur oldu. Türkiye’de olanlar zaten bir çoğumuz tarafından yakından takip ediliyor. Malezya’da da hükümet ülkenin en popüler haber sitesinin (The Malaysian Insider) yayınlarını engelledi.
Geçtiğimiz haftalar içerisinde ise daha sıcak bir gelişme yaşandı. Malezya’ya yolsuzluklar ile ilgili haber yapmaya giden ABC Televizyonu Four Corners program yapımcısı Linton Besser ve kameraman Louie Eroğlu, Başbakan Najib Razak’a sordukları yolsuzluk sorusu yüzünden, önce göz altına alınıp tutuklandı, daha sonra da sınırdışı edildiler. Her ne kadar iki medya mensubunun tutuklanmasını Malezya Hükümeti, Başbakan için konulan güvenlik sınırının ihlal edilmesine bağlasa da, asıl sebebin Linton Besser’in Başbakana, ‘banka hesabınızdaki yüzlerce milyon dolarla ilgili yorumunuz ne olacak’ şeklindeki iddiaları sorduğu için yapıldığı için çok aşikardı. ABC muhabirlerinin Malezya’daki yolsuzluk iddiaları ile ilgili yaptıkları çekimler geçenlerde yayınlandı. İşin içerisine uluslararası para transferleri ve cinayet de eklenince ülkenin içerisinde bulunduğu durum içler acısı. Muhalif seslere tahammülsüzlük ve hapse atmalar insanları korkutmuş durumda. İnsanlar her şeyi biliyor ama korktukları için sadece uzaktan seyrediyorlar. Şu anda Türkiye’nin geldiği durum gibi. Türkiye ve Malezya örneğinden çıkarılması gereken ders ise, iktidarın veya liderlerin inanç üzerinden İslam’ı siyasete alet etmesi, yani Siyasal İslam ile otoriterleşmesini görmek ve bunu iyi okumak olmalıdır. z.polat@yepyeni.zamanaustralia.com.au