Tahşiye davasının bugün 20. duruşması görülecek. Peki davanın seyri nasıl değişti? Mustafa Kaplan ve grubu şikayetçisi olduğu duruşmalara neden artık katılmayacak? Tahşiyeciler hakim karşısında neden birbirine düştü?
Molla Muhammed müstear ismini kullanan Mehmet Doğan’ın başında olduğu El Kaide sempatizanlığı ile bilinen Tahşiye Grubu’na 2009 yılında yapılan soruşturmada kumpas kurulduğu iddia edilmiş ve 22 Aralık 2015’te 33 kişi hakkında ilk yargılama yapılmıştı. Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, Emniyet müdürleri Yurt Atayün, Ömer Köse ve Ali Fuat Yılmazer gibi isimlerin tutuklu olarak yargılandığı davanın bugün 20. duruşması görülecek. Tahşiye örgütü soruşturmasında sanık olan ve davaya müşteki olarak katılan Tahşiyeciler, ilk duruşmadan itibaren davanın sıkı takipçisiydiler. Fakat ne zaman kendilerine soru yöneltilmeye başlandı, tek tek dağılmaya ve birbirlerini suçladılar.
KAPLAN’IN İFADELERİ ELE VERDİ
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada bazı tutuksuz sanıkların ifadeleri alındıktan sonra davaya müşteki sıfatıyla katılan Tahşiyecilerin ifadesine geçildi. İlk olarak grubun lideri olan Mustafa Kaplan’ın ifadesine başvuruldu. Kaplan, hayat hikâyesini anlattığı 5 saat süren ifadesinde Risale-i Nur’ları tahrif ettiği için kendisini eleştiren Said Nursi’nin talebelerinden Abdulkadir Badıllı’ya da hakaret etmişti.
ÇÖZÜLME SORGUYLA BAŞLADI, MİT DE PARALEL OLDU
Davanın ilk duruşmasından itibaren birlik içerisinde hareket eden Tahşiyeci Grup, Mustafa Kaplan’ın çapraz sorguya alınması sonrası vermek zorunda kaldığı cevaplardan sonra çözülmeye ve dağılmaya başladı. Duruşmayı takip eden grubun lideri Mustafa Kaplan, sorgu başında mahkemedeki hiçbir soruya cevap vermeyeceğini söyledi. İlk soru üye hakim Cem Karaca’dan geldi ve Kaplan’a Milli İstihbarat Teşkilatı’nın Tahşiye Grubu ile ilgili hazırladığı istihbarat raporunu okudu. Tahşiye Grubu’nun Türkiye’yi ‘Darul Harp’ olarak gördüğü, El Kaide sempatisi besledikleri ve bu doğrultuda ‘Cihat’ anlayışının öne çıktığının anlatıldığı rapor hatırlatıldı. Kaplan ise “Demek ki paralel oraya da sızmış, aynı yamukluğu orada da yapıyor” demişti.
KÜFÜRLERİ HAKİM HEYETİNİ TEDİRGİN ETTİ
Tutuklu polis avukatları, Mustafa Kaplan’a ait bir ses kaydını mahkeme salonunda dinletti. Kaplan, telefonda, Ahmet Davutoğlu ve Aliyev’in Yahudi olduğunu iddia ediyor ve iki isim hakkında elinde arşiv olduğunu söylüyor. Kaplan’ın, siyasi iktidar temsilcileri hakkında ağır küfürler içiren konuşması mahkeme heyetini rahatsız etti. Başka bir telefon konuşmasında, “TC küfür devletidir” diyen Kaplan’a bu konu da soruldu. Kaçamak cevaplar veren Kaplan “Din devleti değildir” dedi.
TAHŞİYECİLER ARASINDA BOMBA TARTIŞMASI
Mustafa Kaplan’ın çapraz sorgusundan sonraki 17’inci duruşma da davaya müşteki olarak katılmak isteyen isimlerin ifadesi alındı. Davaya Kaplan’ın ‘40 yıllık dostum’ dediği Mahmut Eren’in ifadeleri damgasını vurdu. Eren’in Kaplan hakkında din istismarcısı ve tek derdinin para olduğunu söylemesi salondaki Tahşiyeciler de şok etkisi yaptı. Mustafa Kaplan’ın cezaevine girdiğinde el bombalarının bulunduğu evin sahibi Turgut Yıldırım’a, bombaları Mahmut Eren’in koyduğu yönünde ifade vermesini istediğini anlattı.
ÖCALAN’IN İFADELERİ KİMYASINI BOZDU
Tutuklu emekli Emniyet Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in duruşmada okuduğu bir belge Kaplan’ın kimyasını bozdu. Yılmazer, İmralı Tutanakları kitabından bir bölümü okuyarak Öcalan’ın Tahşiyecileri öven tespitleri olduğunu açıkladı. Ayrıca okuduğu notlarda Tahşiyecilerin Öcalan’a bir rapor gönderdiğini deşifre etti. Öcalan’ın yanındaki heyete Tahşiyecileri kastederek “Onlara sahip çıkın” şeklindeki ifadesi okununca Kaplan’ın kimyası bozuldu. Yılmazer’in soruları karşısında terleyen Kaplan, “17 Aralık olmasaydı Tahşiyeciler sanki devletin umurunda mı olacaktı? O günlerde bize yapılanlar bugün size yapılıyor” dedi.
MAHKEMENİN SEYRİ BAŞKA BİR YERE GİDİYOR
Davanın 19’uncu duruşmasına geç gelen Mustafa Kaplan, Yılmazer’in soruları ve Tahşiyecilerin birbirini suçlaması üzerine davanın seyrinin başka yere gittiğini ifade ederek duruşmalara katılmayacağını açıkladı. “2010 yılında yapmadığım müdafaayı bu mahkemede yapmak zorunda kaldım” diyen Kaplan, sanki sanık sandalyesinde kendileri oturuyormuş gibi bir yargılama olduğunu iddia etti.