İhsan Yılmaz
Hemen hemen tüm diaspora topluluklarında olduğu gibi, Türkiyeli diaspora toplulukları da anavatandaki mücadelelerini, gerginliklerini ve kutuplaşmalarını yeni ülkelerine taşımışlardır. Bunlar, çoğu durumda, kraldan fazla kralcıdırlar. Polisin öldürdükten sonra, insanlığa ve de İslam’a aykırı şekilde iple bir aracın arkasına bağlayıp sokaklarda sürüklediği teröristin cesedi ile ilgili eleştirel bir mesaj atsanız, karşınıza çıkar, “Vatanımızı, milletimizi, ordumuzu ve polisimizi yıpratmaya utanmıyor musun” derler.
İnsanların yatak odalarındaki aynalara bir kısım askerin slogan yazıp resim çektirmesine tepki gösterirsiniz, “Vatan-Millet-Sa
Ancak, bu kişiler savundukları ideolojinin ve dünya görüşünün pek azını yaşamaktadırlar. Ülkelerini-vatan
“Yatalak felçliyim” deyip, sigortadan yüklüce tazminat ve belediyeden aylık yardım alan “Ahmet” ya da “Mustafa” isimli “Türk”ün ya da “Müslüman”ın evde halter kaldırırken çekilmiş resmini gazetenin manşetinde görürsünüz! Bir başka gazetede, kendini acındırıp, işsizim diyerek devlet yardımı alan “Türk” ya da “Müslüman”ın, 4 ayrı belediyeden evsizmiş gibi çok ucuz kiraya evler alıp bunları gizlice başkalarına kiraladığını ve sahip olduğu restoranları okursunuz. Sakat olmadığı halde, sakatlara ait karttan alıp, arabasını rahatça sakatlara ait yerlere park eden, iş yeri sahibi olduğu halde, işsizlik maaşı alıp ucuz belediye evinde oturan görüşü pek milli, dini grup liderlerini duyarsınız.
Cami kürsüsünden züht, fedakârlık, takva ve ahiret vaazı verip 3 ya da 4 eş alan sakallı mollayı anlatır size “Hristiyan” muhataplarınız. Ya da “hoca”lıktan başka işi olmayan kişilerin bindikleri lüks arabalar toplumun gözüne çarpar. Tarikatından aldığı bursla ev alıp kiraya veren mollalar da vardır. %20 vergi vermemek için her türlü tezgâhı çeviren, iş yerini kayınvalidesinin üzerine gösterip kendi bedavaya belediye evinde kalan ama Türkiye’de daire üstüne daire alanlar da boldur. Tam zamanlı çalıştıkları halde, aç gözlülükle, belediyeden yardım alabilmek için kendilerini resmiyette yarı-zamanlı göstertenler de çoktur. Yanlış olduğunu bildikleri halde, zehirli bal yer gibi vergisi ödenmemiş gayrı resmi yardım paraları ile iş gören kimi tarikat, Kuran kursu ya da camileri de resmiyette az maaş verip, kalanını gelen zehirli bal ile gizlice ödemeyi seve seve kabul ederler.
Böyle kişileri, birbirlerinden hazzetmeyen gruplar iyi bilir ama hepsi aynı şeyleri yaptıkları için aralarında soğuk savaşın dehşet dengesi gibi bir çatışmasızlık hali oluşmuştur. Ama, içlerinden biri “başımız iyice belaya girecek, yeter artık” der ve şikâyet eder. Ya da yeteri kadar çok para kaçırdıklarında ve bir sürü kişiyi kirlerine bulaştırdıkların
Bunları okuyan milyonlarca “dar ul-harp ehli gavur”, “bu Türkler de ne kahramanmış, çalmışlar ama çalışmışlar” der. Görüntü sakallı ya da başörtülü ise, İslam da bundan nasibini alır. “Ahlaksız gavurların” İslamiyet’e gönülleri ısınır! Ne de olsa Allah bizimle beraberdir, her şerrimizden bir hayır çıkarmak onun işidir!