Ahmet Altan, Haberdar.com‘da yer alan yazısında “Senin nasıl yalancı bir sahtekar olduğunu, gerçekleri nasıl çarpıttığını, nasıl ahlaksızca algı operasyonları yaptığını belgelerle öyle bir ortaya koyacağım, seni öyle bir örnek haline getireceğim ki bir daha bu konularda senin gibi algı operasyonu yapmaya kalkanlar senin halini düşünüp vazgeçecekler.” ifadeleri yer verdi.
İşte Ahmet Altan’ın o yazısı…
AHMET HAKAN’A:
“Korkak şarlatan” diye kime denir biliyor musun, söylemesi gereken üç kelimeyi söyleyemediği için yarım sayfa yalan yazan adama denir.
Sataştığın biri sana “teke tek çık karşıma” dediğinde söylemen gereken üç kelime şuydu:
“Çıkıyorum karşına, gel.”
Başkalarının ardına saklanmadan, yazdığının sahibi olarak çıkardın ortaya.
İtalyan filmlerinde küçük dolandırıcılar vardır, sürekli küfrederek, bağırıp çağırarak, dikkat çekmeye çalışarak oradan oraya koşuştururlar ama asla gerçek bir kavgaya giremezler, gizli gizli ona buna ispiyonculuk ederek birkaç kuruş paratırtıklamaya uğraşırlar.
Biraz onlara benziyorsun sanki.
İktidar adına algı operasyonları yapıyor, bağırıyor, çağırıyor ama kimseyle yüz yüze hesaplaşamıyorsun.
Bu halini biraz zavallı buluyorum doğrusu, korkunu gizlemek için tutunmaya çalıştığın çığırtkan dolandırıcı üslubunla ve çaresizliğinle gizliden gizliye bir acıma duygusu bile uyandırıyorsun bende.
Hayatını, saygıdeğer bir adam olamamana mazeretler aramakla geçiriyorsun.
“Kurbanlar olmadan” benle ekrana çıkamazmışsın…
Gerçekten kurbanlarsa derdin, kurbanları korumak istiyorsan, çıkarsana Tahir Elçi’nin eşini… Çıkarsana Roboski’de uçaklardan fırlatılan roketlerle paramparça olan insanların akrabalarını… Çıkarsana Güneydoğu’da gözünden vurulan bebeğin annesini… Çıkarsana evleri bombalarla yıkılan Sur ahalisini… Çıkarsana hem mahkum edilen, hem suikast teşebbüsüyle karşılaşan Can Dündar’ı, bir de ona anlattırsana MİT Tırların
Çıkarsana Cizre’nin bodrumlarında yakılanların nişanlılarını… Çıkarsana 21 yıldır yargılanmadan tutuklu yatan sanığının babasını… Çıkarsana hukuksuz yere gazetelerine el konulan, başlarına kayyum atanan, işlerinden kovulan meslektaşlarını… Çıkarsana bir bildiriyi imzaladı diye “teröristlikle” suçlanan Esra Mungan’ı… Sandıkta kazandığını elinden almak için dokunulmazlığı kaldırılarak Meclis’ten sürülmek istenen Selahattin Demirtaş’ı şimdi bir daha çıkarsana..
Sen Erdoğan rejiminin tek bir kurbanını bile çıkaramazsın bugün programına.
Bir tekini bile…
Erdoğan’ı gerçekten kızdıracak tek bir satır ciddi eleştiri yazamazsın.
Bazen gizli, bazen açık iktidara yaltaklanıp duruyorsun.
Gazetenle birlikte bütün derdiniz, Erdoğan’a karşı muhalefeti bölmek, Erdoğan’a muhalefet edenlere saldırıp onların hedefini şaşırtmaya uğraşmak.
Senin gibi o kadar çok adam var ki şu sıralar etrafta.
Gerçi senin gibiler için Erdoğan ya da başka biri fark etmez, iktidarda olsun yeter, hemen biat edip, hizmet sunarsınız.
Askeri vesayet zamanında da generallerin ayakları altında yuvarlanıyordunuz…
Biz askeri vesayetin generalleriyle dövüşürken senin ve patronunun neler yaptığını da biliyoruz, arşivler duruyor.
Tek bir örnek vereceğim sana.
Neden bir mezrada havan topuyla kıymık kıymık parçalarına ayrılan Ceylan için“bir ses verin” diye biz üç gün yalvardık da üç gün boyunca sesinizi çıkarmadınız?
Çıkaramadınız…
Günlerce sustunuz… Ceylan kurban değil miydi?
Annesi kurban değil miydi?
Kurbanları koruyormuşsun…
Senin haddine mi düşmüş birilerini korumak… İktidardan korkan, patronundan korkan biri, kendi onurunu koruyamayan biri başkalarını nasıl koruyacak?
Sen onların haklarını korumaya çalışmıyorsun, üstelik onlara da saygısızlık edip onları canlı kalkan gibi kullanmaya çabalıyorsun.
Onların arkasına saklanmak bütün derdin.
Ben kendimden bu kadar eminim de sen niye bu kadar titreksin?
Çünkü sen uyduruyor, yalan söylüyor ve çarpıtıyorsun… Bense elimdeki belgelere dayanarak böyle güvenli konuşuyorum.
Yazı diye yazdığın o yarım sayfalık küfürlerle karışık dolandırıcı tipi “palavralar antolojisi” var ya, onların her birini nasıl uydurup birbirine karıştırdığını, çarpıttığını, karşıma çıkabilseydin sana belgelerle gösterecektim… Onların hiçbiri senin dediğin gibi değil… Hepsinin de belgesi var.
Sana hem karşıma çıkıyormuş gibi yapıp hem de kalabalıkların arkasına saklanma fırsatını vermeyeceğim… Öyle ucuz kurnazlıklar yaptırmayacağım sana.
Ama o iddiaları da ortada bırakmayacağım.
Mehmet Baransu’nun, sizin “Balyoz kumpastı” palavranızı, hem de Balyoz’u aklayan mahkemenin “gerekçeli kararına” dayanarak paramparça ettiği bir yazı dizisi yayınlanıyor şimdi.
O dizi bitsin, ben de “trajedileri” ahlaksızca sömürerek ördüğünüz algı operasyonlarını bir bir yazacağım.
Sen korkup kaçıyorsun diye o palavralar sürecek sanma.
Sana şu kadarını söyleyim, yazdığın bütün yalanların ve çarpıtmaların belgeleri elimde
Senin nasıl yalancı bir sahtekar olduğunu, gerçekleri nasıl çarpıttığını, nasıl ahlaksızca algı operasyonları yaptığını belgelerle öyle bir ortaya koyacağım, seni öyle bir örnek haline getireceğim ki bir daha bu konularda senin gibi algı operasyonu yapmaya kalkanlar senin halini düşünüp vazgeçecekler.
Sahtekarlığın bir tek işe yarayacak, bu Balyoz ve Ergenekon konusundaki çarpıtmalarınız, algı operasyonlarınız, duygu sömürüleriniz bitecek.
Ortada bunca belge, bunca gerçek varken, patronunla elele bütün Hürriyet okuyucularını dolandırarak pervasızca yalan söyleyip çarpıtıyorsun…
Sen ilgimi çektin bir kere, sahtekarlığın abidesi olarak patronunla birliktemedyanın lanetlileri tarihine geçtiğini göreceksin.
Bekle…