Maddi manevi değerlerimizin sarsıldığı, temel dinamiklerimizin erozyona uğradığı, fitne ve fesadın kalpleri, yuvaları ve toplumu tahrip ettiği günümüzde, böylesine korkunç tahribata karşı tamircilere, ıslahçılara her dönemden daha çok ihtiyaç vardır.
Dünyevi uhrevi hiç bir şeye alet olmayacak, kalbi iman dolu kafası ilim ve mesuliyet yüklü, her türlü engellere karşı sinesi sevgi, şefkat ve merhamet dolu nesillerin yetiştirilmesi mevzuunda, kitap ve sünnet çizgisinde, sahabe hassasiyeti içinde mevzuyu ele almak ve temsil yörüngeli, tebliğ esaslı davaya model olan rehberlere, mürşitlere, yeryüzünde Hakk’ın şahitlerine ve gönül erlerine büyük sorumluluk ve mesuliyet yüklenmiştir.
Ölmüş ruhları, yıkılmış yuvaları, sarsılmış güven ve emniyet düşüncesini tamir adına, iman ve ilimle mücehhez, fazilet abidesi kardeşlerimiz, dünyevi ve uhrevi hiç bir şeye takılmadan, Allah ve Resulüllaha ait bu emaneti gelecek sahiplerine devredinceye kadar, darılmadan dayanarak sabırla taşımalı, marziyatı ilahiyeyi kazanmaya gayret ermelidir.
Çatlamış, kurumuş toprağın en büyük duası, bulutun ağlaması, göz yaşlarıdır.
Memleket ve milletimize ihanet etme, kötülükte bulunma, hele devlet kurma, kuvveti ele geçirme ve yakıp yıkma gibi hayallerimizden bile bir kötülük geçmemiş ve geçirilmeyecektir de . Bizim derdimiz huzurdur, güvendir, emniyettir. Neslimizin ahiret hayatını kazanmasına yardım etmektir. Bu da imanlı, halis, yakıp yıkmayan bir nesille gerçekleşecektir. İşte bu neslin yetiştirilmesi bir vazifedir. İhmali, engellenmesi de büyük bir vebaldir.
Dünya imtihan yeridir. Allah dünyada zıtları cem etmiştir. Onun için dünyada külfetsiz nimet yoktur. Çilesiz hedefe ulaşılmaz. Ağlamadan gülme olmaz. Sıkıntı çekmeden huzura kavuşulmaz.
Gerçek imandan mahrum nice nesiller, kendi iradeleri ve sorumsuzluklarıyla, karada ve denizde ortalığı fesada verip kan dökmekte, milletleri, toplum ve aileleri birbirine katıp karıştırmaktadırlar.
Ehl-i İman olarak bizler bu oyunlara gelmemeye, sabır ve şükür kanatlarımızı güçlendirerek engelleri aşmaya, deryaları geçmeye çalışmalıyız.
Bugün Anadolu’dan fışkıran, Dünya’nın her yerinde kurumuş, ölmüş kalpleri ihya etme adına, aşk ve şevkle gerilime geçmiş gönül erleri, geleceğin ümit nesillerini bağrına basan, hasbi, fedakar kardeşlerimizin, kin ve nefrete, makam ve şöhrete, menfaat ve korkulara takılmadan, geriye adım atmadan koşmaları ve ye’se düşmeden ümit verici olmaları önemlidir.
Öyle bir mü’min olmalıyız ki, insanlar bize baktığı zaman Allah’ı hatırlamalılar. Bunun için de, Allah anıldığı zaman yürekleri hoplayan, Allah’ın ayetleri tilavet edildiğinde imanları ziyadeleşen, Rabbülalemin olan Allah’a tevekkül ve teslimiyet içinde bulunan, namazlarını ihsan şuuru içinde eda eden, Allah’ın emanet ettiği rızıklardan muhtaç olanlara infakta bulunanlardan olmalıyız ki, hakiki mü’min olabilelim.