Milletlerin uzun ömürlü olmaları köklü, sağlam bir aile yapısına bağlıdır. Dünya ile barışık huzur, güven ve emniyeti temsil edecek nesillerin yetişmesi sevgi ile dolu, sıcak bir yuvaya bağlıdır.İnancımız ve kültürümüz gereği yapılan nikâhla yuvalarımız kuruluyor. Nikâhta kadın ve erkek birbirine, yaratıcının birer emaneti olarak söz vermiş oluyorlar. İlk günün mutluluğunu ölünceye kadar sürdürmeleri, karşılıklı sevgi ve saygıya bağlıdır. Mecburiyet olmadan “Cennetin küçük bir köşesi olan yuvayı” dağıtmamak, anne-baba hayatta iken yavruları yetim bırakmamak fedakarlık istemektedir.
Bir psikiyatri profesörün radyoda konuşmasını dinlemiştim. Anne-babanın ayrılması karşısında çocukların balyoz yemiş gibi sarsıldıklarını ifade etmişti.Bazen çok basit şeyler yuvanın yıkılmasına neden oluyor. Buna mani olmak için beyefendinin eve geldiğinde selam vermesi, hanımefendinin eşini kapıda güler yüzle, tebessümle karşılaması ve ruhen sıkıntı içinde olsalar bile, o hali yuvanın sıcak atmosferine sokmamaları, sabredip, dişini sıkıp paylaşarak izale etmeye çalışmaları gerekiyor.Anne baba, Allah’ın emaneti yavrularıyla yakından ilgilenmeli ve “yorgunum, moralim bozuk” deyip çocukları itip kovmamalıdır.
Öfkeli anlarda aile reisi nikaha dokunmamalıdır. Nikah iman gibi şaka götürmez. Öfke anında Peygamber Efendimizin (s.a.v) sünnetine uymalı, kalkıp abdest almalı, iki rekat namaz kılmalı, olmadı dışarıya çıkıp afaki tefekkür ve tezekkürde bulunmalıdır. Şeytanı memnun, nefsi tatmin edecek o haleti ruhiyeden uzaklaşma gayreti içinde olmalıdır.Nisa suresinin birinci ayetinde “Ey insanlar; Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratıp o ikisinden birçok erkekler ve kadınlar türeten Rabbinize karşı gelmekten sakının.” buyurmaktadır.
Kuran’ın “Ey insanlar” hitabı ile başlayan iki sureden biridir Nisa Suresi. Diğeri de Hac suresidir. Bu surede de bütün insanların aynı baba ve annede birleşen bir tek aile oluşturduğunu, dolayısıyla insanların aile hukukuna uygun davranmaları gerektiği ifade edilmektedir.Cennette yüce Allah’ın lütfedeceği güzellikleri, mutluluk ve huzuru dünyada beklememeli. Dünya imtihan yurdu, aileden milletlere kadar her menfi harekete karşı sabır, insanlara çok şey kazandıracaktır.
Bütün sıkıntıların kaynağı cehalettir ve imandan, ahlaktan, sevgiden, şefkatten mahrumiyettir.Onun için mutlaka kaynaklarımızdan aile fertleri beslenmelidir. Evlerimiz bir ilim yuvası haline getirilmelidir. Bizler melek olarak yaratılmadık. Zıt kabiliyetlerle cem edilmiş olarak bu dünyaya gönderildik. Nice menfi gibi görülen duygular kontrol altına alınarak müsbet yöne sevkedilirse, inadı hakta kullanma, kıskançlığı hizmette yarışma şeklinde değerlendirilirse, dünyada mutlu ve huzurlu, ahiret adına da çok karlı ve kazançlı hale gelebiliriz.
Diş temizliğinden, kılık kıyafete, evin tertip ve düzenine kadar, ailenin birbirine karşı hitap etmesinden, birbirine yardımcı olmasına, tavır ve davranışlarına kadar, taraflar dikkatli ve nezaket kurallarına riayet etmelidirler.Aile ortamında büyüklere hürmet ve saygıda kusur etmemeden tutun da, küçüklere sevgi ile şefkatle muamelede bulunmaya kadar, aile reisi aile ortamında dengeyi korumalı, tahriklere kapılmadan hissi hareketlerden kaçınmalıdır.
Yuvada illa benim dediğim olacak, benim sözüm geçecekten daha ziyade aile fertleri Allah ve Resülüne saygıda kusur etmez, itaat ederlerse, o zaman Allah yuvaya huzur ve bereket lütfeder. Sivilceleri kaşıyarak kangren haline getirmemeli, gelin kaynanasına kendi annesi gibi muamele ederek, damat da kayınpeder ve validesine kendi anne-babası gibi davranarak hürmet ve saygıda kusurda bulunmamalı, o zaman yüce Mevla ibadet mükafatıyla şereflendirir.“Küçüklerine merhamet etmeyen, büyüklerine saygı göstermeyen bizden değildir.” (Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66). Hadisi ile aile ve toplumda büyüklere hürmetin, küçüklere şefkatle muamelenin önemi hatırlatılmaktadır.
Öte yandan Rabbimiz de İsra suresi 23. Ayette “Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi ve ana-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.” buyurmaktadır.Aile fertleri mutlaka birbirine güven telkin etmeli, güveni sarsacak her türlü tavır ve davranıştan uzak durmalıdırlar. Bu da, gizli açık herşeyi bilen, bir gün zerre kadar hayır ve şerden hesaba çekileceğimiz güne inanmaya bağlıdır.