[SEFER CAN-TR724.COM]
Ahmet Hakan bir fenomen ve Türkiye’nin çok okunan yazarlarından. Doğal olarak medyanın en fazla tartışılan isimlerinden de biri. Patronuna yönelik eleştirilerde öne ilk atıldığı için çalıştığı grupla ilgili polemiklerde de adından söz ettiriyor. Seveni kadar sevmeyeni de var. Münakaşa ettiği kalemşörlere karşı kolay üstünlük sağlıyor ve bu da medyanın seviyesinin göstergelerinden. Bugüne kadar karizmasını çizen pek az oldu. Ahmet Altan’la giriştiği ağız dalaşı eminim hayatındaki en büyük pişmanlıklardandır. Bir de journo.com.tr’de Sercan Sarıkaya’nın kaleme aldığı “8 Soruda Ahmet Hakan tipi yazı yazma klavuzu” benim favorilerim arasında.
ONUN GÜCÜ MANEVRA KABİLİYETİ
Ahmet Hakan’la polemiğe girenlerin temel yanlışı onun güçlü yanlarını zaaf zannetmeleri. Mesela ona ‘dönek’ diyenler, geçmişinden farklı duruşları hatırlatanlar kolay lokma haline geliyor. Ayrıca bilmeden AHC fenomeninin reklamına alet oluyor. O zaten manevra kabiliyetini ve keskin dönüşlerini pazarlayarak piyasa yapıyor. Benzetmek gibi olmasın mafya haberleri gibi… acımasız cinayetleri gazetelerde yer bulan organize suç örgütleri bayram eder. Gücünü devşirdiği korkuyu medya üzerinden salmaktadır zira.
Benzer örnek manken, şarkıcı kılığında kendini pazarlayanlarda yaşanır. ‘Ahlaksızlığı’ eleştirilen ‘sanatçı’nın işleri açılır, fiyatı yükselir. Aynen onun gibi Ahmet Hakan’a bugün sövdüğü kişiler hakkında eski yazılarındaki methiyeleri çıkarıp döneklikle suçlamak boşa çaba. İş aldığı patronlara, manevra yaparken çektiği zorlukları hatırlatmaya yarıyor sadece. Mafyanın, aleyhindeki bazı haberlere para ödediği söylenir; AHC’nin de kendisine ‘dönek’ dedirtmesi uzak ihtimal değil.
BARLAS TAM DİŞİNE GÖRE
AHC’nin dişine göre polemikçilerden biri Mehmet Barlas. Hani Fethullah Gülen hakkında yazdığı kitap Mehmet Altan’ın evinde bulunup suç delili sayılan eski gazeteci. Ahmet Hakan türü gazeteciliğin iki önceki modeli! Kenan Evren’den Turgut Özal ve Süleyman Demirel’e kadar her limanda demirlemiş bir gemi. En son Tayyip Erdoğan’ın kanatları altında. Her ne kadar Erdoğan’ın yanağını okşadığı fotoğrafla anılsa da artık cumhurbaşkanının makas aldığı biliniyor.
AHC, belli periyotlarda Barlas’ı tokatlayarak güç gösterisinde bulunur. Aynı anda onun üzerinden başka mesajlar da verir. Yine öyle oldu; Barlas’ın ‘Obama da FETÖ’cü’ minvalindeki yazısını, onun kafayı yemiş olma ihtimaliyle ele aldı. Ama Barlas ufak istasyon olduğundan hızlı geçiyor. En sansasyonel bölümü, şimdilerde hakaret edilecekler listesindeki tek isim olan Gülen’e ayırmış. Şöyle diyor: “Öyle paranoyak ettin ki bizi Fetullah… Obama’nın bile maklubeci olabilme ihtimalini ciddi ciddi konuşur olduk. Allah’ından bul e mi?”
AHC, Barlas ve ismini veremediği başkalarının kafayı yemesinin suçlusu olarak da Gülen’i görüyor. Bu absürt yaklaşımı başka konularda da sürdürmesi beklenebilir. O cevher ve potansiyel kendisinde mevcut.
Mesela şu tür cümleler şaşırtıcı olmaz:
- ‘FETÖ’, iyi aile çocuğu zavallı polisleri işkence yapmak zorunda bıraktı.
- Cemaatin işadamları, mallarına çökmekten başka çare bırakmadı, devlete. Onların yüzünden bankacılık sistemimiz çöktü, yabancı sermaye kaçtı.
- Onlara yer açılsın diye hapisten çıkartılanlar yüzünden ülke Teksas’a döndü. Bu kadar kalabalık olmak zorunda değillerdi. Cezaevi kapasitesini zorlayarak başımıza iş açtılar.
- Erdoğan’ı böylesine kızdırarak biz yalaka gazetecileri güç duruma düşürdüler. Patronu memnun etmek için on kat daha fazla çaba harcıyoruz. Yetmiyormuş gibi onlarca gazetecileri kendini tutuklattı. Böylece Basın özgürlüğü konusunda dünyaya rezil olduk. Polislerin Ali Bulaç’a dedikleri doğru; ne olurdu Reis’e onlar da secde etseydi!
Yeni sürüm AHC’lerde buluşmak üzere, kendinize iyi bakın…