Ali Haydar Polat Hocamız diyor ki: Sekiz on sene önce Avusturalya’nın Sidney şehrine gitmiştim. Oradaki bizim Türk kolejine uğradım. O gün de okulumuzu eyaletin başbakanı ziyaret edecekmiş. Bizler onu beklemeye başladık. Bir müddet sonra bisikletli birisi geldi. Meğer başbakan imiş. Bizim Başbakanların gelişine ve şaşaasına hiç benzemiyordu. Öğrenciler ve velilerle salon tıka basa dolu. Bu kadar kalabalığı beklemediği için hayret ettiği belli idi. Kürsüye geçti ve mübalağasız tam bir buçuk saat konuştu. Gerçekten dolu bilgili bir insan… Sonunda öğrencilere üç şey söyledi:
“Birincisi, ben Katoliğim, siz Müslümansınız. Sizler iyi Müslüman olmaya bakın. İyi Müslüman olmak da Kur’an’ı ve Hz. Muhammed’i iyi bilmeye ve anlamaya, en mühimi de yaşamaya bağlıdır. İkincisi, siz Türksünüz. Tarihe baktığımızda, köklü bir geçmişiniz var. Geçmişinize sahip çıkın.
Üçüncüsü: Siz artık Avustralyalısınız. Bu yeni ülkenize de sahip çıkınız. Ben sizlere bakınca, içinizden çıkacak Başbakanları görüyorum” dedi.
Aslında Ali Haydar Hocamızın bu bize aktardıkları, dünyanın bütün ülkeleri için geçerli. Anadolu’nun hatta bütün insanlığın yüzünü ak eden adanmış ruhlu öğretmenlerimizin yetiştirdikleri genç nesiller, inşallah yeryüzünü sulh ve huzura çevirecekler. Çünkü onlar sulhun temsilcisi olarak yetişiyorlar. Fedâî ruhlu gönüllüler hareketinin bu hizmeti bütün cihanda iyi tuttu ki, devletimizin bütün imkânlarını bu öğretmenlerin okullarını kapattırmak için canhıraşane çalışmalarına rağmen, bu hususta asla, kimseyi iknâ edemediler. Herkes diplomatça, yalan ve iftiraları dinlediler ama kapatma hususunda kıllarını kıpırdatmadılar. Bizimkilere sadece, “Siz işinize bakın, biz her şeyin farkındayız.” dediler. Zaten çoklarının çocukları bu okullarda okuyor. Aileler için çocuklardan daha sağlam şahit ve müşâhitler yoktur. Onlar okulda olan her şeyi evlerine taşırlar. Ayrıca yaşayış ve tavırlarından da belli olur. Aileler onların saygılı tavırlarından, uyuşturucu ve çetelerden uzak duruşlarından olup biteni görüyor ve diğer öğrencilerden ayıran büyük farkları fark ediyorlar.
Türkiye’de de öyle değil mi? Her gün aleyhte yazıp çizenler, hatta hizmeti yok etmeye çalışanların çocukları ve torunları hala bu okullarda okumuyorlar mı? “Nedir bu yaman çelişki?” diyenlere “Ya o başka, bu başka” diyerek geçiştirmiyorlar mı?
Bu takdirde, ey bu eğitim hareketinin adanmışları, kendinizi vakfettiğiniz bu yolda emin adımlarla ilerlemeye bakınız, sizin tarafınızdan yetiştirilmeyi bekleyen nesillerin ellerinden tutunuz. Sizler, insanların en değerli varlıkları olan hayat cevherleri evlatları, birer kuyumcu hassasiyetinde göz alıcı mücevherler haline getirmeye çalışınız. Her birinin sahip oldukları kabiliyetlere göre ayrı ayrı çiçekler açmasını sağlamaya gayret ediniz…
Hepinizden Allah râzı olsun…