NAZİF APAK-YARİNA BAKIŞ
Hoşuna gitmeyen bir şey mi söyledin; ‘terörist’ ilan edilmen an meselesi. Beyzadeleri kızdıracak bir şey mi yazdın; kesinlikle ‘terör örgütü’ suçlamasına maruz kalacaksın. Bırakın muhalif olmayı; bazı icraatlar hakkında şüphe mi duydun, kuşkun olmasın ‘terörist’ yaftası boynuna asılacak…Peynir ekmek yeme rahatlığı içinde söyleniyor bu korkunç laf. Hem de alenen. TV ekranlarında, gazete sütunlarında, seçim meydanlarında… Delil nerede? Arayan var mı ki!
E hani silahlar, bombalar, kanlı eylemler!
Kimin umurunda ki! Bir kesime ‘terör örgütü’ denmişse anında tezvirat başlıyor. Arpalık medyasının suikastçı tavrını anlamak mümkün; onların varlığı, talimata göre hain icat etmeye bağlı…
Peki savcılara, hâkimlere ne demeli!
Yasalar çok açık; bir kişi ya da topluluğa terör suçlaması yapabilmen için cebir- şiddet- silah gibi somut unsurlara ulaşman gerekiyor. Adamın biri öyle dedi diye; ya da iktidar partisi böyle emretti diye hiç kimseye ya da gruba terörist diyemezsin. Kırmızı Kitap falan demeyin sakın. Çünkü o kitabın hukuk nezdinde zerre kadar kıymeti olamaz. Hukuk adamı isen siyasetin güdümüne girip terör suçlaması yapamazsın. Siyasete ram olmuş isen yargı cübbesi ile mahkeme salonuna giremezsin. Bu kadar basit: Anayasa ve yasanın dışına çıkarsan suç işlemiş olursun…
Hinliğe bakar mısınız; terör zanlısının önüne Hazret-i Peygamber’i anlatan kitaplar konuyor ve fotoğraf çekiliyor. Neymiş? Terörist diye yakalanan kişinin evinden çıkmışmış. Allah’tan korkmuyorsun anladık; ama hiç olmazsa kirli planın günler önce Twitter’da deşifre olmasından endişe duy.
Terör eylemlerine bakar mısınız Allah aşkına: Zekât vermek, bağış yapmak, okul açmak, yurt yapmak, burs vermek… Bu ayıp bile ‘siyasal İslamcıları’ utandırmıyorsa…
Madem (hukuken) terörist sayılmanız için cebir-şiddet- silah gerekiyor; o zaman bazı sorulara cevap aramak farz oldu:
Çözüm süreci masalı eşliğinde kanlı terör örgütünün silah depolamasına, hendek kazmasına, kolluk gücü oluşturmasına vs. kim göz yumdu? Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) neden sessiz kaldı terör örgütünün faaliyetlerine? Valilere emir verip TSK’nın elini kolunu kim bağladı? İtiraflar neden yok sayılıyor savcılarca? Oslo’dan Dolmabahçe’ye kadar terör örgütünü sırtında taşıyanlar ‘yardım ve yataklık’ suçu işlememiş de; eline bir kerecik olsun silah almayanlar mı cürüm işlemiş?
Radikal örgütlerin Türkiye’de silah ve eleman teminine kim yardım etmiş ise onlara terörist demek gerekmiyor mu? Bilmem kaçıncı kez canlı bomba patlatan Türkiye’ye füze fırlatan asker ve polisimizi şehit eden yobazlar ve onları kollayanlar terörist olmuyor da; ülkesine âşık hayırseverler, akademisyenler, gazeteciler mi terörist oluyor?
TIR’larla ülke dışına silah taşındı mı taşınmadı mı? Hala muallakta duruyor bu sorunun cevabı. Önce ‘insani yardımdı, silah taşınmadı’ dendi; sonra ‘silahtı ama Türkmenlere gidiyordu’ denerek soru işaretleri çoğaltıldı. Olay ciddi manada soruşturulmadı; sonra sorumluluğu gereği konuyu araştıran hâkimlere savcılara gazetecilere terörist dendi. Hakka hukuka uyar mı bu!
İki defa Hürriyet’i taşlarla sopalarla basacaksın, yazarına meydan dayağı atacaksın; aydınlar ve gazetecilere ölüm tehditleri savuracaksın sonra cebir ve şiddet ile bağın olmayacak. Sonra da kalkıp sade vatandaşa ‘terörist’ diyeceksin; öyle mi?..
Bir saniye! Sizde de şöyle bir his oluşuyor mu: ‘Boşuna uğraşıyoruz; herkesin gözü önündeki gerçek, adamların umurunda değil’. Haklısınız; ama dağlar taşlar duyana ve sorumluluk taşıyanlar uyanana kadar iftiraları yüzlerine çarpmak boynumuzun borcu…
Ben kestirme bir yol buldum: Her kim masum insanlara terörist derse ‘Terörist senin babandır’ diye çıkışıyorum. Allak bullak oluyor. Babasına yapılan haksız suçlama karşısında küplere biniyor. İşte o zaman diyorum ki, ‘Tam da bunun için terörist senin babandır, dedim; çünkü senin baban ne kadar terörist ise, hayatında şiddete bulaşmamış insanlar da o kadar terörist…’
Haksız mıyım!