Psikolog Merve Koyuncu’ya “Çocuklar neden yalan söyler?” diye sorduk. Keyifli bir sohbetin meyvesini sizlerle paylaşıyoruz.
Bazen çocuklar gerçek dışı şeyler söyleyebiliyorlar. Hayalî arkadaşlar veya olmayan şeyleri anlatmak gibi… Neden çocuklar yalan söyler?
Öncelikle galiba kavramlar üzerine ayrıştırma yapmalıyız. Bazı şeyler kurgu ve hayal gücüdür. Yalan kelimesini biz ne zaman kullanmaya başlayabiliriz? 8–9 yaşlarından sonra, soyut kavramlar biraz daha gelişiyor, doğruyu söylemediğinin farkında artık ve bilerek, isteyerek saklıyor. Ondan sonra, biz çocuğun yüzüne karşı değil de, iç âlemimizde “Bu yalandır.” diye sınıflandırabiliriz. Zaten yalan nedir? Doğruyu olduğu gibinin dışında aktarmak… Mesela 0–3 yaş için düşünelim. Zaten daha dünyayı yeni tanımaya başlıyor. Konuşma yeni şekilleniyor. Günlük konuşmalar, kurduğu cümleler çok az. O yaşta bir çocuk doğruyu bilmiyor. Onu öğrenmek adına yüzlerce, binlerce deneme yapıyor. Bir şeyi olduğu gibi anlatması gerektiğini bilmiyor; çünkü o yaşta hayal gücüyle gerçek iç içe, ayırt edemiyor. Yani 3 – 5 yaş dönemlerindeki çocuklar kalkarlar, rüyada gördüğü şeyi gerçekten olmuştu, hatırlıyorum derler. Çünkü gördüğü şey doğrudur. “Rüyada gördüklerim doğru değildi”yi çok daha ileri yaşlarda oturtur. 8 yaştan sonra soyut zekâ biraz daha gelişiyor. Adalet gibi, vicdan gibi, soyut şeyler biraz daha anlaşılır hale geldiği için, o yaştan sonra daha bilinçli bir yalan söyleme eğiliminden bahsedebiliriz. Ama tabi 8 yaşa geldiğinde “Sen artık bilinçli yalan söylüyorsun” muamelesinde bulunmak da doğru değil, çünkü öncesinde hazırlık süreci var. Şimdi ben çocuğumun dürüstlük gibi bir erdeme sahip olmasını istiyorum. Ve bunun üzerine de tabiî ki gelişimini kontrol ediyorum. Doğruyu söylemediğinde benim telaşa düşmem, heyecanlanmam, yanlış bir şey mi var demem çok normal.
Peki nasıl tepki vermeli?
Bu konuyla ilgili vereceğimiz tepkiler çok önemli. “Sen yalancısın”, “Bak yalan söylüyorsun” hele ki bunu dinle bağdaştırmak “Allah yalan söyleyenleri hiç affetmez, hiç sevmez” gibi yargılarla konuşmak çok yanlış. Ve biz bunu mimiklerimizle ve öfkeli ses tonumuzla da destekliyoruz. Aslında iyi niyetliyiz; bir daha yapmasın, bu kötü alışkanlıktan uzak dursun istiyoruz. Ama bunun sonuçları çok ağır olabiliyor. Birincisi ben zaten onu çokça suçlamış oluyorum ve onun bir şey yapmaya heyecanı kalmıyor. Ve utanmış hissediyor. Diğer nokta da ben onun Yaratıcısıyla ilişkisini bozuyorum. Ben size desem ki “Allah sizi hiç affetmeyecek”, siz bilirsiniz ki, “Hayır, ben tövbe edebilirim” Çünkü sizin elinizde doneler var ama çocukta bu yok. Anne baba ne derse inanır, öğretmen de buna dâhildir ileriki yaşlarda. “Evet, beni affetmeyecek ve dolayısıyla benim artık iyi bir şey yapmama gerek yok” diye diğer iyiliklerin önünü kapatıyorum. O yüzden kelimelerimize çok dikkat edeceğiz o yaş gruplarında.
Atalarımızın kullandığı bir söz var; “Deliye kırk gün akıllısın desen kendisini toparlar.” Çocuğa da yalancısın demek “nasıl olsa ben böyleyim” diye çocuğun dünyasında yer edebiliyor demek ki…
Güzel bir örnek verdiniz. Deliye her gün “sen deli değilsin” demek değil, “sen akıllısın” demişler, pozitifini söylemişler. O kısım da çok önemli. Yani “yalan söyleme” değil de “dürüst konuşabiliriz, doğruyu konuşabiliriz. Senin ağzından doğru kelimeler çıkabilir.” diyerek pozitife vurgu yapabiliriz…
Peki, diyelim ki yaş büyüdü, çocuk bilinçli olarak yalan söylüyor, ne düşünmeliyiz?
Bu çocuklar ilk olarak anne babanın tepkisinden çekiniyor olabilirler. Anne baba ya da öğretmen, hataya çok tahammülü olmayan biri olabilir. Çocuklar hata yapar ve hata yapmak da en çok çocuğa yakışır. Yapa yapa öğrenir çünkü. Biz o konuda çok baskıcıysak, kendisine karşı verilecek duygusal ya da fiziksel tepkilerden çekindiği için yalan söylüyor olabilir. Ya da çocuk çok mükemmeliyetçi olduğu için de yalan söylüyor olabilir. Çocuk o kadar mükemmeliyetçidir ki, hata yaptığı zaman hemen bunu değiştirmek ister iç dünyasında. Hemen yeni bir hikâye yazar. “Hayır, ben öyle yapmadım başkaları böyle yaptı” diye. Dolayısıyla da bunu böyle aktarır. O çocuk anne babaya yalan söylemiyordur. O profil kendine yalan söylüyordur. Çünkü kendinin hataya karşı toleransını çok kısıtlamıştır.
Paylaşabileceğiniz ilginç örnekler var mı?
Evet, çocuklar çok masumlar. Mesela; ödevini yapmamış “yaptım” diyor. Bunun gibi birçok şey getirebiliyorlar. Arkadaşına vurmuş, hakaret de etmiş. Soruyorsun ikisine de. “Yapmadım öğretmenim, gerçekten yapmadım.” diyor. Çocukta da izler var. “Nasıl oldu?” diyorum. “Arkadaşım yaptı.” diyor. Diyorum ki; “Bunun sana kızmak, seni küçük düşürmek gibi hiçbir sonucu olmayacak.” Bir türlü söylemiyor. Ve sonrasında diğer arkadaşını çıkardım. Oyun oynadık onunla. Bir ayı çiziyorum kâğıda. “Bu ayıyla ilgili bir hikâye anlatmak istiyorum sana. Bu ayı bir arı kovanına gitmiş. Ve tüm balları izinsizce yemiş. Arılar çok sinirlenmişler ona, tepki göstermek istemişler ve belki de onu sokmak istemişler. Arılar üşüşmüşler bu ayının başına. Sence bu ayı nasıl hissediyor kendini?” diyorum. Boya kalemleri var, stickerlar var. “Aaa utanmış hissediyor olabilir” diyor. “O zaman ne yapsak acaba?” diyorum. “Kırmızı kalemle yüzünü boyayalım” diyor. Boyuyoruz. “Peki, kalbi nasıl hissediyor?” diyerek vicdanına vurgu yapmak, bunu geliştirmek istiyorum. “Kalbi de çok sıkışmış, ağlıyordur belki” diyor. Ağlayan stickerı koyuyor. Devam ediyorum ben sorulara, sonuçta ayının her yerinde bir sıkıntı, bir sıkışmışlık, bir mutsuzluk var. Sonra diyorum ki, “Peki bu ayı doğruyu söylese; evet ben yedim, kendimi tutamadım dese nasıl hisseder?” Korkuyu koyuyor biraz. “Arılar onu sokabilir. Kollarına korkuyu koyalım.” diyor. “Ama kalbi çok rahat eder, yüzü artık utanmaz, rahat oyun oynayabilir” deyip tüm o güzellikleri de koyuyoruz. Sonra diyorum ki, “Sen bu ayının yerinde olsan hangi davranışı seçerdin?” Şimdi, dürüst olduğunda da hayatta her zaman çok pozitif sonuçlarla karşılaşmayacak. Hata yapacak ve belki bir şeyi kaybedecek ve kırılacak. Bunu da anlayabilmesi için onunla oynuyoruz. Arılardan biri belki bu ayıyı sokabilir; ama yine de doğruyu söylemek ona çok iyi hissettirecek. “Senin bedeninde şimdi buna benzer tepkiler var mı?” diyorum. “Bir bak bakalım, kalbine bak, kollarına bak, yüzüne bak aynada.” Sonrasında söylüyorlar zaten.
Peki, anne babalara ne tavsiye edersiniz bu noktada?
İlk olarak bir düşünelim. Yalanı modellediği bir tip var mı ailemizde? Bizim için küçük oluyor; ama çocuk onları fark ediyor. İşte “Aaa evimde misafir var, gelmeyin.” diyor telefonda; ama aslında kimse yok. Çocuk onu duyuyor. Ya da başka yerde söylediğimiz yalanlar… Çocuk bunlara şahit oluyor mu? Babanın yalanına şahit oluyor mu? “Çok işim var, trafikteyim.” diyor; ama evde. Yani anne baba olarak ilk olarak o kapıyı ben açmış olabilir miyim? Diğer nokta; benim nasıl bir ebeveynliğim var? Ben hataya nasıl karşılık veriyorum? Kızdığımız zaman aynada kendimize bir bakmamız lazım. Yani bir çocuk doğruyu söyleyebilecek durumda mı benim karşımda? Yüz ifadem öyle mi? Anne baba önce kendi aile profilini bir düşünsün. “Evet, ben baskıcı bir anne ve babayım; ama bundan sonrası için ne yapabilirim çocuğum adına.” diye sorarlarsa az önce anlattığım oyunu oynayabilirler. Bunun kurtarıcı tarafı şu oluyor: “Anne, sen çok baskıcısın. O yüzden ben kendimi kurtarmak adına yalan söylüyorum.” diyemez; ama bir hata yaptığında siz bu oyunu çok iyi bir şekilde oynamışsanız, ufak ipuçları vererek söylemeye çalışır.
Bir diğer nokta da; çocuklara şu çok iyi geliyor. İlla bir hatadan sonra değil ama bunu düzenli olarak tekrar etmek. “Biliyor musun, küçükken başıma şöyle bir olay geldi. Bu özel olayı seninle paylaşmak istiyorum. Bir keresinde bir şeyi kırdım. Çok korktum ve çok utandım. Annem bana kızacak ve hatta vuracak zannetmiştim.” gibi onu sakladığını ve sonrasında dürüst olduğunu belki anlatabilir. Belki bir ceza alsa bile kendisini çok rahat, çok mutlu, çok iyi insanmış gibi hissettiğini ifade eden hikâyeler anlatılmalı. Orada çocuk şunu alıyor: “Annem de aynı hatayı yapmış ve böyle davranmış.” Ya da hikâyeler anlatabiliriz, piyasada böyle hikâyeler bulabiliyoruz dürüstlük ve erdem üzerine.
Bir de şu var: Diyelim ki çocuk 8 yaşından büyük. Yalan değil aslında; ama buna da yalan deniyor toplumda. Şöyle şeyler anlatıyor çocuk; “Biliyor musun ben dün çok hastalandım. Ambulansla beni hastaneye kaldırdılar. İğne yaptılar. O yüzden bugün çok uykusuzum.” Aslında çocuğun hayatında böyle bir şey hiç olmamış. Bunu geliyor, arkadaşlarına, öğretmenine anlatıyor. Aileler panikliyor bazen. “Neden bizimki böyle bir yalan söylüyor?” diye. İyi ki böyle bir şey yapıyor çocuklar. Bu kurgular çocuğun dünyasında bir şeylerin alarm verdiğini gösteriyor bize. “Neden ambulans onu götürmüş hastaneye? Bana ne demek istiyor? Benim için bir hikâye yazıyor aslında. Kendi iç dünyasından kopup gelen bir hikâye… Bu hikâyede neden ambulans var, ne demek istiyor? İşler yolunda değil öğretmenim mi demek istiyor bana? Bunu niye anlatır arkadaşına bir insan? İlgi görmek, belki de sarılmak mı istiyor? Benim çocuğum neden böyle bir kurguyu tercih etti? İç dünyasında ne eksik ki, bu hikâyeyle bunu tamamlamaya çalışıyor?” diye düşünmeliyiz mutlaka. Şunu hatırda tutmak lazım. Ne yaparsa yapsın, hata yapmak bu dünyada en çok onun hakkı. İlâhî sistem bile belli bir yaşa kadar ona ceza vermiyor ve hiçbir yaptığından mesul değil. Devlet sisteminde bile ne yaparsa yapsın, hapse girmesi için belli bir yaş var, o yaşı geçmek zorunda. Gerçekten bir şeye tepki verirken, yapacağı diğer güzel şeylerin de önünü kapatmamak gerekir.
Konuyla ilgili son olarak eklemek istedikleriniz var mı?
Benim bu çağda yalanla ilgili en çok gördüğüm şey, çocuğun mükemmeliyetçi olması. Kendi hatasını kendisi kabullenemiyor. Anne babanın mükemmeliyetçi olması da var; ama daha kötüsü çocuğun mükemmeliyetçi olması. Öyle bir hale gelmiş ki çocuk kendine yabancılaşmış. Kendi hata yapıyor, bunu biliyor; ama bunu hemen değiştiriyor zihninde. “Ben bu davranışı yapmadım. Ben bu kötü sözü söylemedim.” diyerek orada gerçekliği silmeye çalışıyor. Ama bu o kadar zahmetli ve çocuğu huzursuz edecek bir davranış ki… Çünkü bir ömür devam ediyor. Kendiyle ilgili hataya toleransı olmuyor. Bence en tehlikelisi bu. Çünkü sürekli içinde bir polis var. Buna çok dikkat edilmeli. Bir de “Ben mükemmeliyetçi bir ebeveyn miyim? Benden mi kopyaladı bunu?” ciheti var. Bir de baskı yönü var tabiî ki. Orantısız, otoriteyi sağlıklı bir şekilde ifade etmeyen bir baskı. Maalesef bu da çocuğu her zaman yalana sürüklüyor…Kaynak: Bizim aile