Cihan harplerinin ortalığı katıp karıştırdığı, dünyanın bir enkaz yığını haline geldiği, budanan ağaç dallarının yakılıp yokedilmesi gibi, ülkelerin ve milletlerin mahvu perişan hale getirildiği günler; kin ve nefretin, şan ve şerefin, makam ve mansıbın, doymak bilmeyen gurur ve kibirin, dünyayı kasıp kavurduğu, nice masum ve mağdurların maddi manevi her şeyini kaybettiği o acı, ıztırap dolu günleri dedelerimizden, nenelerimizden heyecanla masal dinler gibi dinliyor, ruhumuzda o sıkıntılı günlerin ıztırabını hissediyor ve üzülüyorduk.
Gün geldi hayatın tarihe gömülmüş gerçekleri ortaya çıktıkça onların masal değil gerçek olduğunu öğrenmiş olduk.
Bugüne kadar dünyada olup biten bütün bu olumsuz hareketlerin meydana gelmesine sebebiyet veren zalimlerin, zulümlerinin cezası Allah huzurunda, büyük mahkemede ortaya çıkacağı ümidi ve inancıyla müteselli oluyoruz.
Allah (cc) her devirde “Darun nedve”lere mukabil “Darul Erkam”lar lütfetmiştir. Bunların birinden sürekli fitne fesat, diğerinden de hayır, yümün ve bereket akıp gelmiştir.
Bizler, iman, ahlak ve fazileti muhtaç gönüllere kavli leyyinle, tatlı dil güler yüzle anlatarak, sevgi ve muhabbetle ruhlara girmek suretiyle Allah ve Resulullah’ı sevdirmeliyiz.
Bugün dünyanın en çok muhtaç olduğu insan kimseyi aldatmayan, bakıldığı zaman Allah’ı Resulullah’ı hatırlatan, nefsinin ve şeytanın esiri olmayan, emniyet ve güven telkin eden iman, ahlak ve faziletle mücehhez insan modeline ihtiyacı vardır.
Binaen aleyh, bizim vazifemiz ve sorumluluğumuz kafaları ilimle aydınlanan, gönülleri iman ahlak ve faziletle donatılan, mesuliyet şuuru olan, kimsenin malında canında, namus haysiyet ve şerefinde, makam ve mansıbında gözü olmayan nesil yetiştirmek olmalıdır.
Bataklıklar kurutulmadan sivrisinekler, haşaratlar yok olmuyor. Gönüller iman ve ahlakla donatılmadan, nefislerinin esiri ve kölesi durumunda olan gençliğin ve insanların da kontrol altına alınması mümkün değildir. Kuvvet, vahiyle müeyyed Hakk’ın emrine verilmeden başarılı olunamaz. Huzur, güven ve emniyet tesis edilemez.
Kuvveti, gayz, kin ve nefretle hayvanlara bile uygularsanız korkar kaçarlar. Güler yüzle sevdikleriyle yaklaşırsanız onların da sizden hoşlandıklarını, size yaklaştıklarını görürsünüz.
Mücahedede hedef, bütün gönüllere girmektir. İnsanlarla Allah arasındaki engelleri kaldırmaktır. İnsanlara, cennete giden yolları açmak, cehenneme giden yolları da tıkamaktır. İnsanları Allah’ın vadettiği güzel günlere davettir.
Efendimiz (s.a.v) “(Küfür ve dalalet içinde bulunan) kullarına Allah’ı sevdirin ki, Allah da sizi sevsin.” buyuruyor. Böylece yaratılan varlıkların en şereflisi, insanoğluna değer verip, onu muhatap alarak Allah’ı, Resulullah’ı, dinin temel disiplinlerini anlatarak, hakk’a uyarıp Allah ve Resullullah’ı sevdirebilirsek, Cenab-ı Hak’da bizden hoşnut ve razı olacaktır diye ümit ediyoruz.