Deakin Üniversitesi Öğretim Üyesi ve terör ile mücadele uzmanı Prof. Dr. Greg Barton, Türkiye’de yaşanan darbe girişimini ABC Televizyonu, Lateline programına değerlendirdi. Hükümetin Gezi Parkı protestoları ve 17–25 Aralık soruşturmaları sonrası Fethullah Gülen’i düşman olarak görmeye başladığını aktaran Barton, tutuklanan çoğu kişinin Fethullah Gülen ile bir bağlantısı olduğuna dair kanıt bulunmadığına dikkat çekti.
Muhabir Ajans
Türkiye’deki başarısız darbe girişimine yönelik değerlendirmeler gelmeye devam ediyor. Deakin Üniversitesi Öğretim Üyesi ve terör ile mücadele uzmanı Prof. Dr. Greg Barton, gelişmeleri ABC kanalına değerlendirdi. Barton’a, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası AKP iktidarının, Fethullah Gülen ve Hizmet Hareketi’ni suçlaması, ardından 60 bin civarında asker, polis, yargı mensubu ve kamu görevlisinin işten çıkarılması, gözaltına alınması veya tutuklanması soruldu. Prof. Dr. Barton, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yaşanan olayı ve Fethullah Gülen’i bahane ederek kendisine muhalefet eden herkesi baskı altına almaya çalıştığını belirtti. Yaşanan başarısız darbenin suistimal edildiğini hatırlatan Barton; “Erdoğan bunu bir bahane olarak kullanıyor. Kendisine karşı ister Kemalist, ister Gülenci olsun herkesi darbeci grubun içine katmaya çalışıyor. Çok büyük bir operasyon için bunu duman perdesi olarak kullanıyor. Yönetici bir başkanlık sistemi istediği bilinen bir durum. Bu dün ortaya çıkmadı. Şimdi olağanüstü hal durumunu, bunun için kullanacak” dedi.
ERDOĞAN, 17-25’TEN SONRA GÜLEN’E DÜŞMAN OLDU
Hükümetin Gezi Parkı protestoları ve 17–25 Aralık soruşturmaları sonrası Fethullah Gülen’i düşman olarak görmeye başladığını aktaran Barton, tutuklanan çoğu kişinin Fethullah Gülen ile bir bağlantısı olduğuna dair kanıt da bulunmadığını aktardı. Türk ordusundaki generallerin üçte birinin şu an tutuklu olduğunu belirten Barton, bu kişilerin hepsinin Gülen ile bağlantılı olduğunu söylemenin imkansız olduğunu, Türk ordusunun dindar askerleri zaten kurumda barındırmadığını da ifade etti.
ERDOĞAN, KENDİSİYLE AYNI FİKİRDE OLMAYAN HERKESE KARŞI
Deakin Üniversitesi Terörle Mücadele Uzmanı Prof. Dr Greg Barton: “R.Tayyip Erdoğan’ın, kesinlikle tek problemi Gülen Hareketi değil. Onunla aynı fikirde olmayıp karşı çıkmaya cesaret eden herkesledir. İster Kemalist olsun ister Gülen hareketiyle bağlantısı olsun. Yani bu gerçekten çok daha büyük bir operasyon için bir sis perdesidir. Güçlü başkan olma arzusunu daha önce açıkça ifade etti. Bu gücü dün yoktu. Ama bugün OHAL ile var. Üç ay sonra OHAL sona erdiğinde, Anayasa değişikliği sonucunda muhtemelen kalıcı olacak”dedi.
Greg Barton ayrıca Fethullah Gülen ve onun İslam’a bakışının Abdurrahman Vahid’e çok benzediğini, ikisinin de modern bir İslam anlayışından yana olduklarını söyledi.Deakin Üniversitesi Terörle Mücadele Uzmanı Prof. Dr Greg Barton, ABC Televizyonu Lateline programı sunucusu Tony Jones’un sorularını şöyle cevaplandırdı:
TONY JONES: Erdoğan’ın yaptığı tasfiyeler, aldığımız duyumlara göre, inanılmaz derecede geniş çaplı. 60 bin asker, polis, hâkim, öğretmen, devlet memuru görevden uzaklaştırıldı ya da gözaltına alındı. Gülen Hareketi’ni toplumun köklerinden koparmaya mı çalışıyor?
GREG BARTON: Erdoğan öyle söylüyor Tony, ama aslında yaptığı şeyler o temeller üzerine yürütülen mantığın çok gerisinde. Bu sebepleri, yaptığı diğer şeyleri örtmek için mazeret olarak kullanıyor ama kesinlikle tek problemi Gülen Hareketi değil. Onunla aynı fikirde olmayıp karşı çıkmaya cesaret eden herkesle. Yani bu gerçekten çok daha büyük bir operasyon için bir sis perdesidir. Güçlü başkan olma arzusunu daha önce açıkça ifade etti. Bu gücü dün yoktu. Ama bugün OHAL ile var ve üç ay sonra OHAL sona erdiğinde, Anayasa değişikliği sonucunda muhtemelen kalıcı olacak.
TONY JONES: Gülen Hareketi köklü ve global bir hareket. Avustralya’da kurulan okullarda gördüğümüz gibi. Erdoğan şimdi eğitim sistemini allak bullak etti. 600 okul 2000’den fazla kurum kapattı, on binlerce öğretmen, eğitimci, bürokrat, üniversite dekanları hepsi görevden alındı. Tüm bu yapılanlarla birlikte, onun eğitim sistemini Gülen Hareketi’nin tüm unsurlarından temizlemeye çalışması düşünülebilir mi?
GREG BARTON: Tabii bunu yapmaya çalıştığı görülüyor. Aslında üç yıldır bunun üzerinde çalışıyor. Gülen Hareketi’yle ilişkileri üç yıl önce kötüye gitmeye başladı. İlk olarak Gezi Parkı protestosu, çok sert bir tepkiydi ve sonrasında 2013’ün Aralık ayında son derece ciddi yolsuzluk iddiaları Gülen’le bağlantılı medya organları aracılığıyla duyuruldu. Tasfiye edilecek birilerinin kalmış olması olağanüstü ama toplumsal düşman ilan edildikleri kesin. Ama bunlar arasında çok daha fazla Gülen Hareketi’yle bağlantısı olmayan kişiler de var. Yani, Genel Kurmay Başkanlığı’nın rütbeli askerlerinin üçte biri ya tutuklandı ya da göz altına alındı ve birçoğunun, kıdemlerine baktığımızda, dini bir hareketle bağlantısı olamaz. Çünkü Türk askeriyesi dini bağlantılara asla müsaade etmedi. Sağduyulu olarak düşünüldüğünde görünenlerin üstünde çok daha fazla şeyin olup bittiği görülebilir.
TONY JONES: Gülen Hareketi mensuplarının her yere sızdığıyla alakalı şüpheler var mı? Mesela polis teşkilatına. Demek istediğim, polisin uzun süredir cemaate üye olduklarıyla alakalı söylentiler var. Birçok kişiye göre polis teşkilatında terfi edilebilmek için bu hareketin bir üyesi olmak gerekiyor. Bu söylentiler doğru mu?
GREG BARTON: Gülen Hareketi çok güçlüydü, hala Türkiye’de ve dünyada çok güçlü bir sivil toplum hareketi. Dünyanın en önde gelen ılımlı İslami hareketlerinden birisi ve çok muazzam bir kültürel etkisi var. Türkiye ile alakalı olarak gerçeği ve gerçek olmayanı, komplo teorilerini ayırt etmek zor. Ancak Gülen, devlet dışındaki en güçlü hareketti. Fakat kültürel sivil toplumun korkusu, bunun sızmamı yoksa kaliteli eğitim verilmesi hareketinin doğal bir sonucu mu olduğu tartışılır. Lakin onlar asla siyasi bir hareket olmadılar ve asla siyasi güç pesinde değillerdi. Ne yazık ki, şimdiye dek hep olduklarından daha farklı bir şekilde gösteriliyorlar.
TONY JONES: Onlar Erdoğan’ın İslami anlayışında felsefi ve dini bir tehdit teşkil ediyorlar mı? Bu durum yaşanan problemlerin bir parçası mı ve onların tabiatında Sufilik var mı?
GREG BARTON: Bakınız, onlar elbette Sufiler ve ironik olanı on yıl boyunca R.Tayyip Erdoğan başarılı, demokratik bir Başbakan oldu ve ekonomi büyüdü. Demokrasinin de vadesi uzatıldı. Temelde Gülen Hareketi’ni destekleyenlerle, AKP`ye oy verenler aynı demografik tabanı teşkil ediyorlardı. Ve bu iki taban kesişiyordu. Fakat bu demografik taban; küçük şehir muhafazakârları, sosyal muhafazakar kesim ama aynı zamanda mutasavvıf, ılımlı Türkiye Müslümanlarıydı. Ayrışma 2013 yılında tamamen kişisel sebeplerden dolayı başladı. Ve Erdoğan’ın korkusu sadece hakkındaki yolsuzluk iddiaları değil, aynı zamanda dini meşruiyetinin Türkiye’nin en saygın dini lideri tarafından sarsılmasıydı ki onu dini lider Gülen’i, şeytanlaştırarak yalnızca Türk halkı adına değil, aynı zamanda hak din için savaştığı iddiasını sürdürdü. Erdoğan fazlasıyla dini bir figür ve Siyasal İslamcı olsa bile, dini otoritesinin sarsılmasını istemiyor.
TONY JONES: Öyleyse Sufi ve dini felsefe anlayışı ile Erdoğan’ın kabullendiği İslamcılık anlayışı arasındaki fark nedir?
GREG BARTON: Şimdiki İslamcılık siyasi güç elde etmeye odaklı. Yani, genellikle formül Şeriat’ın uygulanması veya İslami bir devletin oluşturulması, dini ahlak ve yaşantının yukarıdan aşağıya empoze edilmesi. Erdoğan insanları temsil ediyor ve temelde tasavvufa meyilli insanlar tarafından halk desteği alıyor. Ama kendi eğilimlerinin çoğu, Mısır gibi Müslüman komşu ülkelerden alınmış durumda. Bundan dolayı birçok açıdan Müslüman Kardeşler cemaatine sempatisi olmuştur. Onların Türkiye’de yapılanmaları yok. Ama Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanı olduğu 1990’lı yıllardan beri böyle bir eğilimi vardı. Daha sonra bunu yeni kurulan partisi AKP ile Başbakan olarak devam ettirdi. Böyle tuhaf bir gerginlik var. Yani, teorik olarak, aslında onu destekleyenlerle Gülen cemaatindeki insanların dini bakış açısı aynı. Ama bu tamamen kişisel otoriteyle alakalı.
TONY JONES: Önemli bir nokta, Gülen Hareketi söz konusu olduğunda Katolik Kilisesi, ABD’nin önde gelen bazı Siyonistleri bile, Gülen’in ilke ve öğretilerini aşırı bağnazlığa karşı panzehir olarak nitelendiriyorlar. Bu doğru bir değerlendirme mi?
GREG BARTON: Evet, biraz önce Endonezya`dan bahsettiniz. Şunu demek istiyorum ki: Gus Dur Abdurrahman Wahid`in kişisel tarzı Fethullah Gülen’den çok farklı. Gülen ile birkaç defa görüştüm. O, bende benzer şekilde ılımlı, modern, mutasavvıf Müslüman imajı bıraktı. Fethulllah Gülen, Abdurrahman Wahid’den sosyal olarak daha muhafazakâr ama birçok yönden, fikirleri açısından benzerlikleri var. Her ikisinin fikirlerini de yakından inceledim. Evet İslam’ın, reforma ihtiyacı olduğu fikrine gelince… Bu çok basitçe bir yaklaşım. Bütün dinlerin çoğulcu toplum ve modern dünya ile entegre olmaya ihtiyaçları var. Endonezya’da ve Türkiye’de bu iki dini liderin bir çözüm önerdiğini gördük. Şimdiye kadarki çizgileri sevindirici oldu. Şimdi politik bir ihtilafla bağlantılandırılması üzüntü verici…