Merhum Başbakan Ali Adnan Menderes’in idam edilişinin üzerinden 56 sene geçti. 27 Mayıs cuntasının kurduğu Yüksek Adalet Divanı’nda 9 ay 27 gün süren mahkeme sürecinin akabinde 15 Eylül 1961’de Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu ve Adnan Menderes’in idamlarına karar verildi. Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’nun idam cezaları 16 Eylül’de infaz edildi. Adnan Menderes ise sağlık durumu dolayısıyla 17 Eylül’de gerçekleştirildi.
Sevenleri onu unutmadı
‘Ülkeyi esaretten kurtaran adam’ ve ‘Ezanı aslına döndüren İslâm Kahramanı’ olarak yad edilen Adnan Menderes’in sevenleri Topkapı’daki anıt mezarı başında aradan yıllar geçmesine rağmen büyük bir vefa örneği sergileyerek duâlar edip Kur’ân-ı Kerîm okuyor.
Milletin yangınını söndürdü
Yeni Asya’da yayınlanan bir röportajda Menderes dönemini yakinen yaşamış olan Hemşinli Hacı Ali Pastırma o günleri anlatırken dikkat çekici tesbitlerde bulunmuştu. Türkçe ezanı duyduğunda ‘Bu ezan değil ki’ dediğini belirten Hacı Ali Pastırma, Menderes’in gelişini ise şöyle anlatmıştı: “Menderes gelince memur korkusu ortadan kalktı, millet hakkını bildi. Menderes, insanlığı öğretti bize. Meselâ, tahta kurusu, bit, pire, onun sayesinde gitti. Millet yanıyordu… Kahvede oturan insanların göğüslerinden bit çıkardı. Menderes’e Allah rahmet eylesin. Buğdayı, şekeri bize tanıttı.” (Yeni Asya,12 Kas 2014)
Konuyla ilgili daha önceden yayınlanan haberler:
Ümran Menderes 27 Mayıs’ı anlattı: ”Helalleşemedik, helalleştirmediler”
Aydın Menderes’in babasıyla ilgili en büyük ukdesinin helalleşememek olduğunu anlatan Ümran Menderes, “Aydın hep ‘helalleşemedik, helalleştirmediler’ derdi.” ifadesini kullandı
Okumak için tıklayınız:
Cunta, Darbe ve Zindan Duvarları
Bundan 56 sene evvel bugün, genç demokrasimiz çok ağır bir darbe aldı.Ordu içinde inisiyatifi ele geçiren azılı bir cunta, iktidardaki Demokrat Partiye karşı vahşiyane bir darbe gerçekleştirerek, bu vatan ve millete telâfisi imkânsız büyük zararlar verdiler; kelimenin tam anlamıyla “kanlı bir ihanet”te bulundular.Hem orduya, hem hükümete darbeÇoğunluğunu binbaşı ve albayların teşkil ettiği bir silâhlı cunta, 27 Mayıs 1960 gecesi harekete geçerek çifte darbe yaptı.
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/m-latif-salihoglu/cunta-darbe-ve-zindan-duvarlari_398391
“Yeter söz milletindir” sözünün tecelli ettiği gün: 14 Mayıs 1950…
Bugün demokrasi tarihimizin önemli bir gününün yıl dönümü…Milletin sesini yükseltip, “yeter söz milletindir” dediği ve tek parti iktidarını devirip milletin iktidara geldiği bir tarih: 14 Mayıs…
“Demokrasi bayramı”nız kutlu olsun
“Demokrasi bayramı” olarak kutlanması gereken bir tarih…
Devamını okumak için tıklayınız:
Peki, neydi 14 Mayıs’ı demokrasi bayramı yapan…Bu tarih Türkiye’de tek partili baskıcı rejimden, iktidarların seçimle gelip, seçimle gittiği sistem olan demokrasinin tarihidir. Bu tarih 7 Ocak 1946’da kurulan Demokrat Parti’nin millet iradesiyle iktidara geldiği 14 Mayıs 1950’dir.Merhum Adnan Menderes’in DP’nin ilk kongresindeki sözleri bu misyonun amacını göstermesi açısından önemlidir: “Devlet partisi, devlet kılıcını kuşanmış, hükümet arabasına binmiş, cansız ve idealsiz bir kadrodan ibaret kalmıştır. Memleketin yürüttüğü demokrasi yolunda hürriyeti sevenlerin hizmeti büyük olmuştur. Demokrasi dâvâsında partimizin yolu açık ve milletimizin bahtı aydınlık olsun…”
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/mehmet-kara/demokrasi-bayrami-niz-kutlu-olsun_396914
Demokrasi ışığının yandığı gün…
Demokrat Parti 70 yıl önce 1946’da bu gün kuruldu…Demokrat Parti, 7 Ocak 1946’da kurulan ve dört yıl sonra yapılan seçimlerde (14 Mayıs 1950’de) 27 yıllık tek parti dönemini sona erdiren, Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk defa serbest seçimle iktidarı kazanan Türk siyasi partisidir.Sırasıyla 1950, 1954 ve 1957 seçimlerini kazanmış ve on yıl boyunca (1950-1960) iktidar olmuştur. Demokrat Parti, 27 Mayıs 1960 Askeri Müdahalesi ile iktidardan düşürülmüş ve 29 Eylül 1960’ta kapatılmıştır. Demokrat Partinin kısa adı “DP”dir.
Demokrat Parti’nin kökenleri
Demokrat Parti’nin kökenleri, 1902 yılında yapılan Jön Türkler kongresine kadar uzanır. Bu kongrede Jön Türkler, merkezi otoritenin güçlü olmasını savunanlar ile liberal bir yönetim biçimini savunanlar şeklinde ikiye ayrılmıştı.Birinci grup Ahmet Rıza liderliğinde İttihat ve Terakki adını aldı. İkinci grup Prens Sabahattin çevresinde toplandı ve Osmanlı Ahrar Fırkası’nı oluşturdu.İttihat ve Terakki anlayışı I. Dünya Savaşı ve ardından başlayan Kurtuluş Savaşı yıllarında TBMM’de Birinci grup ve sonradan Halk Fırkası’nı en sonunda da Cumhuriyet Halk Partisi’ni ortaya çıkardı. İkinci Grup, Ahrar, Hürriyet ve İtilaf ile cumhuriyetin ilanı sonrası Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkası adlarıyla partileşti. İşte 1946’da kurulan Demokrat Parti bu İkinci Gruptan nüvelenmiş ve sonunda doğmuştur.Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkası, henüz cumhuriyet devrimlerinin tam oturmadığı aşamalarda ortaya çıktığı için, demokratik hayatın birer parçası olamadılar ve tarih sayfalarındaki yerlerini aldılar. ((wikipedia))
“Ahrar” denilen demokratlar…
Okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/hasan-koc/ahrar-denilen-demokratlar_210702
Demokrat Parti
Demokrat Parti 1946’da bu gün kuruldu…Celal Bayar, Adnan Menderes ve arkadaşları CHP’den istifa ederek yeni bir başlangıcın ateşini yakmışlardı.Türkiye, artık tek parti iktidarından bıkmış ve bir nefes almak istiyordu.Milletin maddî ve manevî hayatına en acımasız darbeler indiren bu militarist zihniyete darbe vurulma zamanı gelmişti.Demokrat Parti’nin kurulmasına hem dünyanın baskısı hem de içeride yaşanan baskıların önemli etkisi vardı.Demokrat Partinin kuruluşu ve Türkiye çapında teşkilâtlanması kolay olmamıştır.CHP’nin hayata ve bürokrasiye hâkimiyeti bütün şiddeti ile devam ediyordu.Bürokratik çevrelerden bir çekince ve korkaklık bu partinin teşkilâtlanmasında ve üye kayıtlarında bir çok sıkıntılar meydana getirdi.
Bu aşamada tam teşkilâtlanmadan Türkiye genel seçime gitti.“Açık oy gizli tasnif” hilesi ile Demokrat Parti’nin aldığı bir çok oylar iptal edilmişti. Bu vesile ile 1950’ye kadar sürecek süreçte Demokrat Parti meclise girememiş oldu.Dinî hayatı kökünden kazımak isteyen CHP yaptığı yanlışın farkında idi, ama iş işten geçmişti. Yolun sonu görünmüştü. 1950 seçimlerinde tam bir muzafferiyet ile Demokrat Parti tek başına iktidara geldi.Bediüzzaman Hazretleri ve talebeleri bu günlerde Afyon’da hapis hayatı yaşıyorlardı.Celal Bayar Cumhurbaşkanı seçilmiş, Adnan Menderes Başbakan olmuştu.Bediüzzaman Hazretleri, kendisine ve talebelerine tam zulüm hayatı yaşatılan Afyon Mahkemesinden beraat edince serbest bırakıldı ve Emirdağ’da mecburî ikamete tabi tutuldu.
Bu arada Bediüzzaman Hazretleri, Celal Bayar’a bir tebrik telgrafı gönderirken, Zübeyir Gündüzalp’e sorar:
“Zübeyir ben bu telgrafı niçin gönderiyorum?”
“Siz bilirsiniz Üstadım”
“Kardeşim bu Halkçılar derler ki “Bu Said’in maksadı başkadır, o ne sizden ne bizdendir, onun maksadı başkadır” derler ehl-i imana ve Nurculara saldırıda ellerinde bir delil olur”
Ve Bediüzzaman, Demokrat Partiyi “Kur’ân ve İslâmiyet namına muhafazaya çalışıyorum, onların muvaffakiyetleri için duâ ediyorum” diyerek bu desteğini vefatına kadar bu devam ettirmiştir.Talebelerine son vasiyetinde de Demokratların desteklenmesi vasiyetinde bulunmuştur.Merhum Menderes ilk bakanlar kurulu toplantısında ezanın aslî vaziyetinde okunması için karar aldırmış, bu tavrı Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulundaki bazı bakanların itirazlarına rağmen ezanın aslî vaziyetinde okunması CHP’li milletvekillerinin de müsbet oyları ile meclisten geçmiştir.Demokratlar, daha sonraki yıllarda ihtilâllere ve muhtıralara uğratılarak bir çok cendereden geçmişlerdir.Son yıllarda da sıfıra indirme çalışmaları devam etmektedir.Ama Bediüzzaman’ın sözlerini unutmuyoruz: “İnşallah o Demokratlar istibdadı mutlakı kaldırıp tam bir hürriyeti şer’iye ye muvaffak olacaklardır”
Ümidimiz budur. Onun söylediği şeylerin hangisi çıkmadı ki?
Yakın tarih için kara bir leke: Menderes ve arkadaşlarının şehit edilişleri!
Türkiye siyaset tarihi içinde Demokrat Parti döneminde, özellikle hak, hürriyetler başta olmak üzere ekonomi, dış ve iç ilişkiler gibi bir çok sahada pek çok yenilik ve güzellik ülkeye kazandırılmıştı.Peki hal böyleyken, bu vatan evlâtlarının suçu neydi ki hayatları darağacından sonuçlandı? İşte bu kabil suallerin cevaplarını tarihe birer yadigar olarak bırakılan çeşitli kaynaklardan öğrenmekteyiz.
Okumak için tıklayınız:
Türkiye demokratlar döneminde büyüdü
HESA Ekonomi Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Ramazan Taş, TÜİK verilerine göre Türkiye ekonomisinin en hızlı büyüdüğü 10 yılın Menderes ve Demokrat Parti dönemi (1950-1959), en yavaş büyüdüğü 10 yılın ise 2000-2009 dönemi olduğunu açıkladı.Kaynak: Yeni Asya Gazetesi…