Son dönemde aldığı tavırla bizi çok üzen Etyen ‘abi’, hafiften de olsa nedamet işaretleri veriyor. Bir kaç gün evvel ne niyetle yazıldığı herkesçe çok açık bulunmasa da benim nispeten olumlu gördüğüm yazısında Erdoğan’ın Cemaat’i aklamaya çalışıp çalışmadığını anlamaya çabalıyordu.
Verdiği örnek yerindeydi. Abdullah Gül’ünden Erdoğan’ına, Bülent Arınç’ından Ali Babacan’ına kadar hepsinin çok iyi bildiği Balyoz Darbe Planı, Erdoğan ve adamları suçüstü yakalanınca bir anda kumpasa dönüşmüştü. Erdoğan’ın iktidarını tahkim etmek için tepe tepe kullandığı Balyoz davası 17 Aralık gecesi, şimdilerde tasfiye edilmiş görünen Yalçın Akdoğan’ın tarihi iftirası ile ‘milli orduya kumpasa’ dönüştü. Alper Görmüş yazdığında ‘o kadar da değil’ dediğimiz ve inanmak istemediğimiz Erdoğan-Ergenekon İttifakı, Cemaat’e karşı bütün cephelerde işbirliği yaptı.
Mahçupyan da haklı olarak Alper Görmüş’e atıfla Balyoz kumpas idiyse bir buçuk senedir neden kumpasçılarla ilgili davalar açılmadı, iddianameler hazırlanmadı diye soruyor. Makalesini de ‘Kısacası iddiaların üzerine gidilmezse kumpas iddiası da sanki bir başka kumpasmış gibi gözükecek ve sonuçta AK Parti Cemaat’i aklamış olacak…’ cümlesiyle bitiriyor.
Sabık Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun danışmanı Mahçupyan’ın bu satırlarının tartışma yaratması beklenirken, Erdoğan, Mavi Marmara konusunda Cemaat’i aklayıverdi. Son üç yıldır etmediği hakaret bırakmadığı muhterem Hocaefendi’nin çizgisine altı yıl sonra tıpış tıpış geldi. İsrail’in sadece Türkiye’ye değil, bir çok aracıya da çok açık, seçik anlaşılır şekilde ilettiği ‘gelirlerse vuracağız’ bilgisine rağmen Mavi Marmara’ya ve katliama engel olmayan Erdoğan şimdi ‘benden mi izin aldınız?’ diyor. Doğru söylüyor ama 9 kişi katledildikten, Türkiye bütün iddialarından vazgeçtikten sonra.
Bütün dünyanın kendisinden özür dilemek için sıraya girdiği ‘dünya lideri’ birden bire Putin’den özür diledi. Antalya’da kan ağlayan turizmciler şikayetlerine devam ederlerse, Erdoğan ‘Uçağı düşürürken bana mı sordunuz?’ diyebilir.
Bugünkü haberlere bakacak olursak Esad’la da anlaşmanın yolları aranıyor. Artık Türkiye de siyasi anlaşmadan yana olacakmış. Yine Erdoğan’dan Suriyeli muhaliflere, ‘2011’de isyan başlattığınızda bana mı sordunuz?’ çıkışı gelebilir.
Bu yazıyı yazarken Meydan Gazetesi’nin uygulamasından son dakika haberi geldi. Erdoğan, ‘İstanbul için çok yanlışlar yaptık, ucube inşaatlar yaptık’ demiş. İstanbul’u katleden ve neredeyse hepsi kendi iktidarında yapılan ucubeler için ‘imar planlarınızı ben mi onayladım?’ demesi yakındır.
Rıza Zarrab, ABD’de Erdoğan ve avenelerini ele verirse, Egemen Bağış, Erdoğan Bayraktar, Muammer Güler ve Zafer Çağlayan’a ‘Rüşvet alırken bana mı sordunuz?’ demesi ihtimal dahilindedir.
Erdoğan’ın gemisi su alıyor. Can havliyle yük olduğunu düşündüğü ama şimdiye kadar da kutsal olduğunu iddia ettiği bütün değerlerini gemiden atıyor. Filistin davası, Suriyeli kardeşlerim, canım İstanbul söylemleri gemiyi yüzdürmenin telaşı ile vazgeçilen kutsal davanın tezahürleri. Bütün bu ‘yüklerin’ atılmasından sonra gemi hala yüzdürülemiyorsa muhtemelen gemiyi yine ilk terk eden Erdoğan olacak. Bu süreçte belki istemese de Cemaat’i aklamak zorunda kalacak.
s.gultasli@yenihayatgazetesi.com