Hayat Allah’ın emanetidir. Öyle bir hayat ki, kıymet ve değeri madde ile ölçülemez, paha biçilemez, alınıp satılamaz, Allah’ın bir mevhibesidir.Böylesine kıymet ve değer ifade eden Allah’ın emaneti olan bu hayat, Rabbimizin emir ve yasaklarına itaat ederek bu cevher taçlandırılmalıdır.
Bu emirlerden biri de, insanın aczini, zaafını ve namütenahi nimetlerinin kıymet ve değerini hatırlatan Oruç’tur.
Toprak, ağaç, bulut, yağmur, hava, güneş ve hayvanlar vesilesi ile bizlere rızık gönderen, o rızıklar ile dilimizdeki tatma duygusu ve midemizdeki iştahla bağlantı kuran Hz. Allah, emrettiği Oruç’la bu nimetlerinin, ne kadar kıymetli ve değerli olduğunu bizlere hissettirmektedir.
Yeni ihtida etmiş, ömründe ilk defa oruç tutan 20 küsur yaşındaki bir genç, iftara yarım saat kala hazırlanmış iftar sofrasındaki soğuk suya gözünü dikip hiç ayırmayınca, zavallı çok susadı galiba, gözünü sudan hiç ayırmıyor diye düşündüm.
Ne zaman ezan okundu herkes iftar etti. O genç ağzına bir yudum su aldı yutmadan bekletti, sonra ayağa kalkıp; müslümanlar bir dakika, ben 20 küsur yaşındayım. Bu güne kadar içtiğim bu suyun nimet olduğunu hiç düşünmedim.
İnandığım Allah’a teşekkür ederim. Emrettiği Oruç sayesinde bir yudum suyun büyük bir nimet olduğunu iliklerime kadar hissettim, demişti.
Oruç, hem nimetlerin kıymetini, hem de onlara ne kadar muhtaç olduğumuzu bizlere hatırlatmaktadır.
İbadetler, Allah emrettiği için yapılır, neticesi de rızayı ilahidir. Namazı, Orucu, bütün ibadetlerimizi bu niyetle yapmalıyız.
Bizleri rahmet ve mağfiretiyle firdevslere hazırlayacak olan bu şerefli misafirimizin kıymetini iyi bilip, orucumuz, namazlarımız, zikir ve fikirlerimiz, zekat ve sadakalarımızla onu memnun edecek şekilde iyi değerlendirmeliyiz.
Oruç bizi, gariplerin, fakirlerin, yetimlerin halini anlamaya davet eder. Sevmeyi ve yardımlaşmayı öğretir.
Oruç, sevmeyi, şefkati, yardım ermeyi, yaraları sarmayı, açları doyurmayı hatırlatırken, aynı zamanda yalan söylemekten, gayz, kin ve nefretle muameleden kendimizi korumamıza ciddi bir kalkandır.
Oruç, yalandan, kalp kırıp gönül yıkmaktan, gayz kin ve nefretten kötü söz ve davranışlardan uzaklaştırıp, sadece midemize değil, bütün uzuvlarımıza da Oruç tutturmaya yönlendirir.
Oruç bir sabır ayıdır. Açlığa, musibet ve sıkıntılara karşı bize sabrı öğretir.
Ramazan-ı mübarek, bir muhasebe ayıdır. Muhasebe bir iç derinliktir. Derinliği ölçüsünde kul Allah’a yaklaşır. Yakınlığı ölçüsünde dünyaya niçin geldiğinin, vazifesinin ne olduğunun farkına varır ve hayatını ona göre değerlendirir. Neticede pişman olacağı bir işi yapmaktan içtinap eder, temkinli ve dikkatli yaşama gayreti içinde olur.
Ramazan’ı Şerif, aynı zamanda bir tefekkür, tezekkür ve Kur’an ayıdır. Kur’an, Allah’ın kudreti ile yarattığı kainat kitabını okumaya ve mütalaaya davet edip dikkatimizi çekmektedir.
Kur’an-ı Muciz-ül beyan’ın Ramazanda nazil olması itibariyle, Rabbimiz o ilahi mesajında bizden ne istiyor, nelerden bizi men ediyor bakarak, hayatımızı ona göre dizayn etmeye gayret etmeliyiz.
Ramazan-ı Şerif, Allah’ın kullarına bir ikramıdır, ihsanıdır. Günahlardan arınmaya, temizlenmeye bir vesiledir. Rabbimizle kalbimiz arasındaki engellerin kaldırılmasına bir vesiledir. Bizi Kur’an’a yaklaştırır, Kur’an’la bütünleştirir, Hükmü ile amel etmeye sevkeder. Mukâbele okuyarak, meal takip edip tefsirlere müracaat ederek, onu anlamaya kendimizi zorlamalıyız.
Ramazan aynı zamanda bir zekat ve sadaka ayıdır. Yardım ayıdır. Oruçla zengin, fakirin halini anlar, zekatiyle, sadakasıyla, kurbanıyla onların yardımına yetişir, sevgiyi, kardeşliği, sosyal barışı temin eder.