İnsanlar erkanı imaniyeye inandığı ölçüde dünya ve ukbada mutluluk ve huzuru elde edebilirler. Bilhassa Allah’a ve ahirete imanı olmalı ki, mahşerde Allah’ın himayesine, Resulullah’ın şefaatine mazhar olabilsin. Haram helal dinlemiyor, emri ilahiye başkaldırıp isyan ediyorsa, yaptığı gizli açık herşeyin kayda alınıp hesabının sorulacağına önem vermiyor, sorumsuz bir hayat yaşıyorsa o gün gelip çattığında pişmanlık bir fayda vermeyecektir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) yine Buhari ve Müslim’de: “Allah (cc) yedi kimseyi, kendi zıllinden başka sığınak olmayan (kıyamet) gününde, zılli altında himaye buyuracaktır.” demektedir. O gün Allah’ın lütfundan istifade edeceklerin ilki, âdil imam. Dünyada sorumluluğunun şuurunda olan, uhdesine aldığı emanetlere riayetle hak, adalet ve istikameti temsil eden lider ve devlet adamı.
Hadisi şerifte ifade edildiği gibi, adaletle hükmeden hakimin ötede nurdan minberler üzerine kurulup Hakk’ın iltifatlarına mazhar olması müjdeleniyor.İkincisi; ömrünü ibadet neşvesi içinde geçiren genç. Nefsaniliğin en azgın olduğu dönemlerde, bedeni ve cismani arzularına rağmen kendini Hakk’a kulluğa adamış delikanlı. Gençliğini aşmış, Hakk’ın hoşnutluğuyla mükafatlanma şerefine mazhar olmuş genç.Üçüncüsü, mescitlere dilbeste (gönülden bağlı, aşık) olan kimse. İbadet aşkı, kulluk arzusu ve neşvesiyle nefsinin ve cismani arzularının esiri olmadan, kalbi sürekli mescitlerde atan, böylece ilahi himayeye alınan ibadet eri.
Dördüncüsü, Allah için birbirlerini sevip, Allah için bir araya gelenler. Hak sevgisini mihrap edinmiş muhabbet fedaileri. Ömürlerini severek, sevilerek geçiren, mahşerde ilahi muhabbetle mükafatlandırılanlar.Beşincisi, makam ve cemal sahibi bir kadının talep ağında (nefsine baş kaldırıp) Hz. Yusuf gibi “Ben Allah’tan korkarım” diyen adam…
Hayatını hep “mehâfetullah ve mehâbbetullah” ile, iffet ve ismetini muhafazada, fevkâlede hassas, nefsinin kötü isteklerine karşı başkaldıran babayiğit.Altıncısı, sadakasını (gururdan, kibirden sakınarak) gizli eda eden, Hak rızası için infak ettiği malını, Allah’tan başka kimsenin bilmesini arzu etmeyen ihlas ve civanmertlik kahramanı.Yedincisi, kimsenin olmadığı, kimsenin görmediği yerde gecenin karanlığında Allah’ı anıp gözleri yaşla dolan.
Böylesine öldürücü bu tuzaklardan, kurtulma, kazanılması zor bu fedakarlıklara ulaşma, ancak Allah’ın inayeti iradenin hakkını vermekle gerçekleşir. Dâvâyı İslam’ın kaldırılması, ölmüş kalplerin ihyası, fitne ve fücûrun ortalığı katıp karıştırdığı, küfür ve dalaletin neslimizi yakıp perişan ettiği dönemlerde gözyaşlarıyla içini O’na dökebilen nesiller.Toplumun huzur ve güveni, beşerin saâdeti, dünya barışının sağlanması işte bu vasıflarla mücehhez nesillerin yetiştirilmesi ile gerçekleşir.Kalpler, ancak Allah’la huzura ve itminana kavuşur. Yoksa Efendimiz (s.a.v) Tirmizi’de “Dünya ile benim ne alakam var. Ben dünyada bir ağaç altında gölgelenip de bırakıp giden bir yolcu gibiyim.” buyuruyor.
Yorulan bir yolcunun ağaç altında istirahat ettiği gibi bizler de dünya ağacının altında dinlenmekteyiz. Ölümsüz ebedi âleme ne zaman, nerede davet edileceğiz belli değil. Fakat belli olan bir şey var, muhtemelen her an huzuru Rabbül alemine davet edilebiliriz. Binaenaleyh; oraya ne kadar hazırız? Cenabı Hak Haşir suresi 18. ayette “Ey iman edenler! Allah’ın azabına mâruz kalmaktan korunun. Herkes yarın âhireti için ne gönderdiğine dikkat etsin. Allah’ın azabına dûçar olmaktan korunun. Çünkü Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.” Buyuruyor. Binaenaleyh fırsatlar elimizde iken, merhameti sonsuz rabbimizin rahmet kapısını samimi, gönülden tevbe ile çalıp, huzuruna tertemiz gitme gayreti içinde olmalıyız.